"Düşler isimsiz dehşetleriyle çok akıldışı, çok muallaklar
Yine de öte yandan çok ürpertici ve güzeller." - Jack Kerouac
Bazı gruplar var ki, bugüne dek yolculuklarımda, otel konaklamalarımda ve diğer bütün "seferi durumlarda" bana eşlik ettiler. O grupları ne zaman dinlesem "yolculuk nereye?" demek geçiyor içimden. Kafamda öyle kodlanmışlar ki! Kimi zaman tek başıma, kimi zaman yanımda birisi veya birileriyle iken otel odalarının dayanılmaz sıkıcılığına renk katmışlar. Veya yolları arşınlamışız.
Bir yolculuğa çıkarken bavuluma ilk koyduğum şey müzikçalarım (bavul da değil, direkt cebime). Yıllarca formu değişti. Bir vakit kasetçalar olarak vardı. Bir vakit diskman oldu. Sonra ipodları taşıdım yanımda. Hala da ipod'cuyum. Fiziksel ortam değişse de bu tutku değişmedi. Çünkü ben hemen sıkılıyorum. İki dakika boş durayım, fenalaşıyorum. O yüzden sürekli bir müziktir bir şeydir kafayı meşkul etmeli. Hey heyli bir tipim. Çocukluğumdan beri öyle. İki dakka yerimde duramam.
Edgar Wright'ın Baby Driver filmini sevme nedenim başroldeki çocuğun müzikçalar tutkusuydu. Kıyısından beni hatırlatıyordu. Müziğin olmadığı yolculuk bana eziyet gibi geliyor. Müziğin çalmadığı otel odasının tavanı basıyor. Bir şeyler oluveriyor arkadaşlar. Uyurken bile açıp yattığımı bilirim. Özellikle yabancı bir yatakta ilk gece ışıklar açık, kulağımın içinde müzik çalar vaziyette yatarım. Böyle alışabiliyorum.
Şunu farkettim otel odalarında sıklıkla dream pop, coldwave ve alternatif rock tercih ediyorum. Kara yolunda iken ilk tercihim klasik rock, folk, country ve hard rock oluyor. Uçak tercihim alternatif rock oluyor. Trende giderken synthpop ve coldwave arasında dolaşıyorum. İlginç değil mi? Hayatımın istatistiğini tutuyorum ve karşıma bu tablo çıkıveriyor. Bir otel odasına girdim, gözüm tutmadı. Şak, açıyorum M83'ten bir şeyler ve oda artık evim oluveriyor. Saniyesine. Uyuyamıyor muyum? Yo La Tengo'yu patlatıyorum. Cocteau Twins, This Mortal Coil açıveriyorum. Bebek gibi oracıkta uyukluyorum.
Öyleyse lafı süründürmeden gruplardan bahsedelim.
Peki ya sizin yol albümleriniz neler?
1) R.E.M.
En büyük yol arkadaşım. Neredeyse bütün albümleri ve şarkıları bana yolu hatırlatır. Ama haksız da sayılmam. Kendileri de albümlerini çoğunlukla yolda kurgular. Hele o enfes New Adventures in Hi-Fi albümü yok mu, tamamen yolda kaydedilmiş. Bitmek bilmez yollar o şarkılarla su gibi katedilir. Stipe'ın şairliği ve o yanık sesi sizi başka kılar.
Yol Albümü Tavsiyesi: New Adventures in Hi-Fi, Automatic for the People, Out of Time
2) Grateful Dead
Bazen düşünüyorum, Grateful Dead dünyanın en iyi grubu muydu diye. Muhtemelen öyleydi. Hangi şarkılarını dinlerseniz dinleyin, dinlediğiniz şey neşe barındırır. En kırılganları dahi. Uzun yolda onları dinlerseniz yolda çekeceğiniz dertler azalır. Jerry Babam tebessümünü kondurur.
Yol Albümü Tavsiyesi: Go To Heaven, American Beauty, Workingman's Dead
3) U2
Bono ile ilişkim "sevgi-nefret" ekseninde gelişse de günün sonunda bu adama kıyamıyorum. Doksanlarda yaptığı albümler hayatımda ciddi bir yer teşkil ediyor. Haliyle ondan kopmam imkansız. İşin fenası hala da iyi müzik yapıyorlar. Beğenmeyen dinlemesin, ben Innocence ve Experience projelerine bayıldım. E, No Line on the Horizon da canavardı. Yolda mı yatakta mı? U2 şarkılarını genelde yatakta dinliyorum. Hayal kurdurma potansiyeli yüksek ve araba sürerken sıkıntı olabilir.
Yol Albümü Tavsiyesi: The Unforgettable Fire, October, Achtung Baby
4) Placebo
Yatakta dinlemesem de araç içinde giderken en çok tercih ettiğim grupların başında. Özelikle gece yolculuklarımda. Karanlığa o kadar yakışıyor ki. Kliplerdeki gibi hissettiriyor. Sinematik bir grup.
Yol Albümü Tavsiyesi: Meds, Battle for the Sun, Loud Like Love
Otel anılarımın vazgeçilmezi. Garip bir şekilde beni rahatlatıyorlar. Hani filmlerde olur ya, esas çocuk yatağa atar kendini ve tavana bakar. Bu grupla yapmaktan en çok zevk aldığım şeylerden biri. Boş boş yeni tavanları izlemek. Farklı kokular, farklı lisanlar, farklı tatlar. (En çok da yağmurlu günlere yakışıyor)
Yol Albümü Tavsiyesi: And Then Nothing Turned Itself Inside-Out, Painful, I Can Hear the Heart Beating as One
6) Pixies
Uykunuz geldiyse hemen bir kahve için. Mola verin. Bunlara rağmen uykunuz dağılmıyorsa bir banka oturup son ses Pixies dinleyin. Uyku muyku kalmaz, yola devam edebilirsiniz. Çünkü şarkılarında sonsuza dek genciz, sonsuza dek enerjiğiz. Hayatımın en dinamik konseriydi Pixies'i izlediğim o acayip gece. Dalağıma kadar dans ettiğimi hatırlıyorum. Parmaklarınızı direksiyonun üstünde gezdirerek ritim tutturur.
