* * *
Hayır. Şener Şen'in başrolünü oynadığı Yavuz Turgul filminden bahsetmeyeceğim (ama yeri gelmişken onu da tavsiye edeyim). Bugün gerçekten aşk filmlerinin unutulmaz yönetmeninden, Wong Kar-wai'den bahsedeceğim. Çünkü çok sevdiğim bir yönetmen kendisi. Filmografisini bir oturuşta baştan sona izlediğim ve ara ara filmlerine döndüğüm ender sanatçılardan. Hatta bazen aynı filmi birer hafta arayla izlemişliğim vardır. Birçok eseri de bende derin izler bırakmıştır. Müzikleriyle, hüznüyle ve renkleriyle. Melankolik bir adam.
Onun filmlerini izlerken "aşk böyle bir şey" diyorum kendime. Çünkü aşkın sefa boyutundan ziyade cefa boyutunu işliyor. Kar-wai filmlerinde canım cicim ayları, seks ve bin türlü minnoşluklar yoktur. Ayrılık vardır. Uzaktan sevmek vardır. Yalnızlık vardır. Hastalık vardır. Bir aşk filminde ne olmazsa o vardır kısacası. Yapış yapış Hollywood romanslarını izlemek herkesi mutlu eder ama gerçek hayatta aşk gerçekten pespembe bir şey midir? Yoksa kirli bir şey midir? Kar-wai'nin aşkları çok kirlidir. Hayatın gerçekleri bulaşmıştır. Sefalet, toplumsal engellemeler, zaman, ölüm... Ne zaman kapanış jeneriği akmaya başlasa, içimde bir sıkıntı, boğazımda bir yumru ile kalakalıyorum. Ve günlerce geçmiyor. Gelin filmlerine birer cümleyle göz atalım şöyle (en sevdiklerimden başlıyorum).
Ashes of Time (5*): Rüya mıdır yoksa gerçek midir anlaşılmak bilmeyen, her şeyin birbiri içinde erdiği, zamanın küllerinin savrulduğu bir film.
"Ne kadar unutmaya çabalarsan, o kadar iyi anımsıyorsun."
Happy Together (5*): Bir düşün peşinden yola çıkanların, yolunu kaybedenlerin ve ne onunla ne onsuz yaşayabilenlerin hikayesi.
"Mutlu gibi görünmeye çalışabilirsin; ama sesin gerçeği açık eder."
"(Bir peçete çıkarır) Söyle bakalım nereye gitmek istersin?"
Fallen Angels (4.5*): Cennetten kovulmuş meleklerin, fahişelerin, katillerin, oğulların ve babaların filmi.
"İnsanların çoğu ilk kez gençlik yıllarında aşık olurlar. Ben sanırım geç çiçeklendim. Belki de seçiciyimdir. 30 Mayıs 1995 tarihinde, nihayet aşık oldum, ilk kez. Yağmurlu bir geceydi. Ona baktığımda, aniden bir dükkanmışım gibi hissettim. O da bendim. Hiçbir belirti vermeden öylece girivermişti dükkana. Daha ne kadar burada kalacak, hiç bilmiyorum. Ne kadar uzun, o kadar iyi olur elbette."
In the Mood for Love (4*): Yasak bir aşkın sırrını duvarın içindeki bir çatlakla paylaşacak kadar mutsuz olanların hikayesi.
"Eski zamanlarda, birisi, paylaşmak istemediği bir sırrı olduğunda ne yapardı bilir misin? Dağa çıkar, ağaç bulur, delik açar ve sırrını o deliğe fısıldardı. Sonra da üzerini çamurla kaplardı. Ve sırrını sonsuza dek gizlerdi."
Days of Being Wild (4*): Seven ama hiçbir zaman sonunu getiremeyen, kalp kıran, yalan söyleyen anne özlemi çeken bir hovardanın trajedisi.
"Bir zamanlar bir tür kuşun doğumundan ölümüne kadar hiç durmadan uçabileceğini düşünürdüm. Oysa ki o kuş hiçbir zaman yerinden ayrılmamıştı. Başlangıcından beri ölüydü."
As Tears Go By (3.5*): Sert erkekler de sever :)
"Bizim gibilerin yarını olmaz."
2046 (3*): Yüzünü yarına çeviren, ama dünü de bir yandan hatırlamak isteyen araftakilerin öyküsü.
"Aşk bir zamanlama meselesidir. Doğru insanı çok erken veya çok geç tanımanın faydası yoktur."
My Blueberry Nights (1*): (kendisinin sevmediğim tek filmi olduğundan bir şey yazmıyorum)
* * *
Saplantı derecesindeki aşk filmim Titanic'i saymazsak, en çok dönüp tekrar ziyaret ettiğim aşk filmleri bunlardır. Kar-wai'ci dostlar el kaldırsın :) Biz bence böyle de güzeliz.
İzlemedim:( Happy Together'la başlasam mı? :)
YanıtlaSilBenim de ilk filmimdi :) Güzel seçim olur. Ama ertesinde bir de Chungking Express yapın derim. O kadar naif bir film ki. Biter bitmez tekrar izleme arzusu uyandırıyor insanda :)
Sil