Şimdi çıldıracağım, az kaldı yani.
Donovan hakkında vaktiyle güzel bir yazı yazdığımı hatırlıyorum. Çok eminim. Hatta epey de yorum toplamıştı. Ama bulamadım. Silmiş olamam. Bir dönem eski ve yetersiz gördüğüm yazılarımı sildiğim oldu. Fakat o yazımı severek hazırlamıştım. Neyse. Madem akşam akşam aklıma düştü, yazalım.
Blogumu eskiden beri takip eden dostlar bilirler ki psychedelic rock türünü başka hiçbir müziğe değişmem. Sevdiğim birçok alt tür var (blog profilime göz atabilirsiniz). Ama hiçbiri hippi genlerimin önüne geçemiyor. 1965-1970 arası yapılan neredeyse her şarkıyı çok seviyorum. Tabii çoğu dönem hippisi gibi benim de psychedelic'e kardeş olarak tanımlayabileceğimiz türlere sempatim var. Folk rock gibi, sunshine pop gibi. Bir folk rock yıldızı olarak ünlenen Donovan, ilk çıktığında "İngiltere'nin Bob Dylan'a cevabı" olarak görülse de bence kendisi bazı açılardan önde.
Her şeyden öte Donovan'ın doğuştan güzel ve berrak bir sesi var. Ve ilginç bir şekilde onun sesi bende denizi, kumsalı, rüzgarı çağrıştırıyor. Ne zaman Donovan dinlesem (bu genelde gece vaktidir) bir deniz kenarında arkadaşlarla birlikte ateş başında toplanmış, onun gitarından dökülen notaları, söylediği sözleri dikkatle takip edermiş gibi hissediyorum. Bunda tabii şarkı sözlerinin içeriği de etkilidir. Genelde hep doğadan ilham alan şarkılar söyler.
Kendisine dair çok sevdiğim bir diğer detay da imajı. İngiltere'de kendisi biraz hor görülse de hippi denince aklıma ilk gelen sanatçıların başında gelmekte. 2021 yılında dahi bu imajından ödün vermiyor oluşu bende saygı duygusu uyandırıyor. Bugün hippiliğini koruyan kaç kişi tanıyorsunuz? Kesinlikle kendisini son gerçek "hippi"dir. Şu fotoğrafın güzelliğine bakın.
Giyim kuşamı bir yana, işin müzikal yanına dönecek olursak, kendisinin en büyük numaralarından biri de "füzyon" yapabilme becerisi. Tıpkı üstat Tim Buckley gibi onun da içinde bir yerde caz sevgisi yatıyor ve kimi zaman şarkılarına yansıyor. Bir Donovan külliyatına merak sarsanız, cazdan tutun, psychedelic rocka, folk rocktan, pop müziğe, her şeyi bulmanız mümkün. Böylesi zengin repertuarlı şarkıcılara ayrı bir saygı duyuyorum. Denemekten korkmuyorlar. Dünyanın seslerini buluşturmaya çabalıyorlar.
Hem kendisinin iyi de bir hikaye anlatıcısı olduğunu düşünüyorum. Söylediği her söze, çaldığı her notaya sizi inandırıyor. Bu açıdan kendisini en ikna edici şarkıcıların başında görüyorum. Ben bir şarkıcıyı veya grubu dinliyorsam, ilk aradığım şeydir inandırıcılık. Sesi vasat olabilir, grubun çalışı albenisiz olabilir; ama eğer ortada bir inanmışlık varsa olay bitmiştir. Bob Dylan.. Çok mu iyi bir sese sahip? Leonard Cohen? Roger Waters? Hayır. Hiçbirinin sesi iyi değildi ama hepsi de söyledikleri sözlere inanıyordu. Benim müzikten en büyük beklentim budur. Tutku ve sahicilik.
Şu şarkıya bakın mesela. İçinde tek bir cümle geçiyor, o da şarkının ne hakkında olduğuna dair ufak bir tanım: "bu bir mandalinanın peri masalıdır". Kulağa çok naif ve çocuksu geliyor değil mi? Dinleyin. Size neler hissettirecek? Ben o bahsedilen mandalinayı gözümde canlandırabildim.
Aslında çok daha kapsamlı bir yazı yazmak isterdim ama şimdilik bu tadımlık lokum olsun. Daha geniş bir zamanda, herkes çayını kahvesini alacağı bir günde, oturup Donovan konuşacağız. Canım Donovan. Geçenlerde David Lynch'in yönettiği bir videoyu doğumgünü vesilesiyle yayınladı. Şarkı için bir şey diyemem. Nakaratı şarkıyı biraz sündürmüş ama olsun. Ara ara yoklayan astral seyahat imgeleri, dalgalar, hepsi o kadar Donovan ki...
Güzel bir gece geçirmeniz dileğiyle.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder