Biraz özel konulardan bahsedip albüme öyle geçeceğim. Pink Hanım'ın hayatımda özel bir yeri var. Garip bir tesadüfler zinciridir ki kendisi ne zaman yeni bir albüm çıkarsa benim de hayatıma yeni biri giriyor. Acayip. Fakat geçenlerde şunu farkettim, ben Pink dinlemeyeli yıllar olmuş. The Truth About Love'da kalmışım. Ondan sonra çıkardığı şarkıların hiçbirini dinlememişim. Bir What About Us şarkısı kulağıma çalınmış hepsi o. Oysa bir zamanlar ne çok dinlerdim. Şarkılarıyla yatıp kalktığım ender sanatçılardandır. Saplantı halindeydi. Özellikle de Funhouse ile I'm Not Dead dönemlerinde. Aman yarabbi. Tabii ki o albümleri bu kadar hayatımın ortasına yerleştirmemde bazı insanlar etkili oldu. Sanırım onlar gidince Pink'le de ayrıldık. Fakat müzikte boşanma diye bir şey olmamalı. Yakın bir zamanda gece vakti oturup eski şarkılarını dinledim. Sözlerin neredeyse çoğunu hatırlıyorum. Neredeyse on senedir dinlemediğim şarkılar bir kısmı. Biraz duygusal biraz keyifli bir dinletiydi. Kimse onun gibi ballad okuyamıyor bana kalırsa. En azından o dönem çıkan ve şimdi kırklarına yaklaşan pop ikonları arasında tek geçerim. Pink tam kırk yaşına basmış. Bunu atlatmam lazım. Onun umrunda olduğunu sanmıyorum ama bana dert oldu çünkü kendi yaşım yüzüme vuruldu. Her neyse. Bir kişi daha çıkıp I Don't Believe You okuyamadı ondan sonra. Who Knew, Runaway, Just Like A Pill, Last To Know, Try, Please Don't Leave Me... Hepsi birbirinden güzel şarkılar. Madem nostalji yapıyorum, bari yeni şarkılarını da dinleyeyim dedim ve buradayım.
İsmi epey iddialı olan Hurts 2B Human, Pink'in sekizinci stüdyo albümü. Kendisi ilk r&b ve pop şarkıları yaparak dönemin gerektirdiği gibi ünlense de ruhundaki o rockçıyı hiçbir zaman saklayamadı. Try This ve devamındaki her albüm pop-rock ekseninde gitti geldi. Bu seferse rock yerini tamamen pop müziğe bırakmış ve ne yazık ki ortaya çok tatsız bir şey çıkmış. Çünkü rock soslu Pink'i dönemdaşlarından ayıran şey o asi ruhtu. Biten evlilik ve olgunlaşma, kendisini epey yumuşatmış. Bu albümü Katy Perry ve o ayarda şarkıcılar kaydetse puanım bu kadar kıt olmazdı şüphesiz. Ama Pink'in bundan fazlası olduğunu iyi biliyorum.
Hustle, kıvrak ritmiyle orta karar bir pop şarkısı ve bir albümün açılışı için iyi bir tercih sayılır; tatlı tatlı başlıyor ve sonra numaralarını bir bir ortaya döküyor. Sözleriyle o alıştığımız öfkeli Pink'e selam duruyoruz, "silahtaki bir mermi gibi yaşadım hayatımı, tüm aşkımı sana verdim ta ki sabrım dolana kadar, ah sakın beni kandırma, benimle aşık atma".
Shellback ve Max Martin gibi iki popüler müzik insanının imzası bulunan (Hey Why) Miss You Sometime albümün en iddialı olduğu söylenen şarkılarından fakat bana fazla ulaşamadı. Çünkü Pink'i autotune kullanılan vokal olarak kafamda hiçbir zaman canlandıramayacağım. Evet, o arkadaki klavye çok seksi fakat bu Pink değil. Yine de albümü kalanındaki facia ötesi pop şarkılarına göre bir nebze katlanılabilir düzeyde.
Albümün ilk teklisi Walk Me Home fazlasıyla risksiz bir gündelik pop şarkısı olmuş. Radyoyu açsanız, Amerika'da ona benzer yüzlerce şarkı duyabilirsiniz. Peşinden gelen My Attic de klasik bir ballad gibi başlasa da orta tempo ruhsuz ritim şarkıyı yükseltiyor. Şarkının tek akılda kalan yanı Pink'in vokali. Nakarat kısmını çok içten söylemiş. Özellikle alttan alta varlığını hissettiren yaylılarla söylenen son nakarat şuranızı titretiyor: "anahtarları kendimin bile bulamadığı tüm o mekanlarda gizledim, dilerim, bir gün hepsini sen bulursun, çünkü benim tavan aramı görmeni isterim."
İşte geldik ilk güzel şarkıya: 90 Days. Wrabel'le beraber söylemiş. İlk dinlemede içimi delip geçti. Neden bilmiyorum çok hoşuma gitti. Tracy Chapman göndermesi de var şarkıda. Wrabel de Pink'le uyuşmuş. Adeta şov yapmışlar. Ballad gibi ballad. Hele o arada sessizlik kısmında "ay ay ay ay" dedikleri an yok mu... Bu kış hangi şarkı soğuk havalara eşlik edecek belli, 90 Days.
Bu kadar güzel bir şarkıdan sonra Hurts 2B Human gibi ruhsuz bir şarkı ile berbat ötesi pop çöpü Cash Cash düeti Can We Pretend ile tüm o güzel duygular yerle bir oluyor. Gerçekten bu kötü şarkılara ne gerek vardı diye sormak istiyorum. What About Us gibi bir şeyler yapsaydın keşke. Bu şarkılar değil dansa kaldırmak, olsa olsa bir kaşımı havaya kaldırır.
