Radiohead dinliyorum son günlerde. Daha doğrusu gecelerde. Gün içinde seksenler ucuz metal gruplarıyla çalışıyorum. Dinlenme faslında Thom Yorke'un bayık sesine kaptırıyorum. Böyle kedi viyaklamasını andıran şarkıcılar her an dinlenmiyor. Sigur Ros öyle. Muse öyle (bu palavracıları da beş senedir dinlemiyorum gerçi, unutmadık attıkları kazığı). Radiohead öyle. Ama o "kutlu an" geldiğinde insan kendini bundan alıkoyamıyor. Sigur Ros'a haksızlık etmeyeyim. Her an dinlemeye hazırım. Jonsi'nin vokaline alıştım diyebilirim. Yıllar yıllar sonra. Ama onlara en çok yakışan şey gece ve mümkünse kar. Radiohead nasıl yağmur ve geceyle özdeşleşiyorsa kafamda, onlar da kar ve geceyle özdeşleşmiş. Artık yağmur da kalmadı kar da. Küresel ısınma var. Radiohead endişeli. Ben kariyerleri için de pek olumlu şeyler düşünmüyorum. Hayranları kızacak belki ama Kid A'den sonra yaptıkları hiçbir albümü oturtamıyorum kafamda (A Moon Shaped Pool hariç). Hepsi bir tatsız sanki. Arada birkaç iyi şarkı oluyor. Gerisi gargara. Ne dersiniz, belki de yanılıyor olabilirim? Kid A ve The Bends'in tadını alamıyorum.
Kitap okuma alışkanlığımı tekrar kazanabilmek adına gösterdiğim yoğun çabalar meyvesini vermeye başladı. Önce yıllardır okumadığım ve bir kenarda duran çizgi romanlardan çıtır çerezlik okumalar yaptım. Sonrasında da şiirlere geçtim. Böyle tatlı, yumuşak geçişlerle roman okuma alışkanlığımı kazanacağım gibi. Mallarmé'ye sığındım, beni yanıltmadı. Oradan geçtim Hayyam'a. Rubailerini okurken yer yer sinirim bozulup "neden haklısın be adam" desem de vardır bildiği diyerek sakinleştim. Borges okudum sonra. Şaka maka Borges'in yazdığı şiirler bugüne dek ondan okuduğum en güzel şeylerdi. Müthiş dizeler.
Söylemesi ayıp Kong Skull Island'ı izledim. Ayıp çünkü üstünden kaç sene geçmiş. Benim aklım yeni yerine geliyor. Godizlla ile kapışacağı yeni filmin fragmanını seyrederken aydınlanma yaşayıp "aa ben hala Skull Island'ı seyretmemiştim yahu" deyiverdim. İzledim. Yani.. Eğlendim mi, evet. 2014 yapımı olan Godzilla faciasından iyi miydi, fersah fersah (ne berbat bir filmdi ya o!). Ama efektlere çok bel bağlanmış. Yeni filmlerin bu kadar bilgisayara bağımlı yapımlar haline dönüşmeleri hoşuma gitmiyor. Zira bilgisayar efekti denen şey zart diye eskiyor. Beş sene önce "aman Allah mazallah" nidalarıyla seyrettiğiniz bir süperkahraman filmini tekrardan izleyin. Gözleriniz kanar. Animatronikten şaşmayacaksınız dostlar. Bu arada siz Kong'cu musunuz, Godzi'ci misiniz? Benim oyum tombalaktan (Kong) yana. Hoş, kendisi sarışın kadınlar harici hiçkimseye ilgi göstermiyor fakat tanısa muhtemelen beni de severdi koca oğlan. Filmde kendisinin dayak yediği, kolunun kanadığı sahnelerde içimdeki bütün şefkat duygusu ekrana taşarak "kıyamam sana" diye diye nineler gibi seyrettim. Büyük karşılamayı sinema salonlarında izleyebilirsek herhalde flama falan sallar, bastır goril kardeş falan diye bağırırım. Goriller çok sevimli değil mi ya?
Orhun bana devamlı goril ve şempanze videoları gösteriyor:) Yani bence de sevimliler:)
YanıtlaSilŞempanze ve maymunlara karşı bir sempatim yok ama goriller fena :)) Ruanda turu bakıyordum bir aralar :D Çocukları yerinde görüp, onları rahatsız etmeden usul usul kenardan seyretmek için. Sarılmak da isterdim ama muhtemelen pekmezimi akıtırlar :/
Sil