Zihnin Arka Sokakları

"Ve en sonunda göreceğin aşk, verdiğin aşka eşit olacaktır." - The Beatles (The End) 🎵🐝💕🌻🌍🐾

6 Şubat 2021 Cumartesi

Büyük Hocadan Veda Albümü


Geçtiğimiz yılın son aylarında Shirley Bassey, yeni bir albüm çıkardı. Müzik kariyerinin yetmişinci yılı kapsamında. Yetmiş yıl! Dile kolay. Albümde okuduğu şarkıların bir kısmı yeni şarkılardan oluşurken bir kısmı da cover'lardan derleme. Ama hepsi yeni kaydedilmiş. I Owe It All To You, seksen üç yaşındaki bir "vokalistin" müzik albümü. Özellikle altını çiziyorum; çünkü Amazon'daki yorumlarda (evet, 2021'de bile fiziksel albüm kopyası satın alan ender canlılardanım, kura rağmen) Bassey'nin vokali yerden yere vurulmuş. Eskisi gibi üst notalara çıkamadığından bahsedilmiş. Pardon ama eleştirenler 83 yaşına geldiklerinde bırakın şarkı söylemeyi popolarının yerini bulmakta bile zorlanacak. Ayrıca albümü dinleyen sıradan bir dinleyici bile Bassey'nin vokalinden rahatsızlık duymayacaktır; çünkü bu "yorgun" haliyle bile piyasada benim diye ortalıkta gezen nice şarkıcıdan beş gömlek üstün. Evet, Shirley'nin sesi artık yorgun. Eskisi kadar esip gürleyemiyor. Ama bu demek değil ki etkileyiciğinden yitirmiş. Hala her notayı yüreğinize işliyor. Hala parıltılı anlara sahip. Yaşanmışlık seziliyor, en önemlisi. Bir şarkıya ruh nasıl katılır, bu alanda kendisini tek geçerim. Örnek isteyenler mendillerini hazırlasınlar, ne zaman dinlesem içimde birileri ölüyor (böyle katman katman yükselen şarkılara bayılıyorum).

Shirley Bassey, her şeyi okuyabilecek ender insanlardan. David Bowie böyleydi. Elvis Presley böyleydi. Bu vokaller, okudukları şarkıdan veya türden bağımsız olarak doğru okumayı biliyorlar. En kötü veya en alakasız türdeki şarkıya dahi kendilerinden bir şeyler katabilirler. Bassey'nin bu yönünü çok seviyorum ve önemsiyorum. Caz ve geleneksel pop türleriyle hatırlansa da modern şarkılara getirdiği yeniden yorumlarla da unutulmaz işlere imza atmıştır. Bir kez oynat tuşuna bastığınızda saatlerin su gibi akıp gittiği ve sizi başka evrenlere taşıyan seslerden. Hiçbir zaman tek bir Shirley şarkısı yeterli olmaz; ikincisini de dinlersiniz. Pink'in şarkısını Glastobury'de yıllar önce, en diva haliyle böyle yorumlamıştı (bu arada performansı Glastonbury tarihine en kalabalık konserlerinden biri olarak geçmişti).

I Owe It All To You, her şeyden öte isminden de anlaşılacağı gibi kitlesine duyduğu içten saygının bir yansıması  Albümde bulunan şarkıların hepsi hayatının bir döneminde onu etkilemiş şarkılardan derlenmiş. Şarkılara geçmeden şöyle bir genel yorumda bulunacak olursam, önceki albümüne göre bu albümdeki orkestrasyon çok daha başarılı. Shirley'ye yakışmış.

Resmi bir açıklama okumamış olsam da, İngiliz müzik dergileri albümün "veda" albümü olduğundan bahsetmişler. Yaşı düşünüldüğünde bu olasılığın güçlü olması muhtemel.

Enstrumantal bir intro'yla açılıyor albümümüz. Kendimizi 2020 yılının ucuz pop albümlerinden soyutluyoruz. Ve bir Queen klasiği ile mikrofon Shirley'de. Who Wants To Live Forever diyor. Öyle ciddi bir tonda söylüyor ki... Shirley, yine söylediği şarkının her bir kelimesini hücrelerinde yaşıyor adeta. Biraz sonra ölüm kapısını çalsa, "zaten kim sonsuza dek yaşamak ister ki" diyecek ve kapıdan çıkacak. Tatlı gitar solosu ertesinde Shirley, vites yükselterek ilerliyor ve vokalinin gücünü kullanıyor.

