Açık konuşayım, "nefret ettiğim" şarkıcı veya grup sayısı çok azdır. Sebebi basit, nefret kötü bir duygu ve müzikte önyargılara yer olmamalı. Dün sevmediğin biri, yarın bayılacağın bir başyapıt çıkarabilir. Bunun örnekleri çok. Ama işte Miley Cyrus'tan gerçekten nefret ediyorum. İmajından, sesinden, şarkılarından ve geçenlerde veganlığa attığı iftiradan ötürü (vegan beslenme şeklinden dolayı beyni durmuş, olmayan şey nasıl duracaksa...). Radyoda şarkısı çıksa hemen kapatırdım. Öyle biri. Fakat bu yıl çıkardığı Midnight Sky şarkısı ile bir durup düşünme fırsatı tanıdı bana ve "hadi bakalım albümü görelim" diyerek beklemeye koyuldum. Dua Lipa düeti Prisoner beni fazla tatmin etmese de eskiye göre çok daha umut vaadettiğinden albümün çıkmasını bekledim. Albüm çıkar çıkmaz dinledim ve beklentimin ötesinde bir şeyle karşılaştım.
Miley Cyrus, babadan rock ve country müziğe yatkın olmasına rağmen senelerce pop hatta en fenası teen-pop sularında yüzüp durdu. Hoş, Amerika'da ciddi bir kitle yarattı böylece. Fakat yaptığı hiçbir şarkı, albüm bana işlemedi. Çok övülen Bangerz bile. Younger Now görece dinlenebilir bir albümdü benim için. Ama yine de yeterli sayılmaz. Bilmemkaç albümdür beni etkileyemeyen birinin bunca seneden sonra etkileyeceğini de pek sanmazdım. Epey yanıldım. Plastic Hearts, yılın en iyi pop-rock albümlerinde başı çekecek cinsten. Şarkı şarkı incelemeden önce bir parantez açmak istiyorum. Miley ne yiyip içiyor bilmiyorum ama sesine biraz özen göstersin. Bu yaşta böyle yıpranmış bir ses hayra alamet değil. Albümü ilk dinlememde şarkılara deli gibi eşlik ederken bir yandan "Allah'ım bu ne rezil ses" diyip durdum. Normalde yabancıların tabiriyle "gravelly voice"ları yani çakıllı, pürüzlü vokalleri severim. Hatta o tarz kadın vokallerin seslerini seksi bulduğum da bir gerçek (Bonnie Tyler, Kim Carnes..). Fakat burada Miley'nin sesi çakıldan ziyade zurnaya dönmüş. Acil önlem alsın, yazık olur.
WTF Do I Know, iç gıcıklayıcı bass yoklamasıyla başlıyor. Bütün rock dinleyicilerine yerlerini almalarını söylüyor ve üç iki bir şarkı başlıyor. Hareketli, gürültülü bir pop-rock şarkısı. Açılış için ideal. Plastic Hearts, vurmalılar eşliğinde tatlı bir giriş yapıyor (Sympathy for the Devil göndermesi mi?). Bu şarkıda sesi LP'yi andıran Miley, köprü ve nakaratta vites yükselte yükselte ilerliyor. İlk dinlemede ritme kapılıp parmakları şaklatmak suretiyle şarkıya eşlik etmememe pek rastlanmaz; fakat bu şarkı başardı. Şunu yazarken bile şarkıyı düşünüp ritim tutuyorum. Ah bir de o gitar "solomsu" şeye biraz özenilseymiş, alıp uçururmuş.
"Kalifornia düşleri görüyorum, plastik kalpler ise kanıyor.
Tüm gece uyanık tut beni. Sadece hissetmek istiyorum,
Bir şeyleri hissedebilmek.
Oysa gece boyu hiçbir şey hissetmiyorum."
İki hareketli ve iyi şarkıdan sonra bir anda kendimizi bir balladın ortasında buluveriyoruz. Angels Like You, kendisinden hiç beklemediğim kalitede bir slow şarkı olmuş. Miley'de en eksik gördüğüm şey olan duygu aktaramama hali bu şarkıda tersine evrilmiş, dediği her bir kelimeye inandım. İçime işledi. Ayrılık yaramış.
Prisoner, aslında kötü bir şarkı değil. Ama o kadar düz bir şarkı ki. En ufak bir numarası yok. Radyoda çalarken arada kaynayacak bir pop şarkısı. Ki Dua Lipa, son aylarda sevdiğim bir şarkıcı olmasına rağmen ikili ortaya alıp götürecek bir sinerji yaratamamış. Şarkının yapısı da biraz aksak. Synthpop'a yelken açmasını takdirle karşılıyorum ama bir esprisi olmalıydı. Basit bir vur kaç melodiyle insan heyecanlanmıyor (te heyt, yılların kaşar synhtpop dinleyicisiz biz).
Gimme What I Want, ilk notalarıyla size dudakları büktürüp "burada pis bir şeyler olacak" hissi aşılıyor. Nine Inch Nails'a selam eder gibi bir hali var. Rockçı dostlar bunu sevecek. Hadi Miley, uçur bizi.
