Zihnin Arka Sokakları

"Ve en sonunda göreceğin aşk, verdiğin aşka eşit olacaktır." - The Beatles (The End) 🎵🐝💕🌻🌍🐾

25 Kasım 2020 Çarşamba

Küçük Bir Anma ve Grammyler


"Punkın öncüsüydü. Her şeyin ilkiydi."
- John Waters

Alışveriş yaptım, elmalı turta aldım fakat alışveriş sepetinin altına kaymış. Paketten çıkardığımda turtalar ufalanmıştı. Evde üzüntü içinde yedim. Sonra yolumun üstündeki H&M şubesi kapanmış. Ara ara uğruyordum. Alamadım haliyle. Koton'a gittim. Birkaç sweatshirt ve çorap aldım. Çorapların üstünde sosis köpek, monokl takmış bir tilki ve bir başka hayvan var. Öyle :)

Grammy'ler açıklanmış. Adayları pardon. O kadar kopmuşum ki meseleden. Birkaç senedir sadece neticeleri okuyorum. Adaylıklara bile bakmıyorum. Çünkü anlamı kalmadı. Listelerdeki isimlerin çoğunu tanımıyorum. Kalanlar da politik adaylıklar oluyor. Şu Beyoncé balonu ne zaman patlayacak merakla bekliyorum. Toplanıp kendisine 250 tane Grammy ödülü yaptıralım. Rahatlasın. Müzikal deha olarak sunulmasından sıtkımız sıyrıldı. Bir dönem iyi albümler yaptı ama bir süredir yapamıyor. Nokta. Siyahi Hakları meselelerinde ses yükseltiyor ve lobiciliği kuvvetli diye dokuz adaylık birden verilmesi soytarılık sadece. 2020 yılında kıçım bile ondan daha fazla müzik yapmıştır. Çok üzgünüm. Benim son yıllardaki en büyük eleştirim, seri ödül dağıtmalar. Yani? Bir iki kişi belleniyor, hurraa. Yılın albümü ona gidiyor, yılın pop albümü ona gidiyor. Yağdır mevlam su. Tamam, sektörün dönmesi için yeni ve popüler isimlerin önplana çıkartılıp cilalanmaları lazım. Ama insaf yahu. Önemli dalda bir ödül verin geçin. Reklamsa derdiniz tamam işte. Bakıyorsunuz mesela yılın kayıtlarına, hep aynı şeyler. Yahu bir sene içinde kaç tane albüm, kaç tane sanatçı adını duyuruyor; bize ne bayat isimlerden?

Bazen şöyle bir his geliyor, Little Richard hala yaşıyor. Oysa ki biliyorum, Mayıs ayında onu kaybettik. Ama akşamları ara ara kendisini hatırlayıp bir iki saat dinlediğim oluyor. Garip bir his. David Bowie öldüğünde de böyle olmuştu ama o kadar uzun sürmemişti. Little Richard, müzik dünyasından aktif olarak el ayak çekeli bir on sene olmuştur. İlerleyen yaşından dolayı artık sağlığı elvermiyordu. 2013'te bir festivalde sahne aldığını hatırlıyorum Amerika'da. Ondan sonra sesini işitmedik. Tom Jones'un dediğine göre, bazen arkadaşına telefonda hala şarkılar söylermiş yaşına rağmen. Doğrudur. Tanrı vergisi bir sesi vardı. Ünlü yönetmen Waters'ın dediği gibi, o bir çok şeyin ilkiydi. Punk müzik daha ortada bile yokken punk müziğin bazı kurallarını ortaya koymuştu. Çağının ilerisinde bir sanatçıydı. "Rock 'n roll'un mimarıyım" derken haklıydı. Belki ilk rock şarkısını o yapmadı ama ellilerde alıştığımız tarzdaki rock 'n roll formülünü o çıkarmıştı. Herkes onun Tutti Frutti'sinden çıkmıştı. Pervasız, cüretkar, queer ve yenilikçiydi. Bir adam düşünün, hayatı boyunca en uç iki kutup arasında gidip gelsin ve her adımında en iyisini yapsın. Dine döndüğü yıllarda çıkardığı gospel kayıtları ne kadar iyiyse, rock yılları da o kadar iyiydi. Queer ikonu olduğu yıllarda ne kadar radikalse, dindar olduğu yıllarda da o kadar köktendinci bir uçtaydı. "En"lerin yıldızıydı. Siyahi yıldızların ve eşcinselliğin görünmez olduğu yıllarda bu kadar önplanda olmayı başarmak az buz iş değil. Düşünsenize, Beatles, sizinle tanışıyor. Size imreniyor. Elvis ve Dylan size hayran. Müthiş bir yorumcuydu. Yeri gerçekten de hiç dolmayacak (yazılarım ve şarkı listem için buraya ve buraya). Son yıllarında iyice saçmalasa da, biz onu çok sevdik. İlerleyen yaşına veriyor ve onu her gece bir şarkıyla bile olsa anmaya devam ediyoruz.

