Zihnin Arka Sokakları

"Ve en sonunda göreceğin aşk, verdiğin aşka eşit olacaktır." - The Beatles (The End) 🎵🐝💕🌻🌍🐾

3 Temmuz 2021 Cumartesi

Cruella'nın Konuk Olduğu Haftasonu Sohbeti


Son yazımı sildim. Farkettiniz mi? Tekrar okuduğumda yazının bir yerinde kendimi övüyormuşum gibi bir izlenim aldım. Dolayısıyla sildim; ama içeriğinde önemli gördüğüm bir noktayı tekrardan yazmak istiyorum. Düne kadar profil resimlerini gökkuşağı renkleriyle bezeyen, kataloglarına LGBTQ+ temalı zibilyon tane ürün ekleyen nice firmalar (yurtdışındaki markaları kastediyorum, bizde yok öyle şeyler) 1 Temmuz gelir gelmez hemen eskiye dönüyor ve hiçbir şey yokmuş gibi yoluna bakıyorlar. Açıkçası ben bu tarz "duyarlı" işleri sevmiyorum çünkü yüzde doksanı pazarlama amacı güdüyor. Bu çok açık. Sonuçta dün el üstünde tuttuğunuz insanlar bugün buharlaşmıyor ya? Benim demek istediğim bu firmalar 365 gün boyunca gökkuşağı renkleriyle dolaşsın değil. Çünkü günün sonunda yine bunun bir manası yok. Önemli olan firmaların kendi bünyelerinde ne yapıp yapmadığı. Profil fotoğraflarınızın ya da kurumsal gönderilerinizin reel çok bir katkısı yok. Bu bireyleri istihdam ediyor musunuz, ediyorsanız ne derece koruyup kolluyorsunuz? Mesela kadın çalışanlarınız eşit ücretlendiriliyor mu? Geri dönüşüm konusunda neredesiniz? Gibi gibi. Bireysel olarak bizler meseleler karşısında paylaşımlar yapabiliriz çünkü bizim cebimize bir para girişi olmuyor. Ama bireysel paylaşımlarda da şu konuda rahatsızlık duyuyorum, normal hayatında bu konularla alakası bile olmayan kimi kişiler sırf mahallesine şirin gözükmek adına veya belki de vicdanını susturmak adına paylaşımlar yapıyor (ya da "falanca olayda filanca günde neredeydin" denilmesin diye). E noluyor peki? Ertesi gün o erkek, yine ağız dolusu "amına koyayım" diyor. Bu ifadeyi alenen yazdım ki ne kadar berbat göründüğünü bir kez daha görelim. Kısaltma kullanarak ifadenin çarpan etkisi azalıyor. Telgraf çeker gibi her cümlenizi "stop" yerine o kısaltmalarla dolduruyorsunuz ve bu çok rahatsız edici. Veya yanına trans bir birey oturunca gözlerini devirip "bunun rahmi yok ayol" diye çemkiren radikal feminist bazı arkadaşlar. Bu insanlar sosyal medya hesaplarından oradan buradan "story arası" vicdani paylaşımlar yapmasın lütfen. Hiç gereği yok. Bu sosyal medya üzerinden vicdan rahatlatma seanslarının çoğu sonuçsuz. Kimi mikro ölçekli olayları açığa kavuşturabilse de her şeyin 140 karakterle çözebileceği hissine kapılmaya sevk ediyor sizi. Hayatınıza bu vicdani ifadeleri ne derece entegre edebiliyorsunuz mevzu bu. Sokak ortasında dövülen bir eşcinsel bireyin karşısında susacaksanız, işyerinizde mobbing'e maruz kalan bir kadın arkadaşınıza destek olmayacaksanız susun. O pembe hayatlarınızın tezahürü olan story'lerinize devam edin. En güzel içeceği siz için, en keyifli tatili siz yapın, en şanslı siz olun.

Geçen akşam tam uyumaya yakın hafif şeyler dinlerken shuffle'ımdan Buddy Holly yükseliverdi. Daha önce ya dinlemediğim ya da dikkatimi çekmemiş bir şarkısı çalıyordu, True Love Ways. Gece o an bitiverdi. Başka bir şarkı dinleyemedim. Peş peşe dinledim durdum. Bitti, başa sardım, bitti, tekrar en başa. En naftalinli halimle nostalji övgüsü yapmak istemiyorum ama bir zamanlar insanlar dertlerini ne kadar sade ve öz bir şekilde iletebiliyormuş. Şarkıya bakın, hiçbir abartı yok. Sesle oynama yok. Efekt mefekt yok. Sadece his var. Sakin bir denizi izler gibi hissettiriyor insana. Buddy Holly, Roy Orbison, Elvis Presley.. en iyiler hep çok erkenden gitti.