Geçmiş caz günlerimize dönüyoruz Almost Like Being In Love ile. Ne eksik ne fazla. Zamanda yolculuk gibi.

Birbirinden tatlı iki klasik pop şarkısından sonra meşhur Adagio şarkısı geliyor. Türk dizilerinde birçok kez kullanılan ve genelde cenaze sahneleriyle akıllarda yer eden ünlü Albinoni bestesi, bu kez söz yazılmış vaziyette karşımızda. O alıştığımız ezgiyi buruk sözler ve Shirley vokali ile birleştirince insan geçici bir ruhsal bunalıma giriveriyor.

"Eğer ki beni nerede bulacağını biliyorsan,
Eğer ki bana nasıl erişeceğini biliyorsan,
Bu hayat solup gitmeden evvel,
Ben inancımı yitimeden evvel,
Söyleyecek tek adam ol,
Beni terk etmeyeceğini.
Adagio."

Smile, Charlie Chaplin'in dokunduğu çoğu şey gibi büyüleyici bir şarkı. Daha önce Michael Jackson da History albümünde yorumlamıştı. Ama Shirley, çoğu şarkıda olduğu gibi bu şarkıda da farkını ortaya koymuş ve şarkıyı "haczetmiş". Gülmeye ihtiyacımız olduğu şu günlerde ilaç niyetine itinayla tüketiniz.

"Memnuniyetle kaldır suratını, tüm üzüntü izlerini sakla
Gözyaşı çok yakında olsa da, işte tam zamanıdır devam etmenin
Gülümse, ağlamanın ne faydası var?"

Acaba ömrü yetecek mi veya ilgi alanına girip de kaydedecek mi diye beklediğim klasik şarkılardan biri olan Always On My Mind, nihayet bu albümde kaydedilmiş. Daha önce Elvis'ten, Pet Shop Boys'tan, Willie Nelson'dan ve nicesinden dinlemiştik. Shirley yorumu da kendine has bir lezzete sahip. Bu şarkıyı doksanlarda okusaydı belki çok daha "heybetli" bir yorum olurdu; ama bu dingin hali, yorumunu diğerlerinden epey ayırmış. Şarkının sonunda orkestranın bir adım geri atıp piyanonun öne çıktığı yerin "söylemem ve yapmam gereken ufak şeyler için asla zaman ayırmadım" dizesinin çakışması ayrı bir incelik.

Belki bir üç senedir dinlerken iç çektiğim bir şarkı olmamıştı. I Was Here, daha ilk dinlememde boğazımda tıkandı. Cam kırığı gibi. Üstüme küreklerle toprak atıldı. Şarkının altında kaldım. Kurşun yarası gibi iz bırakıyor. Beyoncé'nin eski şarkılarından biri ancak bu kadar yakışabilirdi Bassey'nin sesine. Yaşı ve deneyimleri düşünüldüğünde, şarkı daha anlamlanıyor. "Yaşadım" diyebilmek, ne güzel. Veda mıdır bilemeyiz (ve istemeyiz) ama Shirley'e yakışır bir kuğu şarkısı.

"Buradaydım.
Yaşadım.
Sevdim.
Buradaydım.
Yaptım.
Başardım,
Her istediğim şeyi.
Ve düşündüğümden de fazlasıydı.
İz bırakacağım, böylece herkes bilecek
Buradaydım.
Diyeceğim, ölene dek her bir günü yaşadım.
..Bilmelerini isterim,
Elimden geleni yaptım, en iyisini
Birilerine neşe getirdim.
Bu dünyayı olduğundan daha güzel bırakarak
Çünkü sadece,
Buradaydım.
Yaşadım..."

Videonun altındaki yorumlardan biri ne kadar haklı, "nutkum tutuldu, her bir kelimesini hissediyor, şarkı söylemek budur". Ses dalgaları duyguya evriliyor.

Şu yoruma da katılıyorum: "Shirley'nin tüm başarılarını bir araya toplayan ne harika bir şarkı. Yolun başladığı yerden, onu getirdiği noktaya kadar. Shirley, hepimizi kendi yolculuğuna taşıdı ve bir miras yarattı, yeteneğinin sonsuza dek hatırlanacağı." Gerçekten de ölümsüz bir ses. Yıllar yıllar geçse bile unutulmayacak. Ruha dokunan diğer tüm vokalistler gibi.