Synthpop dedik dedik, synthpop'un alası geldi. Night Crawling başlar başlamaz Gülen Gözler filmindeki Münir Özkul gibi "tut, büfeyi tut" şeklinde kendime gerekli uyarılarda bulundum. Çünkü perşembenin gelişi çarşambadan belli. O seksi synthwave esintili girişten kötü bir şarkı çıkamaz. Miley de saolsun bu şarkıda sesini zorlamış da zorlamış. Kirli ve seksenler bir şarkı olmuş. Bunlar yetmezmiş gibi Billy Idol da mikrofona dahil olmaz mı.. Tam bir dönem çıldırmacası. Fosil rockçılar sevinçten ağlıyor. Idol gibi üstümüzü başımızı çıkararak şarkıyı tamamlıyoruz. Albümün en iyi şarkısı olabilir. Tek eksiği yine gitar. Çok daha sert bir düzenleme olabilirmiş. Olsun, buna şükür. O arkadaki "uh-hu"lar da şarkıya ayrı bir tatlılık katmış. Ben bunu evde bir tur sert tonda çalarım (ne badass şarkı ama!).
Midnight Sky, öncülünün bıraktığı seksenler nostaljisini devam ettiriyor. Efil efil Miami sokaklarında gece turlamasına çıkıyoruz. Son durak disko topunun şefkatli gölgesi.
"Yolda olmak için doğmuşum, kimseye ait değilim. Senin tarafından sevilmeye ihtiyacım yok."
Eh, bu kadar üst üste yükseldikten sonra soluk almamız gerek. Country ruhlu High, bize bir dinlenme fırsatı tanıyor. Ama bu demek değil ki şarkı, albümü doldurmak için yazılmış alelade bir filler. Katiyen değil. Vokalini çok eleştirdiğim Miley, bu şarkıda usta işi bir ses hakimiyeti göstererek beni tekrardan şaşırtıyor.
"Ve kafamın içinde en iyi şekilde vedamı ettim, seni özlemiyorum.
Ama seni düşünüyorum ve neden bilmem hala kendimi uçuyor gibi hissediyorum."
Glastonbury'e giderken ölümle yüzleştiğinde aklına saplanan ölüm düşüncesinin bir yansıması olan Hate Me, öldükten sonra neler olacağını kendi kendine düşünüp çıkarımlarda bulunuyor. Albümde öne çıkan şarkılardan.
"Düşüncelerimin içinde boğulmuşken, saate öylece bakıyorum.
Ve biliyorum ki senin aklında yokum ben.
Merak ediyorum ben öldüğümde ne olurdu,
Umarım tüm arkadaşlarım sarhoş olur ve kafaları iyi olur.
Çok mu zor olurdu hoşçakal diyebilmek?
Dilerim bu kadarı yeter seni ağlatmaya. Belki o gün benden nefret etmezsin."
Albümdeki ciddi Joan Jett etkisini bu şarkıya kadar farketmişsinizdir. Zaten o da meseleyi duymuş olacak ki Bad Karma şarkısında Miley'e varlığıyla eşlik ediyor. Ne denebilir ki.. Kraliçenin olduğu bir yerde bize söz düşmez. Albümün en iyi ve seksi şarkısı. Müthiş bir ikili uyum yakalanmış.
Bu kadar konuk gelmişken bir de Chrissie Hynde olsa fena olmazdı. Ekip zaten tam bizlik. Hatta albümün kapağını çeken fotoğrafçı bile bizim toprağımız. Mick Rock. Queen'lerin, Ramones'ların, Blondie'lerin fotoğrafçısı.
Never Be Me, muhtemelen albümün tek renksiz şarkısı. Ama arada kaynıyor. Golden G String, ismiyle beni gülme krizine soksa da ilk dinlemede beni sarıp sarmaladı. Donald Trump'ın başkan olmasından sonra yazılan bir şarkı ve bir takım meseleleri var.
Albüm burada sona erdi; ama bonus üç şarkımız daha var. İlki Edge Of Midnight. Stevie Nicks'in unutulmaz Edge of Seventeen şarkısının riff'ini Midnight Sky'la birleştirmişler ve arkaplanda da efsanenin unutulmaz nakaratı yankılanıyor. Hoş bir mashup olmuş. Diğer şarkımız bir Blondie yorumu olan Heart of Glass. Ne yalan söyleyeyim, olmamış. Tek sebebi ise ses. Debbie Harry, cenneten fırlamış melekler gibi okurken Miley ise şarkıyı egzosu delinmiş araba gibi okuyor. Bu şarkı "kir" kaldırmaz Miley'cim. Ve devasa finali Zombie'yle yapıyoruz. Tüm samimiyetimle söylemeliyim, uzun zamandan sonra ilk defa bir yeniden yorum şarkıda bu kadar heyecanlandım ve dahası duygulandım. The Cranberries, zayıf noktam ve Miley'nin bir gün The Cranberries yorumlayacağını hiç düşünmezdim. Ama ne yorum! İlk dinleme sonunda gözlerden yaşlar bile akıtmayı başardı. Kim ne derse desin, bu şarkı böyle yorumlanabilirdi. Ciğerimizi söktü ve gitti. Sesini zorlaya zorlaya da olsa o kadar güzel kullanmış ki, ne desem boş. Hele bir yerde "in your.." dedikten sonra saniyelik bir duraklamayla devam etmesi.. Güzel kusurlar şarkıya değer katar. Grubun resmi hesabından da bir açıklama geldi, "şimdiye kadar dinlediğimiz en iyi yorumlardan biri, Dolores çok etkilenirdi bizce." Doğruya doğru, bu şarkının dinlediğim en iyi yorumuydu diyebilirim rahatlıkla. Abartısız bir yirmi defa üst üste dinlemiş olabilirim (Dolores'i çok özlemiş de olabilirim).
