Zihnin Arka Sokakları

"Ve en sonunda göreceğin aşk, verdiğin aşka eşit olacaktır." - The Beatles (The End) 🎵🐝💕🌻🌍🐾

10 Ocak 2021 Pazar

Yıldızsız Geçen 5 Yıl


Saat 01:25. Yazının başlangıç saati. Kaç dakikada biter bilinmez.
Normalde çoktan uyumaya geçecektim; ama gözüm ekranın ucundaki tarihe ilişti: 10 Ocak 2021.
5 yıl olmuş, David Bowie gideli beri. Bir anda içim cız etti ve buraya geldim.
Ne diyeceğimi de pek bilmiyorum.
O günü hala hatırlıyorum. Arkadaşımın haberi yetiştirmesini.
İnanamamıştık. Bowie ölür müydü yani? Yıldız adam. Asi glam rockçı. Binbir surat.
Gerçek bir öncü. Kutup yıldızı.
Blackstar'ı hatmediyorduk o günlerde. Bu albümden sonra neler yapacağını düşünüyorduk.
Sonra gökten bir yıldız kaydı.
Peşinden gelen aylarda da irili ufaklı daha ne yıldızlar kaydı. Sonra gece karardı.
Bazen düşünüyorum, acaba Bowie gibi bir yıldız gelecekte çıkacak mı?
Zor sanki.
Ne müzik eskisi kadar geniş kitleleri etkisi altına alabiliyor,
Ne de insanların farklı şeyleri denemeye cesareti var.
Streaming dünyasındayız. Şarkılar kısa.
Pandemi dünyasındayız. Konserler yasaklı.
Şuan yazıyı hazırlarken David'in şarkılarından bodoslama şeyler açıyorum.
Tonight çalıyor. Mikrofonun diğer ucunda Tina Turner (uzun ömür, bol sağlık).
Bu isimler gerçekten risk alan ve meydan okuyan sanatçılardı. O yüzden de ölümsüz oldular.
Günün sonunda bedenleri yok olsa dahi.
Biz de bu cesaretlerini sevdik.
David'in ardından bir yıl sonra yolum Saraybosna'ya düştü.
Düşürdüm diyelim. Bilerek. Saraybosna Üniversitesi'ndeki duvara yapılan dev
Bowie mural'ını görmek istiyordum, gördüm. Duygular şelale oldu.
Geniş bir alanda yalnızdım. Yağmur vardı. Deli gibi. Bense duvara bakıyordum.
Biz seni çok sevdik.
Saat 01:49, "Heroes" çalıyor. İyi geceler David.

2 yorum:

  1. Her yazını sessizce okuyup asla yorum yapmamak gibi bir kötülük yapsam da Bowie için bir yorum bırakmak istedim.
    alt-J'in icat ettiği "deadcrush" terimi aklıma geldi. Nispeten yeni bir kayıp olduğu için sayılır mı bilmiyorum ama sayılacaksa benim deadcrush'ım Bowie. Ve madem hepimiz ölümlüyüz, bu kadar büyük bir sanatçının bütün işlerini göremeden ölmektense ondan uzun yaşayıp geride bıraktığı her şeyi deneyimleyebilmeyi tercih ederim. Biraz hödükçe bir düşünce olabilir ama David gençliğindeki tehlikeli yaşam tarzıyla bile bu kadar uzun yaşayıp geride bu kadar verimli bir kariyer ve çeşitli eserler bırakabildiği için mutluyum. Özellikle Blackstar'ı yapacak vakti olduğu için.
    Ben müziğin ya da sanatın geleceğiyle ilgili o kadar karamsar düşünmüyorum. Fazlasıyla genç ve toy olabilirim ama insan yaratıcılığının sonsuzluğuna inanıyorum, bizim yaşam dönemimizde bir daha böyle yıldızlar doğmayacağını varsaysak bile sonrasında aklımızın bile almayacağı işler yapılacağına inanıyorum, müzikte ve sanatın her alanında. Ve biraz da biz öldükten sonra üretilecek harika şeyleri kaçırmaktan korktuğumuz için eskilere tutunduğumuzu, sanatın son güzel dakikalarını yaşadığımıza inanıp bu noktadan sonra tüm içtenliğin ve özgünlüğün kaybolacağını sandığımızı düşünüyorum. İnsan zihninin üretebildikleri karşısında sanatın paylaşılma şekli ve ulaşabildiği kitle gibi şeyler çok küçük engeller gibi. Böyle şeyler her zaman değişiyor ama şu ana kadar ne müzik ne edebiyat -hatta tiyatro bile- ölmedi, farklı biçimlerde devam etti.
    Bu söylediklerim bir halt bilmekten değil kalbimden kaynaklanıyor, hepsini yalanlayan bilimsel bir araştırma yoktur umarım.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tüm sessiz yorumculara selam olsun :)

      Bowie kadar hesaplanmış bir veda müzik tarihinde eşi benzeri görülmemiş bir şeydi. Blackstar projesini kaydetmesi, Lazarus klibi ve perde! Keşke herkes onun kadar şanslı olsa. İyi kötü ortalama bir yaşta öldü ve dolu dolu yaşadı. Kişisel olarak illa yarım kalan şeyleri olmuştur ama sanat hayatı tam bir döngüyü tamamladı, açık nokta kalmadı. Bu açılardan onun adına sevinçliyim.

      Karamsarlığıma gelirsek. Müzik de her sanat dalı gibi zamanla evriliyor. Yarın elbet yine iyi müzik yapan sanatçılar olacaktır. Ama ben müziğin giderek bireyselleştiğini ve gelecekte bugünkü gibi kitlelerin ortak sevdiği sanatçıların epey azalacağını düşünüyorum. Stadyum konserlerinin keza 5-10 yıldan sonra hızla azalacağını öngörüyorum. Doksanlarda ve seksenlerde gördüğümüz yaşadığımız o şatafatlı yıldız konserleri yerini daha butik, arena ölçeğinde işlere bırakacaktır. Elbette onun içinde de kendine göre bir güzellik olacaktır. Fakat Madonna'ların, Bowie'lerin, Tina'ların ve o ölçekteki ağır topların yaptığı gibi yüzbinlerce insanı bir araya getirecek yeni şarkıcılar olacağını sanmıyorum. Bugün geldiğimiz noktada aynı müzik türlerini dinleyen arkadaşlarımızla bile birbirimize yeni çıkan şeylerden söz ederken sanki farklı bir lisanda konuşuyormuş gibi hissediyoruz. O kadar çok sanatçı, o kadar çok müzik alt-türü var ki.

      Sil