Zihnin Arka Sokakları

"Ve en sonunda göreceğin aşk, verdiğin aşka eşit olacaktır." - The Beatles (The End) 🎵🐝💕🌻🌍🐾

16 Eylül 2022 Cuma

Sisler İçinde Tavşanı Takip Ettik

Uzatmayayım dan dun giriyorum, Echo & the Bunnymen dönemdaşlarının büyük çoğunluğundan daha iyi bir sahne performansı çıkarıyor. Deneyimledim onaylıyorum.  Kırk yıllık grup olmasına rağmen vokalist Ian McCulloch hala ilk günkü gibi. O nasıl ses korumasıdır? Sanırsın hala seksenler kayıtlarında. Tü tü maşallah. Ses mi sadece? Karizma! Adam bugüne dek gördüğüm en havalı tipti. Dedikleri kadar var. Gözlükleriyle siyah ceketiyle. Şaka maka çocukluğuma döndüm. Cure'dur, Smiths'tir bunları hepimiz dinledik. Havalı olduğumuzu sandık. Bunnymen de öyle. Sınıfın ötekilerinin sarıldığı liman. Biraz gotik bol post-punk. Tabii o zamanlar bugünkü kadar rahat değiliz. Saçlarımı bir gün çıkıp siyaha boyatacağım dediğimde arkadaşım çok tatsız bir şeyler demişti. Günümüz gençleri şanslı. Her şeye rağmen dünya dönüyor, değişiyor!

Kraliçe Elizabeth Tiyatrosu'ndaki (ölümünden sonra alanın tabelasında ismini görmek ilginçti) etkinliğe aylar öncesinden bilet buluyorum bitecekmiş gibi telaşlanarak. Haksız da sayılmadım. Alan neredeyse doluydu. Genci yaşlısı. Bir deneyimli beyefendi laf atıyor üstümdeki kıyafete. Çekmişim janti gotikleri. Vaktiyle festivalleri izlediğini anlatıyor. Tabii ben ses etmiyorum çünkü geldiğimiz yerde konserlere gitmek lüks. Neyse kapılar açılıyor ve önlere konuşlanıyorum. Şehrin biraz sapa yerinde olmasını dert etmiyorum. Çünkü bu grup için her yere gidilir. Son zamanlarda bel ağrılarıyla savaşıyorum konserlerde ama işte direnmeye çalışıyorum. Kırkımıza basmadık. Ama yolcusuyuz.

Ian yakın zamanda sahnede fenalaşmış ve Twitter'dan okuduğum kadarıyla ameliyat geçirmiş. Dolayısıyla biraz endişeliydim. Sahne kurulurken ortaya getirilen taburenin ürkütücü varlığı cabası. Ama hayır. Gece mükemmeldi. Sis makineleri son safhada... Ve işte Bunnymen.

Going Up ile başlıyoruz yolculuğa ve Ian bir yandan içkilerini yudumluyor. Bir kadeh ondan içiyor sonra bir diğerinden. Sonra tüm zamanların en hüzünlü kapaklarından Heaven Up Here'ın girizgahı Show Of Strength'i çalıyorlar. O an işte tam manasıyla fark ediyorum post-punk konserini. All that Jazz, Rescue ve Flowers derken "best of" şarkı listesi Bring On the Dancing Horses'ı karşılıyor. Seyircinin de ilk en büyük alkışlarından. Çocukken ne çok dinlerdim. Düşüncelere dalıyorum.

Ian bunu hissedercesine "hey Zihin uyan artık" diyor ve en sevdiğim post-punk şarkısı All My Colours başlıyor. Kalbim atıyor. Tüylerim ürperiyor. Şarkının numarası "zimbo"lama bir ayine dönüyor ve herkes şarkıyı usulca mırıldanıyor içinden. Sis çöküyor sahneye... her yer masmavi. "Uçuyorsun ve biliyorsun ki aşağı inmeyeceğim, deniyorsun, ama biliyorsun yakında ineceksin; tüm renklerim buluta döndü." Öyle kalıyoruz.


Seven Seas ile sefamız sürüyor. Mutlu mutsuzluklara doyuyoruz. Sonra bir an oluyor Ian gülümsüyor. "Lou asla gülmezdi" diyerek babayı anıyor. Ve potpori yapıyor. Nothing Lasts Forever ile başlıyor Lou klasiği Walk on the Wild Side'la devam ediyor. Gecenin en matrağı Bedbugs and Ballyhoo oluyor elbette (olduğum yerde salınıyorum).

Over the Wall ise gecenin en iyi performansı oluyor. İçimizden şehirler geçiyor sanki.


The Doors coverlıyor People Are Strange ile. Ve dev ayaklanıyor. Bu kadar oturduğum yeter der gibi sahnede dikiliyor. Keyfi gıcır. Dedikleri anlaşılmıyor. Bir ara Bowie taklidi bile yapıyor. Gülüşmeler.

The Cutter geliyor. O büyük şarkı. Ian ayakta okuyor ve şarkı durmak bilmiyor, "yapabilceğimizi söyle yapacağımızı söyle okyanusta alelade bir damla olmayacağımızı". Tepiniyoruz. Ve konser bitiyor.


..derken sahneye dönüyorlar encore'a. Lips Like Sugar'ı patlatıyorlar. Ama nasıl. Herkes bekliyormuş. Sonra yeniden gidiyorlar. İngiltere'ye hepimizi davet edip orada güzel konserler olduğundan söz ediyor, yeri gelmişken Morrissey'e de lafını çakıyor "o lanet olası salak ne derse aksini diyeceğim" ve ikinci encore The Killing Moon. Başlar başlamaz birinden duyuyorum "işte şimdi başlıyoruz". Herkes telefonlarında. Mekan ise sise gömülüyor (tık). En son encore'u Ocean Rain ile yapıyoruz. Rüya gibi bitiyor gece. Uzun zamandır her anıyla tamam bir konser bulamıyorduk.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder