Son zamanlarda aklım hep kısa bir aşk kaçamağına gidiveriyor.
Çok güzeldi ve her bir anı değerliydi.
Yıldızların şansıydı.
Bir şekilde kendimizi o sıcak ülkede bulduk. Elinizi nereye atsanız sıcaktı.
Şehrin dışında kaldığımız yerde günler çok mayışık geçiyordu.
Bazen yüzmeye gidiyordu, ben odamda kalıyordum (güneşi yiyince dökülüyorum).
Bazen şehri geziyorduk; o ilk defa gelmiyordu buraya, bense daha acemisiydim.
Yolu yordam öğretiyordu.
Sürekli gülüyordu. Sürekli konuşuyordum.
Dakika başı fotoğraf çekiyorduk.
Camiler, bahçeler, sokaklar, kafeler.
Birbirimize güzel hissetiyorduk gerçekten.
Ellerine kına yaptırdık koca karının birine. Hiç içime sinmedi.
Elektrikleri olmayan bir kafeye oturduk. Soğuk su istedik.
Suların buzları erimiş halde geldi. Oralı bile olmadık. Flu bir kare çekindik.
Okyanusu görmeye gidelim dedi. Toplandık gittik.
Atlantik karşımızda. Sonsuz ve masif.
Plajda biraz güneşlendik (perişan oldum).
Sessizce onu sahilde bıraktım ve şehri keşfe çıktım.
Beyaz beyaz evler. Dar ara sokaklarda güneşten korundum.
Ufak tefek el işi şeyler aldım.
Tezgahların bazılarında balıklar gördüm. Sinekler üşüşmüş.
Canım sıkıldı.
Evlerin renkli kapılarını fotoğrafladım ve sahile döndüm.
Sonra sahil kenarındaki bir balıkçıya oturduk.
Güneş biraz inmişti.
O deniz ürünleri yedi. Ben salçalı ruhsuz spagetti.
Yemekleri o söyledi. Bilmediğim lisanda konuştular, kafamı salladım.
O ne dese yapacaktım günün sonunda.
Neden bilmiyorum Buda'dan konuştuk. Dünyanın bir ucuna gelmişiz.
Konuşacak daha ilginç şeylerimiz olmalıydı. Olmadı.
Tekrar denize girdik.
Gece oldu. Herkes yemekte.
Çalgıcılar çalıyor. Dansözler oynuyor.
Keyifler yerinde. Biz tam gaz gülüyoruz.
Camille geliyor sonra yanımıza. Eski sevgilisini çekiştiriyoruz.
Onu daha yeni tanımışız. Ama kanımız kaynayıveriyor.
Gece ilerliyor. Yıldızlar çıkıyor.
Ne şehir ışıkları var ne de başka engel. Gök pırıl pırıl.
İçeri gidiyor Camille ve bize içecek getiriyor.
Buzlar eriyor, şişe bitiyor, muhabbet bitmiyor.
Sonra vedalaşıyoruz ve onu yatmaya uğurluyoruz.
Herkes yine bahçeden gitmiş. Biz kalmışız geriye.
Dert mi yani? Beraberiz.
Günün sıcağı yerini gecenin ayazına bırakmış. Cırcır böcekleri ötüyor.
Elim gibi hamamböcekleri dolaşıyor havuzun kenarında. Gözlerimi deviriyorum.
Odaya gitsek bir güzel, orada otursak ayrı güzel. Biraz daha oturalım diyoruz.
Bir sabah bayrama denk geliyoruz.
Çalgıcılar hunharca döktürüyor. Güzel yemekler çıkıyor kaldığımız yerde.
İlk defa tıka basa yiyebiliyorum.
Sonra alışverişe gidiyoruz. Yanımızdan içi tıka basa erkek dolu bir araba geçiyor.
Bize gülerek "Amerikalılar" diye bağırıyor İngilizce.
Onun saçları sarı. Ben yine beyaz peynir.
Carrefour'dan bir şeyler alıyoruz. Bir adam içki almak için usulca bana yanaşıyor.
Siz turistsiniz, benim yerime alır mısınız, bu vakit biz alamıyoruz; parasını veririm diyor.
Akçeli işleri sevmeyen ben hemen uzaklaşıyorum.
Ara sokaklardan dönüyoruz.
Begonvil menekşe ne olduğunu bilmediğim rengarenk çiçekler dört yanda.
"Ne kadar ıssız dimi Zihin?" diyor.
Yine bir gün beni kocaman saklı bir bahçeye götürüyor. Çeşit çeşit.
Hiç de şu işlerden anlamayan ben, hoşlanıveriyor.
Kaktüsler, bilmemne ağaçları,...
Ben en çok nilüferleri seviyorum.
Bir müzeye girip serinliyoruz. Klima gürül gürül. Deridimize çare oluveriyor.
Dağa gidelim senle diyor. Olur diyorum ve gidiyoruz.
Peşimize motorcu çocuklar takılıyor. Bir şeyler satmak için.
Sonra karnı acıkıyor, duruyoruz yakınlarda. Yine et yemekleri. Ben aç.
Onu izliyorum. Bir yandan karnını doyururken bir yandan bana laf yetiştiriyor.
Boy boy fotoğraflanıyoruz.
Çılgınlık edelim diyor ve bir köyde durup evlerin kapılarını çalıyoruz.
İşimiz gücümüz bu zaten.
Kadının biri evine buyur ediyor ikimizi. Çay getiriyor.
Neyse bildiğim bir dil. Konuşmaya dahil olabiliyorum.
Kerpiç bir ev.
Sonra helalleşip yola dönüyoruz.
Öyle böyle derken günler gelip geçiyor.
Dönüş yolu. Uçaktaki yerimizi alıyoruz. İkili koltuk düşüyor. Sadece biz varız.
O bu defa cam kenarında. Yoksa bırakır mıyım cam kenarını?
Kakara kikiri gene. Baka baka doyamıyoruz.
Peki sonra?
O da bana kalsın.
Öyle güzel bir yaz daha yaşayabilecek miyim emin değilim.
4 Ocak 2022 Salı
Bir Yaz Aşkı
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Sanki bir yaz aşkı anlatan romanın kısa özetini okumuşum gibi hissettim. Kimbilir, gelecek olan yazlar neler neler getirir?
YanıtlaSilMerakla bekliyorum :)
SilNe hoş! Okurken her bir sahne gözümde canlandı desem?
YanıtlaSilBu özel kalsın ama yine de dilerim yine öylesini yaşarsın:)
:)
SilBen diyeyim, yaşamayacaksın!
YanıtlaSilÇünkü her yazın tadı ayrı. Her aşkın olduğu gibi ;)
Koca bir ömrü tüketip, böyle bir yaz yaşamamış olan da vardır. Siz unutmayın güzel günleri. Hep saklayın ve arada burada paylaşıp can suyu verin anılarınıza.
Bu çok hoş yorum için teşekkür ederim :) O kadar haklısınız ki.
Sil