Yeri geldiğinde burada ben de grubu ve üyelerini eleştiriyorum. Hatta Bono'ya demediğimiz kalmıyor (evlat olsa sevilmez ki?). Grupla aramda tam bir sevgi nefret ilişkisi var. The Smiths gibi. Ama iş hakkını vermeye gelince, vermeli. Bu grup doksanların en büyük alternatif rock grubuydu. Nokta. Achtung Baby, (favorim) Zooropa, Pop ve seksenler sonu çıkan The Unforgettable Fire gibi büyük albümleri nereye koyacağız? Kapı gibi albümler. Ve bunun daha Joshua Tree'si, No Line on the Horizon'ı falan var. Hiç girmeyelim oralara.
U2, U2'dur. Bono ne kadar samimiyetsizleşse de (kahkahayı da bassa!), grubun pazarlama ekibi ne kadar sırnaşık olsa da (valla ben zorla yüklenen albümlerini çok sevmiştim, yalan yok), müzik eleştirmenleri abartılı yorumlarıyla (haşa dünyanın en büyük rock grubu derler) gruptan soğutsa da... ölümsüz gruptur. With Or Without You çaldı mı iş biter. Tüm kavgalar unutulur.
Özellikle genç dostlar için kendimce bir liste hazırladım. En popüler şarkılarından seçmedim. Nasılsa her yerde çalınıyor (umarım). Bende iz bırakmış şarkılarından derledim. Bakalım belki de farklı bir açıdan yaklaşırsanız siz de bana hak verirsiniz ve o eleştirilerin ne kadar yersiz olduğunu düşünürsünüz. Kim bilir.
Gitmeden.. Love is Blindness'ı sadece U2 okumalı. Sözlük yazarları U2 yorumunu da beğenmemiş. İnsaf yahu. Jack White'ın kötü yorumladığını iddia edemem; ama bu heriflerin yorumunda ruhani bir taraf var. Hele ki o başındaki klavye akla ziyan. Diri diri gömer adamı. Bir de şu var, Bono, gerçekten üst klasman bir vokal. Rolling Stone dergisi, 100 Şarkıcı listesinde ona da yer vermiş ve şu sözlerle takdim edilmişti: "denizaltıların asla geri geri gitmediğini söylerler, o da her zaman şarkı söylemenin yeni bir yolunu arar; ondan öğrendiğim bir şey varsa o da 'asla yerinde sayma'dır."
Listenin son beş şarkısını özellikle peş peşe koydum (hiç olmazsa o şarkıları dinleyin dostlar). Sökülmedik ciğer, dökülmedik gözyaşı bırakmamak için (serbest düşüş şarkım Please var, kemerleri bağlayın-içinde bulunduğu albümün de zamanında hakkının yendiğini düşünüyorum ya neyse, ayrı bir yazının konusu).
Başlayalım mı? Bu da benim U2 maceram.
The güdük we love to hate ahhahhhaha :D Achtung Baby benim de favorim galiba, Joshua Tree ile ikisinin arasında kararsızım, Achtung Baby biraz daha ağır basıyor sanki. Pop'u da çok severim. Bir korsan cd tezgahında B-Side derlemesi bulmuştum, sevinçten ağlayacak hale gelmiştim ❤ Ay benim hayatımın çok büyük parçasıydı U2; Bono muazzam bir vokal olmasının yanında çok kalbime yakın bir şair de.
YanıtlaSilValla bu bahsettiğim albümleri hala ezbere biliyorum, ergen odamda sabahlara kadar tekrar tekrar dinlediğim için. Hala da aynı hislerle dinliyorum, hiç eskimedi. Bu yüzden senin benim her türlü hakkımız Bono'nun samimiyetsizliğini eleştirmek. Bize dert oldu bu durum, çok da normal dert olması. Ay ne bileyim ya, ben "Van Gogh'un resimleri de biraz şey yani ben de yaparım bunları" diye yazı okumuş insanım ahhahhha :D Blog muydu, sözlük müydü hatırlamıyorum, gözlerimi devirip kapattım sayfayı. Her fikre saygı duymak gibi bir mecburiyetimiz yok.
