Hayatımın grubu dokuz uzun yılın ardından ilk defa yeni şarkılarla dolu bir albümle karşımızda.
Bu sürece neler sığdırmadılar ki?
Davulcuları ayrıldı, dünyanın içinde bulunduğu şiddet sarmalı harmanlandı,
Grubun yirminci yıl turnesi bitmek bilmedi (hayranların Pure Morning beklentileri bezdirdi).
Son albümleri (Loud Like Love) sevilmedi.
Hastalık geçirdiler.
Yakın arkadaşları ve öğütleyicileri David Bowie öldü.
Son yılları da pandemiyle yediler.
Placebo gerçekten ölmeye yatmış bir gruptu.
Arada çıkardıkları ep'ler harika olsa da bir türlü sevilemediler (ben gittim aldım).
Molko son röportajında "kariyer intiharı olacak" diye nitelendirdiği bir albümden bahsetti.
Lou Reed'in Metal Machine Music albümü gibi bir şeyler çıkacak
Her şey bitti derken...
"Gitmeme izin verme" dediler Never Let Me Go'yla.
Adeta sahalara döndüler ve eleştirmenlerden son on beş yılda aldıkları en yüksek notları aldılar.
"Az çoktur" felsefesi üstüne kurulu bu albümle Molko artık olgunluk dönemine girdi.
(Aslında Loud Like Love'la başlamıştı bence)
Gereksiz yere röportaj verip kuru gürültü yapmayacağını söyledi
Ve medya görünürlüğünü düşürdü.
Şarkıcıların artık birer içerik üreticisine dönüştüğünden bahsetti.
(Madonna'nın bile alkolik bir "influencer"a dönüştüğü düşünülürse..)
* * *
Meds sonrası ne yapsalar bir kulp bulunan
Ve her işleri Meds'le karşılaştırılan Placebo'nun "ortalama rock dinleyicisi" ndeki
Bu anlamsız Meds takıntısıyla nasıl mücadele edecekleri merak konusuydu.
Her ne kadar geçmişte Battle for the Sun ve Loud Like Love ile seslere kulaklarını kapasalar da
Grubun içine düştüğü boşluk öylesine derinleşti ki...
Yukarıda saydığım yeni sorunlarla
Placebo ölmemek adına rotasını tekrardan "ortalama"ya kırdı.
Listelerde tutunmak için ve niş bir kitleye saplanmak yerine Never Let Me Go'yu yaptılar.
Bu albüm benim gibiler yerine biraz herkes için.
Birçokları albümü "deneysel" diye tanımladı.
Ama ben ortada ne bir Something Rotten ne bir Begin the End göremiyorum.
Never Let Me Go buz gibi "ortalama" bir sound.
Begin the End şarkısının hiç yayınlanmayan 20 dakikalık "saykodelik sololu" halinden bahsedilir.
Burada ne var?
Synthesizer dokunuşları, o kadar.
Vaktiyle punk'tan endüstriyel'e, elektronik'ten trip-hop'a
Birçok alt türü bünyesinde harmanlayan Placebo için bu yeni albüm gayet normal kalıyor.
* * *
Nükleer savaş tehditinin konuşulduğu bu devirde,
Ölümlerin, hastalıkların, acıların katmerlenerek kol gezdiği şu günlerde,
"Survival" (hayatta kalma) temalı bir albüm Never Let Me Go.
Politik, karamsar ama her şeye rağmen bir umut ışığı.
Normalde şarkı şarkı hepsinin sözleri üstünden yorum yapardım fakat yapmayacağım.
Çünkü bu albüm -maalesef- Placebo tarihinin en zayıf şarkı sözü yazarlığından muzdarip.
O yüzden temalardan genel olarak bahsedip geçiştireceğim.
Puanımdan anlaşılacaktır.
Albümü aslında sevdim fakat konu Molko olunca çok daha iyisini bekliyorum.
Zira diğer albümlerin hepsine tam not vermiştim.
* * *
Placebo ne zaman bir albüm girişi yapsa efsanedir.
Tokat gibi iner.
Eklektik albümün açılışı da yine şaşırtmıyor.
Distortsiyonlarla dolu Forever Chemicals insanı 2000'lere ışınlıyor.
Makyajınızı, kıyafetinizi, ona göre hazırlayın.
Nostaljik.
Post Blue gibi veya Infra-Red gibi gümbür gümbür.
Sözleri biraz tartışmalı, Brian da karışmıyor, herkesin kendi yorumlamasına kalmış.
