Zihnin Arka Sokakları

"Ve en sonunda göreceğin aşk, verdiğin aşka eşit olacaktır." - The Beatles (The End) 🎵🐝💕🌻🌍🐾

12 Ekim 2021 Salı

Fransızca Şarkılar ve Yeniler


Bir gün her canlı Fransızca nostalji şarkılarının kıymetini bilecek. Öyle veya böyle. Zamanında Bad Seeds üyesi Mick Harvey bunu farketmiş ve birbirinden güzel Serge Gainsbourg albümleri kaydetmişti. Şimdi Pulp adam Jarvis Cocker yeni bir albüm çıkarıyor Chansons d'Ennui Tip-Top isminde. Tanıtım için verdiği ilk konserde birbirinden sevdiğim şarkılardan okumuş. Mesela gençlerin artık bilmediği Brigitte Bardot'dan Contact, Dalida'dan Paroles Paroles, yine efsanevi Jacques Dutronc'tan Les Gens Sont Fous, Les Temps Sont Flous, listede kimin şarkısı olduğu belirtilmese de muhtemelen La chinoise'da çalan matrak Claude Channes şarkısı Mao Mao, babamız Serge Gainsbourg'dan Requiem pour un con, Daniel Guichard'ın La tendresse'i, canım Françoise Hardy'den Mon ami la rose ve ülkemiz bilimum Fransızca toplama albümlerinin onur konuğu Christophe'tan Aline gibi gibi. Açıkçası raspy bir sesim olsaydı ben de kendi keyfim için bir Fransızca albüm kaydedebilirdim (ismini de Tenir la chandelle koyardım). Sesim bundan yirmi sene sonra Tom Waits gibi bir hal alırsa belki? Ufak bir Fransa turnesine bile çıkabilirim? Şöyle Nantes'dan başlar, tatlı tatlı Rennes, Brest, Le Havre derken Paris. Arthur H.'ın ön grubu olmaya razıyım.

Rick Astley de kendince bir saygı-duruşu işine girişti. Solistini anmayacağım The Smiths şarkılarıyla konser verdi. Evet, yanlış duymadınız, baştan sona The Smiths şarkıları. Blossoms grubuyla işbirliğine gitti. Ve anladığım kadarıyla tüm kritiklerden geçer not aldılar. Bu haberi on sene önce duysam heyecanlandırdım ama malum zat saolsun gruba da tüm iyi anılara da duyarsızlaştık. 

