Zihnin Arka Sokakları

"Ve en sonunda göreceğin aşk, verdiğin aşka eşit olacaktır." - The Beatles (The End) 🎵🐝💕🌻🌍🐾

12 Kasım 2020 Perşembe

Kylie Minogue - Disco (2020)


Kylie Minogue'un en büyük yeteneği hayran kitlesini çok iyi tanıması ve onlara ne istiyorlarsa vermesi. Pandeminin gölgesinde çıkardığı yeni stüdyo albümü Disco da bunun kanıtı. Bir Kylie albümünden ne bekleniyorsa o var; disko ve bol kese parıltı (glitter). Haliyle çıktığı ilk andan itibaren Disco, kitlesi tarafından bağrına basıldı. Onun iyi bildiği şeylerden biri de turne ile albümlerini desteklemesi. Mesela Madonna bu konuda zayıf. Genelde bir Madonna albümünü dinleyip sevdiğiniz için turnesine gidersiniz. Ama Kylie'de bu durum tersine işleyebiliyor. Golden çıktığında hiç beğenmemiştim; fakat zaman geçince ve turneyi izlediğimde fikrim değişti. Zaten önemli olan albümden turneye gitmek veya turneden albüme gitmek değil, bu geçişi bir şekilde sağlayabilmek. Disco da daha fırından yeni çıkmışken kısa bir tanıtım konseriyle desteklendi. Baya da ses getirdi.

Oldukça üretken bir şarkıcı olan Kylie, albüm aralarını fazla uzun tutmuyor. Hayranlarını boşta tutmamak için illa araya bir şeyler ekliyor. Ya bir Noel albümü, ya bir toplama albüm. Neredeyse her sene bir şeyle karşımıza çıkıyor. Bunu önemsiyorum çünkü daha öncesinde de dediğim gibi artık albümlerin devri geçiyor (maalesef!). Her daim albüm kültürünü tekli kültüründen daha çok desteklediğim için Kylie'nin bu üreticiliğini seviyorum. Arada tökezlediği anlar olsa bile görmezden geliyorum. Yeter ki birileri kırk elli dakikalık duraksız bir müzik işi yapsın. Disco da biraz tökezlediği anlardan biri. Ama dediğim gibi bu, albümün önemini azaltmaz.

Önemli bir albüm çünkü neredeyse tamamı karantina koşullarında hazırlandı. Bu bir yandan bir artı (cesaret), bir yandan da eksiklik (prodüksiyon eksikleri çok). Şarkıların bir kısmında hissedilmese de bir kısmında ciddi bir olmamışlık havası ağır basıyor. Hatta bazı şarkılar için demo bile denebilir. Kylie'nin vokalleri de bazı şarkılarda tam oturtulamamış. Bu açılardan sıkıntılı bir albüm. Öte yandan böylesi olağanüstü günlerde böylesi bir denemenin de birileri tarafından yapılması gerekiyordu. O açıdan öncül olduğunu

İşin o makyaj kısımları bir yana dursun, Disco, isminin altında bir yerde eziliyor. Çünkü disko kültürü onun ve kitlesinin hayatında çok önemli bir yere sahip. Dolayısıyla Disco başlığını ilk duyurduğunda herkes heyecanlanmıştı. Ben dahil. Fakat elimizdeki ürün, yetmişler diskosuna ve seksenlere saygı albümünden hallice. Bu aslında son yılların genel bir sorunu. Hatırlayın. Bir dönem country albüm kaydetmek modaydı. Joanne'ler, Detour'lar, Golden'lar hep o furyanın ürünleriydi. Cyndi Lauper'ın albümünü iyi bir örnek olması nedeniyle ekledim ama Gaga ve Kylie'nin albümleri country etkisini sadece bir dip sos olarak kullanıyor ve country albümü dinleme zevki vermiyordu. Ben bu tarz "geriye dönüş" albümlerinde daha çok eski usül kullanılmasından yanayım. Açalım. Mesela seksenlerin synthpop türüne saygı duruşunda bulunan bir albüm kaydediliyorsa analog synthlerin kullanılmasını beklerim. Bu işin sadece bir boyutu. İşin enstruman detayı bir yana, o müzik türünün bütün numaralarını görmek isterim. Hele hele bir de albümün adını Disco diye seçtiyseniz, bunun disko sosuna bulanmış bir ikibinler Kylie albümünden çok gerçekten Donna Summer'la aynı yıllarda çıkmış bir albüm gibi hissettirmesini beklerdim.

