DÖNDÜM!
Yokluğumda gene blogger'ın azizliğine uğradım. Taslakta duran bazı yazılar üstünde oynarken bazıları yanlışlıkla yalap şap paylaşıldı. Hadi onları kaldırdım, tekrar düzenledim. Tam bir kaos. Zaten son arayüz değişikliğinden sonra hep bir yamuk gidiyor blog işlerim.
Angel Olsen, yeni nesilde aşık olduğum kadınlardan biri. Defalarca kendisini yazdım çizdim (gibi). Kendisi bu seneye birden fazla sürpriz sığdırdı. Öncesinde bir diğer sevdiğim Sharon Van Etten'la düet yaptı. Sonra cinsel yönelimini açıkladı herkese (bana sürpriz oldu). Şimdi de seksenler şarkılarını kendine özgü yorumladığı bir EP çıkardı. Bu kadın daha napsın. Pitchfork zamanında kendisi için "anksiyeteyi ele alan karanlık bir dream pop yarattı" demişti. Vallahi de doğru. Seksenlerin en çılgın şarkılarından birini alıp öyle kederli bir şekilde söylemiş ki.. (Billy Idol'ın Eyes Without A Face'ini ve Alphaville'in ölümsüz Forever Young'ını da efsane bir şekilde söyledi)
Madonna cephesinden de haber var. Ha çıktı ha çıkacak, bak valla çıkıyor, bak bak çıktı diyerek bütün heyecanını yitiren Madame X turnesinin konser videosu nihayet Paramount+ üstünden yayınlanacak. Takvimler 8 Ekim'i işaret ediyor. Bizde ise o platform yok. Hadi bakalım, yine bekle dur şimdi. Tüm büyüsü kaçtı.
Benim melankolik prensim Sufjan Stevens da boş durmuyor. Önce beş parçadan oluşan bir seri albüm çıkardı. Tamamı enstrumental şarkılardan oluşan. Özellikle Revelations'a bir kulak vermekte fayda var. 2020'de beden ve ruh durumum elvermediği için kendisinin yeni çıkan albümüne inceleme yazısı yazamamıştım. Onu da umarım bir ara gecikmeli bile olsa yazarım. Şimdi yanına Angelo De Augustine'i almış yeni bir işbirliği albümü çıkarıyor. 24 Eylül'de göreceğiz.
Hazır ağdalı ve kederli şarkıcılardan gidiyoruz Sam Fender oğlandan da bir albüm müjdesi var. Dead Boys ile benle ahiretlik bir bağ kuran genç şarkıcı ikinci albümü Seventeen Going Under ile yine iyi bir şeyler yapacağını müjdeliyor. Bu çocuğu unutmayın. İleride iyi yerlere gelecek. Gelsin de. İyi bir çocuk. Bahsettiğim şarkısı ile oluşturduğu kamuoyu çok değerliydi. Dört saniyede bir kişinin intihar ettiği bir dünyada intihar eylemini "şov" ile özdeşleştirecek kadar soğumuş yüreklere inat bu acı gerçeğe dikkat çekmesi ve kaç hayat kurtarsak kardır mantığı gütmesi bence önemliydi. Toplumun bilinçlenmesi gerekiyor. Şakaya gelecek bir tarafı yok bunun. Dünya Sağlık Örgütü'ne göre yılda 700 bin kişi intihar nedeniyle hayatını kaybediyor (erkek ölümleri kadın ölümlerine göre dört kat daha fazla). Bu ölümlerin büyük kısmı önlenebilir. O yüzden de bu inanılmaz güzellikteki şarkısı kalp odacıklarımdan birine yerleşti.
Bandcamp'in serin sularına gömülmüşken karşıma yeni bir isim çıktı. Hollie Kenniff. Anladığım kadarıyla bir elektronik müzik ikilisi. Ambient ağırlıklı, dreampop, shoegaze esintili yaz sıcağı tadında melankolik ve gizemli bir müzik yapıyorlar. The Quiet Drift, bu yılın en güzel albümlerinden biri. Kapağına vuruldum. Merak edenler buradan.
Arayı açmadan bir diğer yazıyla döneceğim. Sam Fender'la kalın.
Ooo! Müzik dünyasından yeni haberler gelmiş!
YanıtlaSilSenden müziğe dair haberler almayı önemsiyorum. Benim için derli toplu, kişisel değerlendirmeme açık zenginlikte haberler oluyorlar. İnceliyorum, sevdiğimi alıyorum:)
Bundan sonra bol haber bol liste :) Daha ne haberler var yazamadığım. Haftasonu efsane bir albümün incelemesi geliyor. Bakalım ondan sonra nolcak :))
SilHoş geldiiiin!
YanıtlaSilSufjan Stevens'a bayılıyorum ve çok sevindim bu habere.
Bir de Billie Eilish mi yazacaktın (lütfen lütfen!)
Hoşbuldum :)
SilBen de hayranıyım. Gerçekten iki elinde on marifet.
Yazacağım. Hatta 2 yazı birden. Gelecek haftaya şenlenir burası.