İşte! Yıllardan sonra eli yüzü düzgün bir Ozzy albümü. Ozmosis'ten beri çıkardığı en iyi albüm belki. Ordinary Man, "Karanlıklar Prensi"nin on ikinci stüdyo albümü. Müthiş bir kadro karşılıyor bizleri. Davulda, Red Hot Chili Peppers'tan Chad Smith, gitarlarda Guns N'Roses'dan Slash, Rage Against the Machine'in beyni Tom Morello, piyanoda Elton John, bassta Guns N'Roses transferi Duff McKagan ve geri vokallerde yeni neslin gözde rapçilerinden Post Malone. Ekip gibi ekip. Hastalıklarla boğuştuğu çetin bir yılın ardından "artık yapamayacağım" dediği bir dönemde, çevresindekilerin büyük çabasıyla kaydedilen Ordinary Man, aynı zamanda Ozzy'nin en ilginç denemelerinden bazılarını içeriyor (kendi deyimiyle kötü alışkanlıklardan uzak bir şekilde kaydettiği ilk solo albümmüş).
Geçtiğimiz Kasım ayında albümün ikinci teklisi olarak yayınlanan Straight to Hell'le başlıyor yolculuk. Slash'in haşin gitar riffininin hemen ertesinde, Black Sabbath yıllarını andıran bir vokal tarzı ile söze başlayan Ozzy, yıllar yılı kendisini sömüren madde bağımlılığından ve kendi iddiasına göre hakkında en iyi şarkılarını yazdığı ölümden dem vuruyor. "Bu gece doğruca cehenneme gidiyoruz" diyor o sevdiğimiz robotsu sesiyle. Klibi de en az şarkının kendisi kadar heyecan verici. Özellikle yüz ifadesindeki sarkastiklik çok hoşuma gitti. Altın saplı bastonuna kurban.
Hızlı girişin ardından daha çok solo dönemlerinde ağırlık verdiği orta tempo metal şarkılarını andıran All My Life sözü alıyor. Doksanlardaki Ozzy şarkılarını fazlasıyla hatırlatıyor. Şöyle derli toplu bir hayat muhasebesine girişiyor 71 yaşındaki metal devi. Albümün ana gitaristi (ve aynı zamanda yapımcısı) Andrew Watt güzel bir gitar solo atıyor son dakikasında. Ve maalesef bu solo, albümün son dört başı mamur solosu olarak kalıyor (albümün en büyük eksiği, insanı alıp koparacak gitar sololarından yoksunluğu).
Goodbye, Ozzy'nin denediği en farklı işlerden biri olarak tarihe geçecek. Çok dalgalı bir seyri var. Geri sayımın ardından korku filmlerinden fırlama bir ses tonunda "hiç anıların oldu mu" anonsu geçiyor ve acı acı bir gülüşün ardından Ozzy'nin o tiz vokalini duyuyoruz. Tekinsiz bir tonda kötü anılardan bahseden Ozzy'ye bir yerden sonra kirli bir gitar eşlik etmeye başlıyor ve şarkı ufak ufak vites büyütüyor. Şarkının "kirliliği" bana Vol.4 albümünü hatırlattı. Keşke biraz daha sağlam bir davul desteği olsaymış. Çok çok daha iyi olabilirmiş. Fakat mevcut haliyle bile ilk üç şarkı içinde en güçlüsü. Hele o ikinci dakikadan sonra Ozzy'nin delirdiği ve gitarın saykodelik bir tona geçişi çok hoş bir detay. Gerçekten Black Sabbath kokuyor buram buram. O saniyelerde tüyler diken diken.
Ve albümün en güzel şarkısı, Ordinary Man, albümün ilk yarısına gelmeden karşımıza çıkıyor. Yakın dostu Elton John ile kaydettiği bu güzel ballad, belki de en etkileyici balladları arasına girecek. She's Gone kadar etkileyici diyebilirim. Sıradan bir adam olarak ölmek istemeyen Ozzy'nin serzenişlerini dinliyoruz. Her saniyesi çok güçlü. Hele bir de Elton John'un olgunlaşmış sesiyle girdiği yerler insanı duvardan duvara fırlatıyor. Şurası bir gerçek... Bu dünyada "sıradan bir adam" olarak hatırlanacak son insanlardan biri Ozzy olmalı. Endişelenmesin.
İlk dinlemelerde pek etkilenmesem de zamanla "allahuekber" nidalarıyla karşıladığım Under the Graveyard, müthiş bir şarkı. Birçok metalci dostum katılmasa bile bence Ozzy çok iyi bir söz yazarı. Ve burada da ortaya çıkıyor parıltısı. Albüme sinen ölüm temasının en bariz örneği bu şarkıda. Dinlerken gözünüzü kapatın. Alıp götürüyor. Klibini de çok sevdim. Jonas Akerlund imzalı. Ozzy ve Sharon'ın gençlik dönemlerinde yaşadıklarını çok güzel yansıtmış. Özellikle o kafanın lavaboya sokulduğu yer ve sonrasındaki geçiş muazzam (ah ulan orada efsane bir solo olacaktı). Ozzy hiç ölmese keşke...