Courage, albümün övünç kaynağı şarkılarından biri. Albümün yarısına gelmemize rağmen sadece ikinci iyi şarkının bu olması aslında vehametin en iyi göstergesi. Pink'in eski şarkılarını andıran neşeli bir şarkı. Nakaratta söylediği, "yağmur, dökülüyor, üzerime dökülüyor" dizeleriyle aslında şarkının sahibi kimliğini belli ediyor istemsizce. Evet, bir Sia şarkısı söz konusu. Vokalindeki "o ooo"lar da zaten şarkının sahibini andırıyor. Değişmeye cesaretin var mı sorusuyla baş başayız.
Albümü doldurmak için kaydedildiğini düşündüğüm silik Happy'nin ardından iki güzel şarkı saklı. İlki We Could Have It All. Greg Kurstin'e "gölgesi yeter" diyebiliriz zira adamın el attığı her iş iyi oluyor. Bu şarkıda da o dokunuş var ve albümü kalanından ayrılıvermiş hemen. O synthesizer detayı nedir allasen? Tüyler diken diken. Yaz geçti belki ama bu ateş parçasını efkarlandığım her zaman açar kurtları dökerim. Gerçek Pink bu. Yapımcı koltuğunda da Beck var, iyi mi. Bu kadrodan zaten kötü bir şey çıkması epey güç. Daha ilk dinleyişte sözleri ezberliyorsunuz ve kendi kendinize sayıklamaya başlıyorsunuz.
Kariyerinin ikinci yarısında balladlara ağırlık veren Pink bu albümde de balladlara epey yer ayırmış. Fakat herhalde en akılda kalanı Love Me Anyway. Piano eşliğinde yine bizi süründürüyor. Ölelim diye slide gitar ve yaylı düzenlemeleri de eklenmiş. Baktılar ki dinleyici hala hayatta, tabuta son çiviyi de adeta bağırarak şarkıya giren Chris Stapleton çakıyor. Haydi başımız saolsun. Ne olursa olsun beni hala sevecek misin diye soruyor Pink. Ah be Pink. Öyle aşık bulursan bize de gönder.
Circle Game ve The Last Song Of Your Life ne yazık ki birbirinden ruhsuz balladlar. Konuşmaya bile değmez. Wild Hearts Can't Be Broken'dan bu noktaya gelmek tatsız bir düşüş.
Velhasıl, birbirinden gereksiz pop şarkıları ile bir esprisi olmayan balladlar arasına sıkışan bu albümü geleceğe taşıyacak üç dört şarkı var sadece. Fakat yine de Pink'i duymak sevindirici. Şarkıda bahsettiği kişi benim sanırım. O ne kaydederse kaydetsin onu sevmeye devam edeceğim muhtemelen. Neyse hadi mendilleri çıkarın, ağlıyoruz.
Bunları Dinlemek Lazım: 90 Days, We Could Have It All, Love Me Anyway
Lady Marmalade gibi şarkılar neden çıkmıyor artık, yaşlandı mı müzik dünyası :D
YanıtlaSilPopçular yaşlanıyor bence. Salt pop müzik yapan kaç kişi kaldı hiç bilmiyorum. R&b ve elektro-pop aldı yürüdü. Bize düşen gitchi gitchi ya ya demek :D
SilAaa! Senin epeydir dinlemedim dediğin, benim devamlı dinlediğim birini yakalamanın mutluluğu içindeyim:)) Özellikle Spotify çıktığından beri rahat rahat dinliyorum. Çok seviyorum Pink'i. IG'den de takipteydim:) 40'a basması hiç önemli değil, enerjisini seviyorum.
YanıtlaSilTruth About Love'dan sonra bir kopmuşuz. Şimdi Beautiful Trauma ve yeni albümü döndürerek dinliyorum. İkincisi için çok bir şey söyleyemem ama ilki (BT) felaket güzelmiş. What About Us ve Secrets hele aman yarabbi <3 Pink sevilir, candır ^_^
SilAlbümü ben de beğendim.Sesi zaten çok kaliteli.Pink'i severiz.
YanıtlaSilŞarkıları anılarla bağdaştırmayı çok severim.Bir şarkıyı yüzlerce defa ne zaman dinlediğimi gün,ay,yıl olarak hatta hava durumu,kimin o esnada ne yaptığına kadar ayrıntılı hatırlarım.Ama en güzeli o an yaşadığımız duyguları anmak.Zaman ne hızlı geçiyor.Albüm tanıtımı için teşekkürler :)
Ne mutlu komşularım da benim gibi Pinkci :)
SilŞarkıların bir şansı mıdır laneti midir bu durum emin olamıyorum fakat gerçekten bazı şarkılar bazı anlarda ve zamanlarda kendi anlamını anısını yaratıveriyor. Yeni cici albümler yolda haftaya yazacağım :))
Aynı jenerasyon toplanmışız yine :D
YanıtlaSilPink bizim çılgın kızımız. Just Like A Pill'i ilk dinlediğim zamanı hatırlıyorum. Her yerde çalardı.
Sonrasında da çok güzel şarkılar yaptı ama o eski Pink başkaydı sanırım bizim için.
Pink ve Britney herhalde o kuşağın en az bozulan isimleriydi. Bugün hala eğer zevkle dinliyorsak o eski şarkılarını :)
Sil