Madonna da ertelemekten helak olduğu Madame X Turnesi'nin canlı kaydını yayınladı. Paramount+ üyeliğim olmadığı için izleyemedim henüz; dvd/bluray baskısını bekleyeceğim. Ama albümü dinledim. Her zaman olduğu gibi açık olacağım ve hayalkırıklığı yaşadığımı söylemeliyim. Ha diyeceksiniz ki ne bekliyordun... Doğrudur, verimsiz bir dönem oldu, ama yine de ben Madame X'i sevmiştim (tık). Hala da arada açar albümden bazı şarkıları keyifle dinlerim. Zaten onların hatırna oturup dinledim. Olmadı maalesef. Özellikle albümün birinci kısmı facia ötesi. Autotune'la alıp veremediğim yok ama her şeyin de kararında olması gerekmez mi. Sanki beleş efekt bulmuş kullanmış da kullanmış. Resmen fenalık geçirdim. Görselleri henüz görmediğim için bir şey diyemeyeceğim ama aralarda işitilen daktilo sesi ve Baldwin göndermeleri sanırım bir yerlere bağlanıyordur.  Madame X dönemi Madonna'nın en politik yıllarından bazılarına tekabül ediyor ama günün sonunda Madonna'nın iflah olmaz bir ortayolcu olduğunu hatırlamalı. Suya sabuna dokunmaz. Mış gibi yapar. Gerçi hakkını vereceğim. Bu defa ufak ama önemli bir dokunuş yapmış. Albümde sevmediğim tek şarkı olan Killers Who are Partying burada favorilerimden biri. İki sebebi var, bir, düzenlemesi afili olmuş, iki, şarkıda en çok eleştirdiğim ve birçoklarının da dikkat çektiği İsrail oksimoronluğu konserde Filistin olarak düzeltilmiş ki o anlarda seyirciden alkış kopuyor. Ben bile ilk dinlememde koltuğumdan düşüyordum "ay doğru mu duyuyorum" gibisinden. Vogue'un sonunda tınlayan "Madame X" ekosu çok hoş bir detay (ama Vogue'un kendisi çok sıkıcı). Batuka nedense albümün gerisinde. Albümün en iyi teklisi Crave'in albüm listesinden çıkarılması bir rezalet. Ama bu ilk değil. Koskoca efsanevi The Confessions Tour'da Live to Tell'i atlamıştı. Medellin ilginç bir şekilde hoşuma gitti ki normalde asla dinlemediğim şarkılarından. Frozen'ı giz hayran kayıtlarında dinlemiştik ve daha ilk anda dibimiz düşmüştü. Gerçekten efsanevi. Yine albümün zayıf anlarından Come Alive'ı sevdim. İzleyenler onun şov kısmının da çok keyifli olduğunu belirtiyor. Bakacağız. Future çok hoş. Like a Prayer... bildiğiniz Like a Prayer (aman aman mixlenmemiş yani). I Rise sanırım en iyi kapanışlarından biri. Muhakkak gösteri kısmı efsanevi çünkü o enerji bana geçti. Güçlü bir şeyler var. Albümde dönüp bakmadığımız I Rise ismiyle müsemma yükselerek çağ atlamış. Eğer performans da şarkının kendisi gibi etkileyici ise Keep it Together'dan (1990) sonraki en iyi kapanışı diyebilirim. Nedense duygulandım.

Aileden biri gibi gördüğüm Sam Fender da kaşla göz arasında yeni albümünü çıkardı. Kardeşim gibi görüyorum nedense Fender'ı. Dead Boys ile hayatıma bodoslama giren ve çıpasını atan bu genç İngiliz arkadaş, hayran olduğu Bruce Springsteen'e her fırsatta göndermede bulunuyor, bu albümde de yine "patronca" söylemiş. Mis gibi albüm. Müziğiyle sevdiğim ama fikirlerini okudukça "çocuk aynı zamanda kafalıymış" diyerek takdir ettiğim Fender'ın Seventeen Going Under'ı şimdiden 2022 listemde yüksek sıralara oturdu. Aye ve Long Way Off favorilerimden. Bu çocuğa iyi bakalım. Artık pamuklara mı sararız naparız bilemem. Çok seviyorum. Müthiş yetenekli. Bir o kadar mütevazi. Nesli tükenen cinsten. NME kendisi için harika bir başlık atmış: (James Joyce referansıyla) "sanatçının genç bir adam olarak portresi". The Guardian da albümü şöyle tanımlıyor "havayı ve midenizi yumrukluyor".


Bu arada bir Fransa efsanesi olan Sylvie Vartan'ı ve albümü Merci pour le regard'ı unutmadım. Altmış yıllık kariyeriyle gerçek bir star olan Vartan, bugün hala yaşadığına, aktif olarak müzik yaptığına şükrettiğim isimlerin başında. Kendi yaşamını "çalkantılı, volkanik ve gösterişli" olarak nitelediği doyurucu bir röportajı RTL'e verdi. Dinlemek isteyenler buraya. Bazı şeyler hiç değişmiyor. Kuşlar ötüyor, aşklar bitiyor, Vartan yine şarkı söylüyor. Les vents contraires, On s'aime encore mais autrement, Une fille attend öne çıkanlar. En iyi albümleri arasına koyamasam da yaşı göz önüne alınınca iyi ki dinledim diyorum.