Albümün vasat şarkılarından biri olan Eat Me hakkında söyleyecek bir şeyim yok. Fakat peşinden gelen This is the End çok hoşuma gitti. Düzenlemesindeki seksenler etkisi bir kere yadsınamaz. Leziz. Eski bir Beatles hayranı olarak yine şiddet olaylarına karşı ses yükselttiği bu şarkıya güzel bir klip çekilmesi gerek. Nakaratı çok güçlü. Çok. Özellikle arka fondaki "oooh ooooh"lar da şarkıya tat katmış. Çok çok çok güzel. Savaş ve silah karşıtı "hippi" Ozzy, yetmişinde de direniyor.
"Mezarlığın altında, kemiklerimiz çürüyüp gidiyor.
Olduğun hiçbir şeyi gittiğin yere götüremiyorsun
Bu yalanı daha fazla yaşamayacağım
Mezarlık soğuk, hepimiz yapayalnız ölüyoruz."
Albümün vasat şarkılarından biri olan Eat Me hakkında söyleyecek bir şeyim yok. Fakat peşinden gelen This is the End çok hoşuma gitti. Düzenlemesindeki seksenler etkisi bir kere yadsınamaz. Leziz. Eski bir Beatles hayranı olarak yine şiddet olaylarına karşı ses yükselttiği bu şarkıya güzel bir klip çekilmesi gerek. Nakaratı çok güçlü. Çok. Özellikle arka fondaki "oooh ooooh"lar da şarkıya tat katmış. Çok çok çok güzel. Savaş ve silah karşıtı "hippi" Ozzy, yetmişinde de direniyor.
"Güneş siyah, gök ise kırmızı.
Öyle hissettiriyor ki, bugün son gün.
Çocuklar koşabildiği kadar hızla koşuyor
Bugün son gün olabilir mi?"
İlk dakikalarında "öf bayık bir şarkı mı geliyor" diye endişe ettirse de nakarata doğru yükselen ve Ozzy'e has mizahı ile insanı katıla katıla güldüren Scary Little Green Men, yağ gibi akan nakaratıyla albümün unutulmazları arasında. Uzaylı istilasını bu kadar sempatik anlatabilecek tek kişi var bu yeryüzünde. Doğru adrestesiniz. "Liderinize götürün beni. Barış için geldik biz."
Holy for Tonight, albümün en ağdalı balladı. Fakat henüz sevemedim. Belki zamanla içine çeker. Yine de şunun hakkını vermek lazım, sözleri kalbinizi kıracak cinsten. Ozzy, yine ölümden bahsediyor ve unutulma korkusundan söz ediyor. Bu kalpler seni unutur mu ya? Yapma böyle.
"Yalnız bir gece olacak, uzun ve yalnız bir gece olacak
Yarın son vedam, gecesine kutsal olacağım
Milyonlarca yalan söylemiş olabilirim,
Ama gece olduğunda kutsal olacağım."
Veeeeee albümün en manyak şarkısı It's A Raid. Ordinary Man'le birlikte favorim. Tam bir zıpçıktı şarkı. Felaket "aşırı düzenleme" kurbanı olsa da sevmemek elde değil. Gürültülü, eğlenceli, adrenalin dolu. Şarkıya kafanızı sallayarak eşlik etmemeniz kaçınılmaz. Müthiş bir enerjisi var çünkü. Kirli kayıt, Ozzy'nin polis sirenleri eşliğinde "baskın vaaar" diye bağırışıyla başlıyor. O giriş kısmının Motörhead etkisi altında olduğuna yemin edebilirim. Eski dostu Lemmy'e bir selam çakmıştır. Eminim bunda. Sabbath'ın Never Say Die şarkısı gibi, dinlerken durduğunuz yerde zıplatıyor insanı. Bir de arka fona sevimli "uu"lamalar eklenmiş, altmışların rockçılarına uygun. Yirmi kere mi dinledim yüz kere mi bilmiyorum şuan itibariyle. Ama diyeceğim şu ki, müthiş eğleniyorum her defasında. Şarkının konusu da gerçek hayattan alınmış. Ozzy, vaktiyle uyuşturucu müptelası iken (tam da Vol.4 albüm kaydında) bir gün klima tuşu diye acil yardım tuşuna basmış. Stüdyonun her yerinde sakıncalı madde doluyken kapıya polisler doluşunca Ozzy, şarkıdaki gibi "baskııın var" diye bağırarak ortalığı birbirine katmış. Bütün maddeleri içine çekmiş ve dört gün boyunca uykusuz dolaşmış. O anları yaşamış kadar insanın gözü önüne geliyor değil mi o sahneler? Ulan Ozzy. Şarkının sonunda yeniden duyulan sirenlerle birlikte baskın gerçekleşiyor.
"Polisi görüyorum, s*ktir.
Herkes dışarı, koşun ulan
Koşun, koşun, koşun, koşun.
Hepinizi s*keyim."
Sonuç olarak ortada eğlenceli, bir o kadar da duygusal bir albüm var. Bir yanda Ozzy'nin bariz ölüm korkusu, bir yanda ise alıştığımız o şaklabanlıkları. Sesi de tüm o autotune kullanımlarına rağmen eskisi gibi tınlıyor. Ne diyelim, yılın rock olayı budur. Şerefe!
Bunları Dinlemek Lazım: It's a Raid, Ordinary Man, Today Is The End, Under the Graveyard
O böyle güzel haber veren dillerinize sağlık :)
YanıtlaSilHep güzel haberler vermek dileğiyle..
Sil