Rock tarihinin en esaslı çığlık atanlarından biriyle, Glenn Hughes'la bir gece.
Deep Purple'ın eski solistlerinden ünlü bassçı Glenn Hughes vardı dün gece.
Yağmurlu bir günün sonunda, bizleri Fırtınagetiren ile tanıştırdı.
Çoluk çocuk, genç yaşlı demeden gözümüzün yaşına bakmadı, tutuşturdu.
Yağmurlu bir Ankara sabahında yollara düştüm.
Çocukluk takıntım Deep Purple'ın hayatta olan üyelerinden birini seyretmek için...
Özel bir gece olacak çünkü tamamen Deep Purple klasikleri çalınacak. Kaçar mı!
Stormbringer ve Burn albümleriyle tanışmıştım grupla. Herkesin aksine.
Machine Head ve In Rock'la tanışmam daha sonra. Nerdeyse üniversite yıllarında.
Ergenlik dönemimi Stormbringer albümüyle geçirmiştim. Gerçekten.
Anlayacağınız, ben gruba Mark III dönemiyle başladım.
Glenn Hughes'lu, David Coverdale'li, Ritchie Blackmore'lu dönem.
Bir kaç sene önce aslında Deep Purple'ın mevcut halini seyretmiştim.
Ian Paice, Steve Morse, Roger Glover ve Ian Gillan hazretleri vardı kadroda.
Hughes ve Coverdale'li dönemden hiçbir şey çalmamışlardı. Hak da vermiştim.
Herkes kendi seslendirdiği şarkılardan mesuldür. En iyisini kendisi okur bana göre.
Velhasıl bu defa ilk gözağrılarım için düştüm yollara.
Yağmurla sabah (ve günboyu) karşılaşmak güzel bir tesadüftü. Çünkü Stormbringer dinleyecektik bugün. Konser ülkemize yağmuruyla gelen Stormbringer şarkısıyla başladı ve lise yıllarıma yolculuk ettim. Glenn, uzattığı saçları ve renkli kıyafetleriyle (içine giydiği siyah tshirtte de "freedom" -özgürlük- yazması dikkat çekti) tam anlamıyla hippileri andırıyordu. Fondaki kocaman afişin üslubu ve gökkuşağından renkler taşıması ambiyansı bütünledi. Woodstock'ın ellinci yılına uygun bir rock konseriydi. O ruh ölmemiş dostlar. Balta favorileri, kocaman gülümsemesi, saçlarını atışı ve çığlıklarıyla ilk şarkıda tüm alanın fabrika ayarlarını bozdu. Normalde oturmalı düzende bir konserdi. Ama Stormbringer'ı duyan yerinde duramadı. Döküldüler sahne önüne. Güvenlik ve çalışanlar önlemeye çalışsa da insan sayısı artınca göz yumdular. Karşımızdaki muazzam şey karşısında oturmak ayıp olurdu bence. Zaten balkondakiler bile ayakta izlediler konseri. Bu arada ilk defa bu mekanın biletlerinin tamamen tükendiğini gördüm. Kaçıncı konserim, ilk defa hınca hınç doldu. Lise talebesi yaşında çocuklarla beyaz saçlı teyzelerle amcaların kafa sallayıp dans edişlerine tanıklık ettik. Nasıl bir kuşaklar üstülüktür bu. Glenn konser boyunca çok mutluydu. Ben de şahsım adına bu nesiller ötesi birliğin varlığından mutluydum, Purple ruhu asla ölmeyecek.
"Gökkuşağını sür, göğü yar. Fırtınagetiren yaklaşmakta."
Hemen Burn'den Might Just Take Your Life'a geçti ve alan iyiden iyiye ısındı. Kıvama geldi. 1974 yılının en iyi hard rock albümü seçilen Burn'ün en iyi şarkılarından biri olan Sail Away'le devam etti. Bu şarkıdan sonra da kimse oturamadı. Psychedelic rock tınılarıyla bezeli hareketli şarkının o rifflerini unutmak ne mümkün (zaten o albüm baştan sona ölümcül gitar riffleriyle doludur). Üstüne üstlük Glenn'in çığlıkları giderek arttı. Resme sesi açılarak ilerledi tüm gece. Normalde 67 yaşında birinden böylesi çığlıklar duymayı bırakın, normal sesle şarkı söylemeyi bile beklemek lüks halindeyken Glenn adeta 40 yıl önceki gibi çığırabiliyor. 40 sene ondan hiçbir şey götürmemiş. Sadece bir kaç kırışık. Yoksa sesi hala o ilk Purple kayıtlarındaki gibi. Görkemli. Gerçekten etkilendim çünkü kimleri kimleri izledim, hiçbiri bu kadar sesini koruyamamış, buna Iron Maiden'ın Dickinson'ı da dahil. Bir röportajında söylemişti, ne sigara ne uyuşturucu kullanmıyormuş. Belli. Canavar gibi hala.
