Zihnin Arka Sokakları

"Ve en sonunda göreceğin aşk, verdiğin aşka eşit olacaktır." - The Beatles (The End) 🎵🐝💕🌻🌍🐾

20 Ağustos 2019 Salı

Yaza Veda

Koca bir yaz geçti ama ayağımı suya sokamadım. Şubat ayında Ölü Deniz'e girdiğimden beri su hasretiyle yanıyorum. Ama nafile. Denize gidemedim. Hani Mahir Ünsal Eriş diyor ya,

"Denizde, suyun üstünde bırakırsın ya kendini. Düz yatmak için değil ama yüzüstü, kollar bacaklar serbest. Denizanası gibi. Uzaydaymışsın gibi sanki. O hissi çok özlüyorum ben. Kendi ağırlığımdan kurtulma hissini. Denize gidelim.”

Gidemedim ne yazık ki. "Olduğu kadar güzeldi" bu yaz. Araya senelerin ve mesafelerin girdiği eski arkadaşlıklar dirildi, yeniden masada toplandık. Güldük, içtik ve eski günleri anımsadık. Saçları beyazlayanlar, hastalık geçirenler, dünya evine girmeye hazırlananlar ve benim gibiler (ebedi bekarlar-evde kalmış kedi insanı). Yeniden okul yıllarına dönmek güzel. O eski oğlan çocuğuna ve kankalarına merhaba demek.

Şaka maka yaşlandığımı hissettiğim anlar çoktu bu yaz döneminde. Normal bir şey tabii. Doğan büyüyor. Fakat konserlerde yorgunluk hissetmem hoşuma gitmiyor. Çünkü daha fazla dayanmam lazım. Sevdiğim şarkıcıların birçoğu on, bilemediniz on beş sene sonra burada olmayacaklar. Mukadderat. Ömürleri yettikçe ve benim de gücüm yettiği sürece onların konserlerinin takipçisiyim. Zaten bahsettiğim zaman diliminin sonunda ben de sahalardan emekli olurum. Genç arkadaşlar bayrağı devralır. İlerde olur da çocuğum olursa ona da anlatacak şeylerim olsun. Babacık şu rock konserindeydi diyebileyim. Büyümeyen çocuklarız sanki. Motörhead'i, Black Sabbath'ı, Dio'yu izleyememiş olmam bir yanımda sızım sızım sızlar (Judas Priest için bir şansımız var hala-gelsinler).

Her ne kadar Balkanlardan kalkıp gelmiş olsa da gen havuzum, Akdenizli olmanın zevkini taşıyorum bütün hücrelerimde. Hissettiğim Akdeniz sevgisini Panait Istrati, Akdeniz kitabında güzel bir şekilde anlatmıştı, okuyun derim. Ne kadar soğuk iklimlere özensem de Akdeniz'in mutfaklarıyla, insanlarıyla ve deniziyle muhabbetim başkadır. Büyük konuşmayayım ama Akdeniz'den çok uzakta yaşasam kururum gibi geliyor. Akdenize bakan ülkelerde geçirdiğim tatiller çok daha güzel oluyor sanki. Hem karnım doyuyor hem ruhum. Romalılar zevkli adamlarmış bence. Güzel yere dükkan açmışlar. Adamların bıraktığı izleri takip ederken Akdeniz güneşinin ve suyunun keyfini çıkarıyorum.

(Güney) Hindistan, Sri Lanka, Maldivler ve Tayland'ı kapsayan güzel bir tur buldum fakat maalesef bütçemi aşıyor. Oysa ki çok hoş bir güzergah. Neticede meşhur Goa'ya uğruyorsunuz. Kolombo var. Malé de kaymağı. Zihin denize girmek istiyor lakin şuan olduramıyor. Resimlere bakıp bakıp iç çekiyorum. Masabaşında kulaç atmakla yetiniyorum. Çok iyi yüzdüğümü söylemiş miydim? Alıp başını açıklara açılangillerdenim. Ayağın değmeyecek kuma veya taşa. Suda öylece süzüleceksin. Kıyıda yüzenleri çözemiyorum. İki metre gidiyorsunuz biriyle karşılaşıyorsunuz. Gürültü, tantana, şamata. Denizde yüzmek meditasyon çeşididir. Sessizlik ve yalnızlık ön koşullarım. Zaten kamyon dolusu parayı beş yıldızlı otellere bayılıp Kapalıçarşı kalabalığına rahmet okutacak insan yoğunluğuna sahip kumsallarda yüzmek bana göre değil. Doğayla yalnız kalmalıyım.

Sonbaharla beraber meydan okuma veya mim gibi etkinliklere geri dönebiliriz bence. Gönüllü olabilirim. İyi bir fikir gelirse aklıma başlarız. Hem zaman geçer hem de yeni bloglar keşfederiz (yukarıdaki fotoğrafta bulunan köpekçik gibi dikildim bekliyorum).

Yazın en sıcak günlerini daha soğuk bir ülkede geçirdiğim iyi oldu. Kırk derecelik Ankara sıcağına "narin" bedenim gelemezdi. Evde küvet de yok (neden bu yeni evlere artık yapmıyorlar!). Nasıl soğuyacağını şaşırıyor insan. Koca yaz geçti lakin yediğim dondurma sayısı üçü beşi geçmez. Kalori çekincesi. Ve atlattığım hastalık (bir zatürree olmadığım kaldı). Dondurma keyfimi bozdular. Oysa ben çok severim. Hatta bu hayatta en çok sevdiğim kaçamakların başındadır. Dondurmayı seviyorum. En çok da ekşili olanları. Çocukken karadutlu dondurmalar yaparlardı ilçelerde. Olsa da yesek. Ne güzeldi çocukluk. Kilo kaygın yok. Hastalanmaktan korkmuyorsun. İnsanların öleceğine inanmıyorsun. Koca bir sonsuz kaygısızlık dönemi. Sigara alışkanlığım yok ama dondurmaya meftunum. Yaz kış bıraksalar yerim. Külahtan dönenin dili yarılsın.