Fakat benim hissettiğim şu
Son yıllarda deneyimlediğim gibi "toksik" insanlarla arkadaşlık kurmaktansa
Yalnız yaşamak güzeldir.
"Ve her şey yolunda hiçbir şey farketmezken
Her şey yolunda kimse umursamazken
Her şey yolunda hiçbir şey hissetmezken
Her şey yolunda ben burada değilken
Sizin gibi arkadaşlar varken
Kimin düşmanlara ihtiyacı olur?"
Albümün habercisi olan
Ve çıktığı gün radyo başında soluksuz beklediğim Beautiful James için söylenecek söz yok.
Neredeyse bir yıl oldu fakat hala heyecanla dinliyorum-dövmesini düşünüyorum.
Placebo'ya dair sevdiğimiz her şey burada.
Hüzün, aşk, gürültü.
Bakalm ne yazmışız.
Albümde en merakla beklediğim şarkılardandı Hugz.
Sarılmak hakkında olması ve çekici ismi üstüne esrar perdesi çekmişti.
Beklediğimize gerçekten değmiş.
Tam delirmelik şarkı.
For What It's Worth gibi.
Sesi kökleyip dinleyin.
Benim gibi gelenekçi Sonic Youth hayranı Molko bu şarkıda gruba selam çakmayı unutmamış.
Şarkının ayrıca Doctor Who bölümündeki replikten alıntılandığını eklemeli.
Sarılırken hepimiz içten davranıyoruz ama o an suratımızı gizliyoruz.
Ne hissediyoruz, kafamızdan geçenler?
"Şaka gerçeği söylemenin bir diğer yolu
Biliyorum şüphecisin ama elinde kanıtın yok
Sarılmak yüzünü saklamanın bir diğer yolu
Gözlerinin içine bakmak bibergazı sıkmak gibi
Görmek istemiyorum kendimi, sadece kendimi saklamak istiyorum."
Happy Birthday in the Sky, yayınlanan son tekli olmasına rağmen, içlerinde en az sevdiğimdi.
Fakat şarkıya dair birtakım detaylar açık edildikçe ve dinlendikçe
Şarkının gerçekte ne demek istediğini anladım.
Arkadaşlar bu şarkı son yıllarda yaptıkları en acı şarkı.
Girmiyorum detayına, dinler dinler ağlarız.
Albümün orkestral tek şarkısı The Prodigal ise ilk dinlemede beni kendine hayran etti.
Evin ortasında bağıra bağıra dolaştım "evreka" nidalarıyla.
Nasıl bekliyorsam!
(Dokuz yıldır)
Gerek manalı sözleri (nihayet) gerek şarkının akışıyla dört dörtlük diyebilirim.
Julien'in ölümle dansı ama bir yandan The Never-Ending Why'ın Budizm teması burada.
Ölüme dair bu hayatta anladığım neyse bu şarkıyla uyuyor, ben yazsam o kadar olur.
"Bugün ne mezartaşı ne vedalar var.
Ruhum bir bütün halde, uçuşunu seyret
Geri döndüğümde
Kayıp ruh (olarak)
Bu yaralı dünya tek vücut olacak.
Terk ediyorum bu dünyayı
Umut dolu bir şarkı ile,
Gözyaşı olmaksızın
Sürdürüyorum.
Yaralarım iyileşti, yara yerlerim yok
Ve her bir darbe beni daha güçlü kıldı.
Öyleyse lütfen ağlama,
Yanlış olduğunu düşünme.
Geri döndüğümde
Daha iyi bir benle
Göreceksin ki keder seni özgürleştirebilir."
Surrounded By Spies en sevdiğim ikinci öncüllerdendi. Karanlık yapısı. Artarak ilerlemesi.
Gelişen şarkıları hep sevmişimdir.
Çevreci şarkı Try Better Next Time ise tersine evrimi savunuyor ve yıkıcı insanlığa sesleniyor:
"Zaman varken geldiğimiz yere geri dönelim, denize, tekrardan başlayalım."
Doğaya saygı duyan, hayvanları yemeyen, çevreye zarar vermeyen yeni insan.
"Okyanusun ortasında bir yer var ve işte orada buluşacağız.
Balıkların ayaklarımızı ısırdığı
Çok uzaklarda bir yer
Ve bizlerin yüzgeçleri uzayabilir
Suya geri dönebiliriz."
Sad White Reggae albümde ender kulak verilmeye değer şarkı sözlerine sahip.
Müzikal olarak neşeli bir şarkı gibi dursa da oldukça sitemkar.
Her şeyi geride bırakıp gidişin şarkısı gibi.
Zaman dolmadan.