Bir abi tavsiyesi, onu bunu yalayacağına, wrecking ball'a bineceğine, sahnede ot içeceğine, veganlara çatacağına, sürekli seks satmaktansa böyle şeylerle uğraş. Potansiyel var. Senelerdir P!nk'in muadili bir pop-rock şarkıcısı yetişmiyor. Amerikan müzik sektöründeki bu boşluğu doldur gitsin. Ne yapacaksın popu. Nihayet bir Miley albümünü sevebildik.
Bunları Dinlemek Lazım: Plastic Hearts, Night Crawling, Midnight Sky, Bad Karma
Yettim! :D Ay hala dinlemedim albümün tamamını doğru dürüst, Nightcrawling'i dinledim üç kere üst üste (ÇÜNKÜ BILLY IDOL 🧡 ), beğendim valla. Ya acaba sadece Edge of Midnight'ta değil de Prisoner ve Nightcrawling'de de eski şarkılardan riff'ler mi var? Ne müzik kulağım var ne hafızam ama dinlediğim her şarkı bana "Ay neydi bu şarkı, eski bir şarkıydı bu sanki?" dedirtiyor ahhahhah :D
YanıtlaSilBenim bu kıza yıllardır tükenmeyen bir sempatim var. İşin komiği yaşları 20 ve 50 arasında değişen ve birbirine zerre benzemeyen bir grup kadın geçenlerde konuşurken itiraf ettik, hepimiz o Wrecking Ball'un videosunu izlerken zarıl zarıl ağlamışız ahhahhha :D Bak mesela ne tuhaf, bana artık seks satmıyor, satılacak seksi mahvedip satılamayacak hale getiriyor gibi geliyor. O korkunç beyaz don-atlet takımı, bu mullet saçlar ve ağır makyaj ve kan revan videolar. (En azından senin ve benim kuşak erkeklere hitap etmiyor yani, bunu anladık sen ve barbar kocamdan. Bu Whisky a Go Go mini konserini açtım bir akşam, bizim evde şu oldu: "Yeni mi bu konser?" "Mullet mi o saçlar?" "Zombie mi söyleyecek bu oğlan çocuğu?!" "NİYE DAHA ÖNCE SÖYLEMEMİŞ?!" ahhahhhah :D )
Bir yandan da bu 80'ler pop-rock albüm hiç de öyle "İçimden geldi yaptım" filan değil, çok satacak malzeme bu bence şu anda. 1-2 senedir gençler kışları o korkunç iri desenli ve boğazlı kazakları, havuç kesim yüksek bel kotların içine sokup bir de kemerle sıkıyorlar bellerini. Üzerimize 80'ler-erken 90'lar yağıyor. Çok da memnunum ama bir yandan da hayatımın en güzel günlerinin üzerinden o kadar çok zaman geçmiş ki resmen yeniden "moda" olma vakti gelmiş :/ Demek ki ben 90'ların ortasında ispanyol paça kot, çiçekli etnik bluz, deri sandalet giyip Led Zeppelin dinlerken annem de bana bakıp böyle düşünüyordu ahhahhah :D Ay kahrolsun bu kadar hızla geçen zaman :/
Bence de var. Çünkü şarkıların çoğunda şöyle komik bir olay yaşandı, tam nakarat başlayacak, ağzımdan başka bir şarkının sözleri dökülüverdi :D Çünkü düpedüz şarkı oraya evriliyor. Midnight Sky'ın kendisi bile Stevie Nicks şarkılarından epey etkilenmiş. Mashup yapmasalardı bile "a bu düpedüz Edge of Seventeen" diye carlayacaktım :D Ama güzel olmuş. Gaga örnek alsın, sample böyle kullanılır.
SilAynen öyle. Şu son iki yıldır bit pazarına ilgi arttı. Herkeste bir seksenler ve doksanlar çabası. Bir yandan bizlerdeki nostaljiyi tetiklemesi ve diğer yandan bizlere "Allah'ım kaç sene olmuş, ben kaç yaşımdayım" dedirtmesi :D
Billy Bey, Joan Hanım.. ne yapıyorsunuz! Albümü çalıyorlar yetişin!