Üzüldüğüm bir şey var. Eskiden sinemaya gitme alışkanlığımız vardi fakat hem benim hem de arkadaşlarımın bu alışkanlığı yok oldu gitti sanki. O bilet fiyatlarının caydırıcılığı yeterli. Dünya kadar para verip on saat reklam seyretmek veya film başlamasına rağmen kapısı kapatılmamış ışık giren salonlarda film izleme mücadelesi vermek mi... Festivallere değinmiyorum bile zaten. İyi olanlar hakkını helal etsin bana ama çoğunluğu için olumlu fikirler taşımıyorum. Evde de film izlemez oldum. Ne oldu bana? Tamamen koptum beyazperdeden.

Öyle olur. Müzik dinleriz, hepsi geçer.


12 yorum:

  1. İlk defa görsel (köpecik) leri yazıdan ve klibi şarkıdan daha çok beğendim, teşekkürler (:
    Bir şarkı da benden;
    https://m.youtube.com/watch?v=HAKnWi15ycs
    No soy de aquí ni soy de allá
    Jorge Cafrune

    Fena takıldı, dolandı bana çok fena...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Boş yazıyorsun Zihin mi demek istiyorsun :p Zavallı ben.

      Dinleyelim hemen.

      Sil
    2. Ne münasebet canım hiç der miyim bomboş hem de... Şaka maka büyük zevkle takip ediyorum da o köpecik çok şirin napiim (:

      Sil
    3. Ben de bayıldım kendisine, hemen ekledim :)

      Sil
    4. Hu hu komşu dünyayı ele geçiren iki Fatoş’tan ötekisi ben (: Yahu sen beğenince söylediklerimi tarzlar aynı galiba kızım bunu da söylemezsen olmaz dedim, buyurunuz;

      https://music.apple.com/tr/album/flow-my-tears-ayre/816296559?i=816296760&l=tr
      şahane albüm geç keşfettim güç olmadı...

      Edit: Bu gece Liszt gecem...

      Sil
    5. Ahahaha arkadaşlar tek tek gelin valla kafam karıştı :D

      Nasıl gaddar bir liste o öyle? Gençlerin bugünkü tabiriyle "füze atmış" resmen :) Bu aralar hafif efkarlıyım, bu nedenle yanaşmıyorum. Fakat daha neşeli bir dönemde hepsini dinleyeceğim. Liszt'in piyanosunu görmüştüm Milano'daki La Scala Operasında.

      Sil
  2. Deniz için içimi okumuşsun resmen. Ben de kıyıda yüzemeyenlerdenim. Denizin tadı açıkta çıkar yaff

    Yaş konusuna girmiyorum :p ama sonbaharda herkes sahalara dönünce güzel etkinlikleri planlayabiliriz. Sinema ve müzik olursa ben de varım.

    Bilet fiyatları, gösterime girebilen filmler ya da izleyici profili vs. çok şey yazabilirim ama başka zaman uzun uzun paylaşırım. Yoksa yine Kutadgu Bilig'e dönecek yorumum!

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Okumaya hazırım zira bu konuda çok dertliyim. Şu da var ki Rocketman'e kaç para olursa olsun gidecektim fakat "ya sansürlendiyse" korkusuyla gitmedim. Bu bile sinemadan uzaklaşmak için bir neden. Blade Runner'ın buzlanması son duraktı. Bunun ötesinde hiçbir güç beni sinemalara çekemez. Festivaller de çok kötü. Ufak bir grup önüne gelen filmi önceden kapatıyor ve "sıradan izleyici"ye yer kalmıyor. Elbette filmlerde rezervasyon yaptırılacak hali yok ama sırf festivale gitmek için gidenlere kızıyorum. O filmi gerçekten izlemek isteyen insanlar varken. Ayrıca festivallerin pahalı olması da trajikomik. Vizyon filmleriyle aynı para. Seçkilerin yetersizliğine girmiyorum bile zaten :)

      Sil
  3. Dedeeeee! Ne yaşlanması ya, daha yeni başlıyoruz.
    Yıllardır konser yüzü görmediğimizden biz de belki seneye güzel bir festival denk gelirse gitmek istiyoruz. Ve daha çok seyahat elbette.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yukarıdaki Fatoş isimli komşumla seni karıştırdım yalnız ahahaha dede dede dedin al işte :p Takma dişimi takıp gülümseyeyim :D Atlas Weekend diyorum sana. Seneye iyi bir şeyler bekliyorum. Kiev'e gideriz blog grubu olarak. Placebo gelmişti 2018'de. 2019 vasattı.

      Sil
    2. Biz Fatoşlar dünyayı ele geçirecegiz ve buna senin blogundan başlamaya karar verdik.
      Valla Kiev mantıklıymış.Seneye bahara doğru ben de bir araştırma yapayım. Primavera Sound pek meşhurmuş. Hayırlısı artık be dede.

      Sil
    3. Kiev hem vizesiz. Sound masraflı.

      Sil