Framing Britney Spears'ı izledim. İçim daraldı. Sonra yeni mahkeme haberlerini okudum, bir tur daha daraldım. At kafası Perez Hilton'dan, yüzsüz Justin Timberlake'ten ve kadının hayatını ona zindan eden bütün erkeklerden nefret ettim bir kez daha. Kırk yaşında bir kadın, rüştünü ispatlamış bir popstar resmen senelerdir kıskaç altında yaşıyor. Birkaç sene önce kendisi bütün sosyal medya hesaplarından uzaklaştığında ben de çoğunluk gibi kıllanmıştım. Ne oluyor ne bitiyor öğrenemedik. Sonra kendisi tekrardan döndü; ama paylaşımların neredeyse tamamı oldukça dengesiz şeylerdi. Her birini izlerken "Allah'ım neler oluyor bu kadına" diyordum. Bir de şu var ki, bitik insanın halinden o noktaya bir şekilde zamanında vuran birisi daha iyi anlar. Sonra akşam biraz Britney dinleyeyim dedim. En sevdiğim şarkılarından olan My Prerogative çalınca sözler karşısında bir garip hissettim. Ben ki aşı olmaya bile Britney tshirtü ile gitmiş bir insanım. #FreeBritney

"Neden kendi hayatımı yaşayamıyorum,
Diğer insanların söylediği tüm o şeyler olmaksızın?
..Neden yaşamam için beni rahat bırakmıyorlar? (Söyleyin bana neden)
İzin almaya ihtiyacım yok, kendi kararlarımı veriyorum.
Bu da benim ayrıcalığım."

Kim ne derse desin, en sevdiğim şarkısı her zaman budur. 2005 yılını sadece bu şarkıyı dinleyerek geçirmiş olabilirim. iPod'umda ne dinlediğimi soranların bir kulaklarına kulaklığımı sokmak suretiyle şarkıyı çevremdeki herkese sevdirmiştim. En ruhsuz en vurdumduymaz tipteki arkadaşları bile Britney'ci yapmıştım.


Nereden aklıma geldi bilmiyorum. "Aa bir ara Dana International vardı" deyiverdim. Sonra soluğu korkunç prodüksiyonlu albümlerinde aldım. Bazı şarkıcıların talihinde kısa ömürlü meşhur olmak var sanırım. Bir anda patlıyorlar ama devamı gelmiyor. Diva şarkısını zamanında çok dinlerdik. Şimdi ne Eurovision kaldı ne Dana'nın kendisi. Şu manyak ötesi şarkısı Spotify'da yok. Platformu sevmemem için bir sebep daha.


Bugün haberlerde gördüm. Hollanda'da sanırım müzisyenler provalarını doğada yapıyormuş ve en tutkulu seyircileri de sığırlarmış. Baya sığır kardeşler yanaşıp çello falan dinliyor. Vallahi dört ayaklı sığırların birtakım iki ayaklı sığırlardan daha ince ruh taşıdıklarına eminim.

Yazı nereden başladı nereye gidiyor hiçbir fikrim yok ama pek bir keyif içinde yazıyorum şuan. Devam etmek istiyorum.

Cruella'yı izlediniz mi? Valla o kadar şüpheyle yaklaştım ki filme... Neticede bir "hayvan katili" karakter. Nesini seveceğiz? Nesini sevdirecekler? Disney bu. 2021 dünyasında herkese yer var noktasından hareketle bildiğimiz Cruella, adeta yeni nesil bir Harley Quinn'e dönüştürülmüş. Kötü karakter yerini anti-kahramana bırakmış. Bu ne derece doğru bir hareket emin olamıyorum. Tamam, bugün gördüğümüz Cruella karakteri -şimdilik- köpekleri kaçırıp onlardan kürk yapmıyor. Ama peki ikinci filmde ne olacak? Bugünün çocuklarına sevdirdiğiniz bu karakter nasıl olacak da eli kanlı bir portreye dönüşecek? Film gayet akıcı. Eğlenmedim desem yalan olur. 130 dakika su gibi akıyor. Bunda Emma Stone tapar olmam da etkili olmuştur. Ve tabii hocaların hocası büyük aktris Emma Thomspon'ı Cruella'nun adeta Nemesis'i olarak görmek paha biçilemez bir zevk. Fakat filmde bir şeyi hiç sevemedim o da müziklerini. "Hayda" dediğinizi duyar gibiyim. Kafama klavyeleri geçirmenizden önce durun bir dinleyin isterseniz. Son on yıldır ne zaman bir dönem filmi çekilse (özellikle de yetmişler sonu) hep aynı şarkılar kullanılıyor. Hiç sekmiyor. Yahu arkadaş, o dönemlerde sadece belli başlı şarkılar mı vardı, neden farklı şeyler kullanmıyorsunuz. Bir kere artık Queen duymak istemiyorum. İlla kullanılacaksa da gidin az bilinen eserlerini seçin ki grubu tanımayan gençlere de bir faydası dokunsun (hem size de ucuza gelir bu tercihiniz). Maalesef filmin şarkı seçimleri çok öngörülebilir ve dahi en fecisi "parayı verdik" denilerek neredeyse her sahnede farklı bir şeyler çalması filmi uzun metraj bir video klibe döndürmüş. Bu son yıllarda giderek popülerleşti. Filmden başka her şeyi izler olduk ki bu tamamen ekibin tembelliğine işaret. Kendine güvenen yönetmen eksiklerini ses ve müzikle örtme yoluna gitmez.

Mouseumun pili bitiyor. Bu yazı da burada biter. Sevgiler saygılar.

2 yorum:

  1. Daha dün Dardanel markasının "En çok kadın çalışan bizde" diye övünüp, Türkiye-İtalya maçından önce "Makarnaya koyuyoruz" paylaşımını ve tam da bahsettiğin ikiyüzlülüğü konuştuk.
    Cruella'yı izlemedim:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok tatsız bir paylaşımdı. Bilmiyorum sonradan firma özür diledi mi ama böyle şeyler özürle ne kadar geçiştirilebilir emin değilim. Yani o reklam fikrini ortaya atan her kimse bir şekilde ihtar almalı (ben işveren olsam sözleşmesini iptal ederdim).

      Vizyona geldi :))

      Sil