Çevremde gördüğüm ve internette okuduğum kadarıyla bu hafta herkesin dilinde tek bir film vardı, Save Ralph. Ben de bu kısa filmi merak edip dört dakikamı ayırdım. Filmi şuraya ekleyeyim, izleyenler bu yazıya devam etsin.
Güzel. Kısa ve çarpıcı. Ralph gibi milyonlarca hayvan her gün bu zulme maruz bırakılıyor. Civcivi, ineği, tavşanı, balinası, yunusu, balığı, danası osu busu. Kozmetik sektörü, tütün sektörü, güzellik sektörü, eğlence sektörü (hayvanlı sirkler ve yunus parkı benzeri şeyler) ve tabii et sektörü her gün hayvanların canını yakıyor. Peki biz ne yapıyoruz? Önemli olan soru da bu.
Ralph'ı herkes izledi. Blackfish'i, Cowspiracy'i, The Cove'u, Seaspiracy'i, Food Inc.'ı ve nicesini seyrettik. Peki hayatımız değişti mi? Yoksa iki damla gözyaşı akıtıp yolumuza mı gittik.. Gördüğüm kadarıyla ikinci seçenek ağır basıyor. Bu filmleri izliyoruz, ağlıyoruz ve hemen unutuyoruz. Verilen mesajlar yerine ulaşmıyor. Filmler duygu pornosu yerine konuyor. Herkes vicdanını tatmin ediyor. Ne kadar duyarlı varlıklar olduğumuzu hissediyoruz, hepsi bu. Doyuma ulaşıp alışkanlıklarımızı sürdürüyoruz.
Sözüm filmleri izledikten sonra abartılı duygusal tepki vermelerine rağmen hayatlarını güncellemeyen izleyicilere (yoksa bu filmlerin bünyelerinde hiçbir şey uyandırmayan insanlara diyecek sözüm yok zaten). Madem o kadar ağladınız, etkilendiniz, bunun karşılığı hayvanların esaretini sürdürmek midir? Ayy'lar, uyy'lar bir şey ifade etmiyor.
Kendi adıma ben hayatımın her alanında dikkat ediyorum. Sirklere, parklara gitmiyorum. Hayvan bahçelerine adım atmıyorum. Hayvan ölüsü yemiyorum. Deterjanıma kadar vegan ürünler tercih etmeye çalışıyorum. Çalışıyorum diyorum çünkü zor. Bunu kabul ediyorum. Her yerde ulaşılabilir ürünler bulmak zor. Eh, fiyatları da yardımcı olmuyor. Ama bir yerden başlamalı. Ben başlamazsam, sen başlamazsan bu sektör nasıl genişleyip ürünlerini uygun fiyata satabilecek?
Bu noktada çevremdeki bazı dostlarla da anlaşmazlığa düştüğüm oluyor. Zira insanları veganlığa çekerken öfke dolu sözlerle bir yere varamazsınız. Büyük değişimler bir günde olmaz. Bir insan yeni bir ortama girdiğinde bile yerini yadırgar. Alışması zaman alır. Dolayısıyla tatlı dille anlatmak lazım. Ben de isterim yarın uyandığımda herkesin hayvan özgürlüğünden yana olmasını. Ama bir de gerçekler var. Et yiyor diye bir arkadaşına olmayacak laflar etmenin alemi yok. Etik olarak ben yanlış bulsam da o eylemin yanlışlığına o kişiyi bir şekilde ikna etmeye çabalarım. İncitmeden. Kırmadan. Dökmeden. Sonuçta burada amaç hayvanların ve bütün canlıların yaşam hakkı değil mi? Kalp kırarak bir yere varamayız. Ben de yattım kalktım bugünlere gelmedim. Zaman aldı.
Filme geri dönersem, Ralph'i sevdim ama etkilendim mi, hayır. Sebebi ise basit. Bu sektörün "gerçek" yüzüne dair ne videolar izledim, ne belgeler okudum. Bu dört dakikayı on katla çarpın. Öylesi bir acı. Acı çeken bir gerçek tavşanı görmek, animasyondan çok daha korkunç. Şu fotoğrafa bakıp rahatsız olmuyorsanız zaten diyecek bir şey yok. Mutsuz tavşanlar özgürlüğü hak etmiyor mu?
“Hayvanlar üzerinde denenmemiştir”, “serbest gezen hayvan ürünüdür” bir de “tabağımızdakinin hepsini yiyoruz çöpe yemek atmıyoruz çünkü bizim için bir hayvan canını verdi” benim ilkelerim :) evet sonuncusu biraz radikal ama bilsinler bu bir pakette yetişen bir yiyecek değil, yediğimiz şey bir hayvan.. annem baya kızmıştı böyle diyorum diye hatta babam “vejeteryan yapmak için elinden geleni yapıyorsun” demişti ama hiç duymamazlığa geldim, vejeteryan olurlarsa sevinirim ama olmazlarsa da en azından bilinçli et tüketicisi olurlar. Bunda bir yanlış görmüyorum..
YanıtlaSilAma meselâ kendim yemediğim için eve et giremez ya da etsiz büyüteceğim çocuklarımı diye düşünemem bence, bunu yanlış buluyorum biraz... Seçim özgürlüğü ilkeme uymuyor..
Yani tek başıma yaşadığım için sorun olmuyor şu aşamada :) Fakat aynı evi paylaştığım insana hiçbir zaman şunu ye bunu yeme demedim. Ama et yemeği yapmasına da yardım etmedim. Veya alışverişte elimi sürmedim. Gitti kendisi aldı et ürününü. Dolayısıyla bir süre sonra o da bana benzedi yemez olmuştu :)) Hala da yemiyormuş. Ne mutlu bana.
Sil