Sesini bir dönem tamamen kaybetmiş olsa da, yeniden kazanması ve yıllar geçtikçe daha da güçlenmesi biz dinleyiciler için büyük lütuf. Neden sesini kaybetmişti? Trajik hikaye. Kızlarından biri intihar ediyor (Bassey ise yıllarca bunu kabullenemiyor). Ölümün sarsıcılığıyla sesini kaybediyor. İki yıl boyunca sahneye çıkmıyor. Yas bittiğinde Amerika'da sahne alıyor. Carnegie Hall'da, siyahlar içinde elbisesiyle sahneye çıktığında tam beş dakika boyunca alkışlarla karşılanıyor.

Müziğe aşık, müzikle hayata tutunan birinin Music şarkısını dinlemesi lazım. I Was Here'da da söylediğim gibi, anmak istemesem de albümün son iki şarkısı gerçek birer kapanış şarkıları. Yetmiş senelik ışıltılı bir kariyerin kapanan perdesi gibi. Bowie, nasıl ki Blackstar ile döngüsünü tamamladıysa, Shirley de I Owe It All To You ile bütün hesapları kapatıyor. Tarihe, yedi on yıllık dönem boyunca peş peşe İngiltere Top 40 listelerine albüm sokmayı başaran tek şarkıcı olarak adını yazdırıyor; geride kırka yakın stüdyo albümü, 140 milyon albüm satışı ve tüm zamanların en başarılı kadın İngiliz şarkıcısı ünvanını bırakarak.

"İlk aşkım müzikti ve sonuncusu olacak.
Geleceğin müziği ve geçmişin müziği.
Müziğim olmadan yaşamak benim için imkansız bir şey olurdu
Çünkü bu dertlerle dolu dünyada,
Müziğim beni tutup çekiyor."

Doğru söze ne denir. Müzik iyi ki var. Shirley iyi ki var.

Bunları Dinlemek Lazım: I Was Here, Adagio, Music

2 yorum:

  1. Kim bu büyük hoca diye geldim yazıya; blogrolumdaki başlık meraklandırdı tabii ki:) Sonra ne görim! Önümü ilikledim hemen, öyle okudum yazıyı. Daha gencim demek ki ben dedim, hatta çocuk...:) Çünkü usta, hoca, nasıl tanımlanırsa tanımlansın; daha doğduğumda kulağıma okunan ezanın ardından -neredeyse- ilk duyduğum ve orada kalmış seslerden biri hâlâ... Ve tüm görkemiyle yaşıyorsa, ve üstelik ben varım diyebiliyorsa hâlâ; çocuk bile sayabilirim kendimi, dedim.:) Ellerine sağlık öncelikle; ve ustaya, hocaya yakışır bu yazı; elbette alkışlık. Ve bugün hazır da güneşli bir günken, içimizde renk renk çiçekler açacak demek daha. Yani görünen o ki bugün günlerden Shirley Bassey! Tüm bunları albümü dinlemeden yazdım, elbette ki geçmişe bugünün sözleri ile bakmayacağız! Diyeceğiz ki sen hep O Shirley'sin. Bir benzerin daha geçmeyecek bu dünyadan!

    Şimdi albümü bir kez daha baştan alıyoruz:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yorumunuz karşısında ben de önümü ilikledim, şapkamı çıkardım :) Gerçekten "görkemli" tabiri kendisini anlatırken başvurulması gereken ilk kelimelerden. Yetmiş senelik bir kariyer ve dokunduğu milyonlarca insan. Sırf bu yorum bile iki kişinin hayatına dokunduğunun kanıtı, daha çocuktum onun sesini işittiğimde. Böylesi büyük isimlerin kapanışlarının da unutulmaz olmasını bekliyor insan. Çünkü günün sonunda herkes yaptıkları son işle anılıyor. David Bowie, Leonard Cohen, Freddie Mercury.. hepsi de sonun yakınlarında olduğunun bilincindeymiş gibi veda albümleri kaydettiler ve devirlerini kapattılar. Shirley de bunu başarmış. Lazarus'un ("Look up here, I'm in heaven"), You Want It Darker'ın ("I'm ready, My Lord"), The Show Must Go On'un ("I can fly, my friends") burukluğu buradaki I Was Here'da hissediliyor. Swan song'larını yapıp gidebilenlere ne mutlu.

      Sil