En sevdiği şehre, annesine, Birkin'e ve ruhani yerlere gönderme yapması tesadüf olamaz.
O yere geri dönebilecek miyiz?
"Bundan böyle etten ibaret değilim
Samye Ling'e gideceğim, Lama Yeshe'yi göreceğim.
Göklerin gri olduğu ve bulutlu havası ile o yer
Ve tüm nehirler geriye akar Dundee'ye
Acıya teslim olmayacağım ben
Gülümseyeceğim aynaya
Suçlayacak hiç kimse yok."
Favori şarkı seçmek için erken belki lakin Chemtrails iddialı adaylardan biri.
Kusursuz.
Sözleri olsun, düzenlemesi olsun (o sinsi synthesizerlar!) kanıma işleyiverdi.
Yıllardır dinliyormuşum gibi eşlik ederken buldum kendimi.
Sözler ezberimden dökülüverdi.
Molko, ülkesinin Brexit kararı ve bitmeyen korona kısıtlamalarının ortasında "delirmişken"
Bu şarkıyı yazmış ve İngiltere'yi terk etmiş.
Gitmek bir seçim.
Peki geride bıraktığımız "izler"?
"Ağlamak işe yaramaz,
Hala gidebileceğin bir yer varken
Ve hala bunu yapabileceğin zaman varken.
Başka bir ada bulacağım kendime.
Siktir olup gideceğim buradan.
Duygusal ve hiddetliyim
Bu yüzden ortadan kaybolmalıyım.
Başka bir hayat istiyorum
Ve biliyorum tek ben değilim fazladan bir zamana ihtiyacı olan."
Hırslı, tatminsiz, açgözlü insanların şarkısı This Is What You Wanted.
Tüketim toplumu neferlerinin.
Her şeyi istiyoruz. En iyisini. En büyüğünü.
Fakat yetmiyor.
Üzülüyoruz!
Yetmiyor başkalarını suçluyoruz.
Ve işte elde ettin, şimdiyse ondan nefret ediyorsun
Çünkü hayalkırıklığıydı
Beklentilerin yüksekti.
Şimdi ise sinirlisin, öfkelisin
Kendi özel cehennemini kendin hazırladın
Kutupsal ve beyaz
Kendine özel hapishanen."
En tartışmalısı Went Missing.
Nedense hiç sevmedim bu şarkıyı çıktığı ilk gün. Sıkıcıydı.
Sonraki gün bir şey oldu.. şarkının solosu kafamda dönüp duruyordu durmadan.
Öyle böyle değil. İstemsiz şekilde.
Solo çok basit ama insanın kanına giriyor adeta.
Dur bakalım sözlerine inelim dedim (David Bowie'yle karşılaştım).
İkinci günden şarkıya vuruldum.
Mırıldanarak başlayan şarkı ufak bir kalp ameliyatıyla bitiyor.
Ama o solo yok mu o solo.
İnsan evladı yapmaz.
Breathe Underwater'daki gibi ufak çaplı bir komaya girdim.
Neler?
In The Cold Light Of Morning/Song to Say Goodbye,
Protect Me From What I Want/Centrefolds,
Ve yüce kapanış Begin the End/Bosco.
Bu albümden önceki son perdeler Lana Del Rey'in dediği gibi, "gitmeden sıkıca öpüyor".
Fix It Yourself ise öncülüyle birlikte bunu yaratamıyor.
Güdük kalıyor, öpücük günde atılan yalancı öpücükleri andırıyor.
Birçokları sevmiyor ama ben Loud Like Love'ı çok seviyorum.
Never Let Me Go da bu tandansın devamı (müzikal minvalde).
Zayıf yönleri sırıtsa bile günün sonunda ayrılamıyorsununuz.
Birçokları için Placebo doksanların "nostaljik" bir "fetiş" grubu olabilir.
Kimileri içinse hala gayet hayatlarına dokunan müzikler yapıyorlar.
CD, plak, kaset üçlemesi fiziksel kopyalarımı aldım.
Never Let Me Go kutlanıyor.
Kendine ayna tutan ve başkalarını suçlamak yerine kendinle yüzleşmeni öğütleyen bir albüm.
Placebo her şeyi göze alıp istediği şeyi yapmakta ısrar ediyor.
Artık "özgürler".
Bunları Dinlemek Lazım: Beautiful James, Surrounded By Spies, The Prodigal, Chemtrails, Happy Birthday in the Sky, Went Missing
Placebo deyince aklıma direkt sen geliyorsun:) Yorumlarına dikkat ederek dinleyeceğim son albümü.
YanıtlaSilBuna sevindim :))
Sil