Esprileriyle de anıyoruz (Grammy'e verdiği cevap...)

4 yorum:

  1. Şunu bazen açıp seyrediyoruz:

    https://youtu.be/Cj059o9OwqY

    Ne tuhaf bir ortam aslında, oturan bembeyazların dans eden çifte bakışları, gülüşmeler filan. Gugılladım 1956'da acaba Little Richard public bir otobüse binmeye kalksa, arkada siyahlara ayrılan yerlere mi oturmak zorundaydı diye. Eh işte o sene mahkeme kaldırmış otobüs segregasyonunu, meşhur Rosa Parks olayı. Gene de linç edilmeyeceğinin garantisi yok otobüste.

    Valla ne güzel demiş, saçı da ondan çaldı beyazlar ahhahha! Little Richard, Chuck Berry olmasaydı Elvis de olmazdı.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Cidden bir acayip ortam :D Beyazlar neden uzaktan uzaktan bakmakla ve alkışlamakla yetiniyor anlamadım. 1960'larda bile siyahilerin büyük yerlerde çıkması problemliymiş. Frank Sinatra olmasaydı BB King Vegas'ta değil sahneye çıkmak kapıdan içeri alınmıyormuş, yine bir beyaz referansı gerekiyor saçmalığa bak.

      Bir yandan Beyoncé'nin şişirilmesine hayıflanıyorum ama öbür yandan da siyahilerin önünü açacaksa sesimi çıkarmayayım diyorum. Çünkü biliyorum ki yine siyahiler yeni müziklerin fitilini ateşleyecek. Rock, soul, hiphop aklımıza hangi tür gelse temelinde onlar var. Bir çok şeyi borçluyuz.

      Sil
    2. Ay ne güzel yazmışsın, "Çünkü anlamı kalmadı" diye, gerçekten hangi ödül törenini takip ediyorsun eskisi gibi? Ben Oscarlar da dahil, hiçbirini etmiyorum, merak etmiyorum artık. The Weekend saydırmış Grammy'e, corrupt ödüller filan diye :)

      Sil
    3. Açıkçası Grammy'leri az çok takip ediyordum son yıllara kadar (Oscar'la boşanalı çok oldu :D). Devam etme sebebim de işin eğlencesiydi. Falanca şunu giymiş filanca bu hareketi yapmış. İşin tamamen şov kısmı ilgimi çekiyordu. Ama son 3 senedir o da geriplanda. Ve heyecanlandırmıyor. Eskiden yine Pink havalarda uçardı. Bir şeyler olurdu. Şimdi tamamen sıkıcı, politik ve suratsız. The Weeknd haklı valla. Harry Styles, Leonard Cohen ve Coldplay'in ödül almalarını bekliyorum. Gerisi boş :)

      Sil