İticilik abidesi, sevimsiz Kanye'nin yeni albümü Donda'yı da nihayet dinledim, nihayet çünkü albüm bir buçuk saat civarı süresiyle beni ziyadesiyle korkutuyordu. Kanye'yi aslında severim. Yeezus'a kadar hiç boş işi yok. Fakat nolduysa evlendikten sonra oldu ve bozuldu. Birbirinden anlamsız ve zevksiz albümler çıkardı. Herkes artık bitti derken Donda ile geri döndü. Yine ego patlaması ile tanıttığı bu yeni albüm birçok eleştirmenden ciddi kötü eleştiriler aldı. Hatta bir gazete kendisine sıfır verdi. Kanye nefretini anlayabiliyorum ama Kanye her şeye rağmen bitmemiş diyebilirim. Donda'da güzel anlar var. Bir kere yakın zamanda kaybettiği annesinin ismini "mantra" gibi sayıklaya durduğu Donda Chant açılış için iyi bir seçim. Sonrasında bomba gibi başlayan Jail gaz. God Breathed, Off the Grid, Hurricane... bunlar nasıl esgeçiliyor anlamıyorum? Bu albümde hiçbir şey yoksa bile bunlar var ya. Ok Ok, albümün en görkemli ve maalesef uzun şarkısı Jesus Lord Pt.2, Remote Control çok iyi şarkılar arkadaşlar. Evet albümde haddinden fazla sayıda şarkı var. Evet araya serpiştirilen gospel'lar seküler dinleyici için külfet. Ama bir şarkı var ki ilk dinlemede ilahi bir şeyler hissettirdi bana ve "noluyoruz" dedim.


Tori Amos da pandemi boyunca kapandığı yurdundan yerel hikayeler ile geri dönmüş. Doksanlar kahramanlarımdan biri olan eşsiz sesi ne zaman duysam rahatlıyorum. Ev gibi.

 
Yırtık dondan bile çıkan Years & Years gitmiş bizim Kylie Minogue'la düet yapmış (bildiğiniz gibi... yine fit, yine güzel, yine ışıl ışıl).



"Nerede bu kadın" diye çığlıklar atarak aradığımız Uffie'den de bir şarkı geldi. Yüz elli senedir albüm çıkarmayan Uffie yine kalitenin adı...cool.

5 yorum:

  1. Ben kafamı boşaltmak için Fransızca şarkılar açar dinlerim:) Anlamıyorum ama olsun, amaç tatlı tatlı akarken dinlemek:) Jarvis Cocker'in albümünü beklemedeyim o zaman.
    Fransızca albüm çıkarıp şehir şehir gezdiğinde biz de o şehirlerde seni takip ederiz belki. Belli mi olur?:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Müziğin güzelliği işte :) Ben de arada İtalyanca şarkılar dinler tek kelime bile anlamadan keyfime bakarım. Müziğin beyin üstündeki etkileri üzerine güzel bir bilimsel makale okudum. Ben de diyorum neden 1.5 senedir bazı açılardan eksik hissediyorum; meğer konsere gidesim gelmiş :D

      Kulis taleplerim çok insaflıdır :) Sadece bir fincan kahve ve bir iki meyve bıraksalar yeter bana. Şampanyalarmış yok elektrik çeken halılarmış bizi aşar.

      Sil
  2. Hatırlayabildiğim kadarıyla şunları okumuştum. Almanca, savaşırken İtalyanca yemek yaparken ve Fransızca'da sevişirken kullanılmalı. "Sevişmek" burada işteş olarak karşılıklı iki insanın birbirini sevmesi durumu. Hüzünlü ve duygusal bir dil. Birçok şeye sarılma isteği uyandırıyor.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İlginçmiş :) Sevişmek fiilinin son yirmi yılda oynaşmak olarak kullanılması beni üzüyor zira dikkat çektiğiniz karşılıklı sevme hali olarak kullanmayı çok severim ama çoğu zaman diyaloglarda insanlar gözlerinin pörtlemesine suratlarının kızarıp bozarmasına neden olabiliyor.

      Sil