Şimdi dinliyorum senin U2 maceranı, ortak şarkılar var ama benim U2 maceram başka. Ne güzel di mi? Bu yüzden çok büyük grup U2, hepimizi kendi özel macerası var.
Bullet the Blue Sky'ı da ekleyecektim ama gürültülü olur, milletin kalbine iner diye eklemedim :D Yoksa can feda o şarkıya. Pop ve Zooropa bence çok daha fazla kıymet görmeliydi. Bence büyük grupların en güzel yanı dediğin gibi "kişiye özel" macera sunmaları :)
SilHer fikre saygı duymak da bu politik doğruculuk vebasının bi sonucu. Öyle şeyler okuyorum ki, bazı insanlar utanmasa faşizmi veya pedofiliyi bile düşünce özgürlüğü içinde görüp sindirecek.
2 gün önce okuyup anca yorum yazabiliyorum, hep aklımın bir köşesinde "yorum yaz, yorum yaz" alarmı çalıyor iki gündür :)) Çünkü!
YanıtlaSilYazıyı okuyunca, "allah" dedim, bu derdime olsa olsa zihnin arka sokakları derman olur, neden aklıma gelmedi daha önce?!
Şimdi benim derdim şu; ben Hindistan'a giderken yanıma bir korsan CD almıştım, içinde gelmiş geçmiş tüm U2 şarkıları vardı. 2 ay boyunca o kulaklıkta döndü durdu, ara sıra Pink Floyd bazen Muse falan eklendiyse de Hindistan denince ben hala U2 duyuyorum arka fonda. Özellikle de bir şarkı vardı ki; vallahi korsanlıktan U2'nun bile haberi olmayabilir aslında, "Walk On" ama sitarla falan bir giriş yapmış adamlar, hafif doğu ezgileri, nasıl güzel olmuş.. O CD tabii kaputt, ben o günden beri o sitarlı versiyonu ara dur.. Sanırım 13 sene oldu :) Bulamadım. Bilmem ki bir şansımı burada da denesem mi..... Yoksa artık o yol zaten rüya gibiydi, ben o şarkıyı totomdan uydurdum demek ki diyeceğim ve bırakacağım peşini.
Ben de şimdi okurken kafamın içini taradım ama sadece akustik hali geliyor. Akşam arşiv kurcalaması yaparım fakat duysam muhakkak hatırlardım gibime geliyor :/ Telefonla sorma joker hakkımı kullanıp Fermina'ya paslıyorum. Belki o dinlemiştir. Yalnız bu bazen bana da oluyor ve sinirimi oynatıyor :D Neydi neydi diye diye kafamı kemiriyor.
SilAy ben de anlıyorum o "bir şarkıyı bir daha bulamama" kabusunu :D Biraz bakındım ama bulamadım sitarlı Walk On. Ama bu şarkı zaten tam sitarlı versiyonu da olacak şarkı, önce Aung San Suu Kyi'ye yazıldı, arada Amerikalı itfaiyecilere, sonra polislere ithaf edildi. Suu Kyi soykırıma ses çıkarmayınca hop bu sefer Rohingya müslümanlarına armağan edildi. Tüm bunlar olurken "Ay canım kahverengi sitarcılar, bakın bunlar da insan!" diye bir de öyle kaydetmediyse ne olayım.
SilAklıma yazdım sevgili C., elbet buluruz :)
Durum güncellemesi, bulunamadı ve dert oldu.
SilBu arada Suu Kyi demişken, o kadın da dev bir hayalkırıklığı oldu. Jane Birkin'inden U2'suna herkes kadın için şarkılar yazdı, konserler verdi. Günün sonunda makyajı aktı. Bono da iyi kıvırmış yalnız ahahaha. Ben hep kadının şarkısı diye hatırlıyordum, meğer duruma göre olaylara itelemiş :D
Şimdi okuyabildim, evet, hislerime tercüman olmuşsun Fermina yakartop gibi elden ele...
SilBulamazsak da canımız sağolsun, zihnimde dönüp duruyor o versiyonu zaten, yeter o bana.