"Eğer boş bir okyanusa sürükleniyorsan,
Seni yönlendirecek rüzgar olmaksızın, gelecek ufkundur.
Kutsal Kase'yi aramak gibidir. Yarın yok gibidir.
Altındaki suya baktığında tek gördüğün yansımandır."
Madem yanıyoruz yangın dolu albümden You Fool No One'ı potpori halinde çalmaya başladılar. Benim için gecenin en iyi ikinci performansıydı. Gerçekten kemiklerimize kadar dans ettirdi. Araya bir de High Ball Shooter attılar şarkının. Of of. Funk ruhu bariz hissedildi. Davulcu da üstüne uzun bir solo yapıştırdı. On dakikadan fazla bir süre sürdü bu mani. Tıpkı eski Deep Purple günlerindeki gibi. Az sayıda şarkı, uzun şarkı süreleri. Vahşi solonun ertesinde döndük tekrar You Fool No One'a ve bir tur daha döndük.
Kendisi röportajlarında You Fool No One'ın ne kadar harika bir şarkı olduğunu ve ne yazık ki kendisi dışında artık kimsenin okumadığından yakınmıştı. Çok haklı. Bu muazzam şarkının yetim bırakılmaması lazım. Zorlu PSM'nin zemininin sallandığını ilk defa bu şarkıdafarkettim. Demek ki daha önce hiçbir konserde konserin hakkını vermemişiz.
Ritchie Blackmore'un 1975'te ayrılmasıyla yerine gelen müthiş gitarist Tommy Bolin şarkılarını çalmaya başladılar bu defa. Come Taste the Band'den You Keep On Moving'la başladık. Glenn çığlıklarını bir üst katmana daha çıkardı. Sonra bizlere gülümseyerek "Tommy'i seviyorum, sizler de seviyorsunuz" dedi ve yüksek dozdan çok genç yaşta kaybettiğimiz bu gitariste selam durup gecenin benim için zirvesi olan Gettin' Tighter'ı hep bir ağızdan söyledik. Hard rock konserine geldiğimizi sonuna kadar bizlere hatırlattı gitarist arkadaş.
Onca bağrış çağrış tepişme sonrası Glenn biraz soluk aldı. Enerjisini topladı. En büyük kozunu ortaya koymak için mikrofona yanaştı, "bu şarkıyı biliyorsunuz" diyerek Mistreated'a başladı. Tüm zamanların en meşhur rock balladlarından olan şarkıyı öyle bir okudu ki dağlanmayan ciğer bırakmadı mekanda. Anlaşılan o ki şuan yeryüzünde bu şarkıyı bu kadar içten okuyacak, tekniği kaybetmeden, tüm bedbahtlığıyla tek kişi Glenn Hughes'muş. Hele ki sonunda grubun susup Glenn'in tek başına kederli bir adam edasıyla uzun uzun haykırışı görülmeye değerdi. Acıdan kavrulan bir adam işte böyle feryat eder arkadaşlar. Hele ki en son solukta "bebeğim beni terk ettiğinden beri aklımı kaybediyorum" dediği yerde herkesin boğazına yumrular sıkıştı. Bu şarkıyı yıllardır bekleyenler vardı alanda. Kimisi on beş yıldır, kimisi kırk yıldır. Acısı olan herkesin bir Mistreated anısı vardır çünkü.
"Kötü davranıldım, sömürüldüm,
Hüzünlenerek vuruldum, kafam karıştı,
Çünkü biliyorum, evet
Kötü davranıldım."
Bizleri on beş senedir beklettiği için özürler dileyen sempati abidesi Glenn, hareketli bir şeyler çalalım diyerek ortamdaki matem havasını bozdu. Gitarist arkadaş Lazy'i çalar gibi yapmasına rağmen rotayı Smoke On the Water'a kırdı. Smoke On the Water'ı herkes zevkle dinledi ama benim dikkatimi çekense o şarkının son nakaratına eklemlediği Georgia On My Mind oldu. Öyle kafa sesleri çıkardı ki kendisi Michael Jackson veya Prince mezarından çıkıp sahneye aniden fırladılar zannettim. Melek gibi şakıdı. Kendisi de zaten "bu Tanrısal lütfu kullanmam lazım" dedi sesiyle ilgili. Gitarını bir kenara çekti, elinde tutuğu mikrofonu göğe çevirip falsettolarını ard arda vurdu. Nasıl bir "o an"dı.
O zaman Burn.
bu konser nasıl oturmalı düzende bir salona verilir inanamadım :D
YanıtlaSilAhahaha bence de garip :D
SilZihin yine çok eğlenmiş :) Keyfin, müziğin daim olsun...
YanıtlaSilTeşekkür ederim :) Müzik ve sanat hepimizin yaşamlarında daim olsun.
Sil