Tepeden tırnağa disko lezzetini aldığımız şarkıların sayısı çok az. Supernova, albümün en iyisi. Daha ilk dinlemede yakalıyor. Yukarıda bahsettiğim teknik aksaklıklar da hissedilmiyor. Ne vokali sırıtıyor ne türün numaralarını ıskalıyor. Disko budur dedirtiyor. Keza ilk çıktığında sönük bulduğum Magic de albümün genelini dinlediğimde üst sıralara yerleştirdiğim şarkılardan. İç gıcıklayan nostaljik havasını çok seviyorum. Keza funk dokunuşlu Say Something de öne çıkanlardan. I Love It de isminin hakkını veriyor albümün. Miss a Thing, daha ilk saniyesiyle "ben bir disko şarkısıyım" diye bağırıyor; ama ilerlerken rotasını yine ikibinlerin pop anlayışına kırıyor (Light Years'a bir selam duruşu?). Yine de öne çıkan şarkılardan biri olduğu da aşikar.

Kalan şarkılar... Açık konuşayım, aklımda yer edemiyorlar. Kaç defa dinlememe rağmen. Mesela Last Chance'in iyi anları var. Fakat şarkı bittiğinde yeniden dinleme isteği oluşturmuyor. Yine girişiyle yürekleri titreten Dance Floor Darling, her ne kadar parti insanları ve Stüdyo 54 camiasına göz kırpsa da yine o momentumu sağlayamıyor. Albümün sadece filler şarkılarından biri olarak hafızalarda kalıyor. Bu şarkıların temel sorunu şarkıların monotonluğu. Hiçbirinin bir climax (zirve) noktası yok. Uzağa gitmeyelim, Golden'da bir şarkı vardı. Lost Without You. Belki disko türünde değildi ama baya baya o sularda gezinen bir şarkıydı. Peki aradan geçen iki yıl sonunda neden hala unutamıyorum; çünkü şarkının bir "o an"ı vardı. O tüm gürültünün geri çekildiği ve bir "synth haz anı" yaşandığında şarkı tamamlanıyordu. Disco şarkılarının birçoğu başladığı gibi sonlanıyor. Şarkı süreleri de o tarz numaralara alan açmıyor. Zira her şarkı aşağı yukarı aynı sürelere sahip (üç dakika civarı).

İlerleyen yıllarda turnesi yapılırsa bu şarkıların bir kısmı değerlenecektir hiç şüphesiz. Ama bu haliyle şimdilik "güdük". Bir de şunu belirtmeliyim, deluxe basımdaki şarkıların neredeyse tamamı, albüm baskısındaki vasat şarkıların hepsinden daha iyi. Bu bir yerde anlaşılabilir; çünkü sanatçılar albümlerin deluxe basımlarının satması için "gizli silahlarını" oraya yerleştiriyor. Anlıyorum. Fakat bu son yıllarda iyice hissedilir oldu ve albümler "güdükleşirken" deluxe basımlar bir şeyler söyler oldu. Bunun şöyle bir tehlikesi var. Deluxe basımlar genelde tek sefer gerçekleştiriliyor ve sonraki partilerde olmuyor. Son zamanlarda iyice soğuduğum streaming platformları da bazı durumlarda albümün bu basımlarını dahil etmiyor. E gençlerin de albümleri almak yerine bu mecralardan dinlediğini de düşünürsek, albümlerin en iyi şarkıları bir yerde güme gidiyor. Mesela Madonna'nın Madame X'i, ne kadar eleştirilse de ekstra şarkılarıyla epey yol kat ediyordu. Fakat kaç kişi bildi ve dinledi o şarkıları?

Madame X, Disco.. böyle albümlere ihtiyacımız var. Belki normal zamanlardan geçsek yüzlerine bile bakmazdık ama albüm kültürünün günden güne öldüğü şu günlerde nitelik mi nicelik mi tartışmasına fazla girmek istemiyorum. Elbette albüm olsun çamurdan olsun noktasına götürmüyorum ama ben artık yazı kurtaracak 2-3 şarkı çıkaran pop yıldızlarına tahammül etmek zorunda değilim. Ben "neden pandemide durdunuz, şarkı yayınlayın" diye sanatçıları sıkıştıran streaming ceo'larına dayanmak zorunda değilim. Öyle veya böyle bir yolculuk sırasında veya evde oturup bir saat boyunca beni bir şeylere inandıracak, kafamı dağıtacak işlere ihtiyacım var. Müzik ve albüm bir kültürdür.

Bunları Dinlemek Lazım: Magic, Supernova, Miss A Thing


4 yorum:

  1. Kylie Minogue deyince ilk anda aklıma hep Jason Donovan'ın gelmesi:) Zamanında beğenmişliğim falan da yok üstelik:)
    Son paragrafı müthiş haklı buldum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. O düetlerini ben de çok sevmem fakat arada çıktığında da fena olmuyor hani :) Kylie'ye de aşığım <3 Ne yaparsa yapsın değişmiyor.

      Sil
  2. Hakketten Jason Donovan gelir benim de aklıma. Eskiden ne çok dinlerdim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Vaktiyle o şarkı gerçekten çok meşhurdu :) 2000'lerde de Spinning Around öyle tuttu.

      Sil