Yol Albümü Tavsiyesi: Indie Cindy, Doolittle, Trompe le Monde
7) Anathema
Rahmetli. Şarkılarıyla 2020'ye dek az mı yol arşınladık? Bilhassa elektronik albümlerini gece yolculuklarında dinlemek iyi hissettiriyor.
Yol Albümü Tavsiyesi: Distant Satellites, The Optimist, Weather Systems
8) Eagles
Uykunuzu aldıysanız, kahvenizi yudumlamış, erken saatlerde yola düşmüşseniz ve yol da çok uzunsa country rock dinlemek gibisi yok. Tabii bu müzik türünün titanları Eagles olduğundan fazla uzaklara gitmemeli. Bir yanda kolunuzu cama dayamışsınız, diğer kolunuz direksiyonda, gözleri kısıp yola odaklanmışsınız. Tatlı bir sabah esintisinin sevecen yumuşaklığı camdan içeri girmekte. Mis. Size düşen şarkıları mırıldanmak. Hotel California'yı biliyorsunuzdur, oradan işe başlayabilirsiniz. Daha keyifli bir şey var mıdır, sorarım size? Country, incinmiş kalpler ve yolcular için yaratılmış bir müzik türü değilse nedir, söyleyin bana soylu Romalılar?
Yol Albümü Tavsiyesi: Desperado, Eagles, One of These Nights
9) The Cranberries
Dolores'in vedasından beri grubu eskisi kadar dinleyemiyorum. Çünkü her seferinde içim burkuluyor. İster istemez doksanlara ışınlanıyorum ve onu dinlerkenki halimi anımsıyorum. Nostalji duygusu içinde yollar geçiyor. Kafamın içindeyse onlarca insan dolaşıyor.
Yol Albümü Tavsiyesi: Everybody Else Is Doing It, So Why Can't We?, To The Faithful Departed, Wake Up And Smell The Coffee
10) M83
Bu gruba yanığım. O kadar seviyorum ki.. Yeryüzünde tek bir grup kalacak olsa ben M83'ü seçerdim (Placebo hariç!). Dünyanın en iyi müziğini yapmıyorlar belki ama nedense beni en çok duygulandıran, yükselten veya düşüren grup kendileri. Manipüle ediliyorum onların şarkılarında. Dünyanın en rezil filmine onlardan bir şarkı ekleyin, başyapıta dönüşür. Haliyle yeni bir yere giderken onları yanımda taşıyorum. Eğer çok sevdiğim bir şehre gittiysem, o hazzı belki on misliyle hissettiriyor. Kötü bir şey yaşadıysam da şelaleler akıveriyor. En sevdiğim Before The Dawn Heals Us albümünü (ve iki albümlerlerini) bulmam da bir seyahat neticesinde olmuştu. Milano'da şans eseri görmüştüm ve dünya para verip almıştım. Sonra eskiyene kadar döndür baba döndür. Geceye en çok yaraşan albümdür. Muhakkak dinleyin onu. Yüz kere de dinlesem, hep aynı şarkılarda coşuyorum, aynı şarkılarda boğazım düğümleniyor.
Yol Albümü Tavsiyesi: Before The Dawn Heals Us, Hurry Up, We're Dreaming, Saturdays = Youth
Soru güzel yazı ilginçti, hiç böyle düşünmemiştim, bir tavrım da yoktu bu yönde, üstelik yolculukta da etrafın sesini seyretmeyi severim. Otele de zaten geç girer, uyurum. Fakat, yalnızken arabada dinlerim. Okurken bir yazımdaki bir anı hatırladım, yazında sevdiğim gruplar olsa da sanırım en unutulmazım yıllar öncesindeki bu cümlede: "Sonunda, her dinlediğimde gaz pedalını dibe vurdurmama neden olan Chris Rea'da karar kılıyorum. Doğru seçim! Baba ne zaman jazee Blue dese, ben kendimi şehrin dışına atar, kilometre saati tırmanırken, bakabildiğim son nokta 205 olur... du."
YanıtlaSilSiz bana uymayın, trafik kurallarına uyun, o zamanlar gençlik başımda dumandı da:)
Çevreye kulak vermek gerçekten benim de önem verdiğim bir konu. Özellikle yabancı bir ülkede isem sokaklarda, kafelerde asla müzik dinlemem. Şehrin sesine kulak kesilirim :) Bence en az dinlediğimiz şarkılar kadar ilginçler. Bugüne dek "sesine ve titreşimine" en çok hayran olduğum yer Beyrut'tu. O çeşitlilik etkileyiciydi :) Bir yerde çan, öbür yanda ezan, sokaklarda modern sesler. Tam bir cümbüş.
SilHiç öyle şeylere niyetlenmedim :)) Ruhum 88 yaşında :D Biraz hızlanıversin içinde bulunduğum arabada huzursuzlanırım.
Bak şimdi yine U2 meselesine döneceğim çünkü çok haklısın, fena halde Hindistan... Bulacağım ben o sitarlı versiyonu, yeneceğim seni Rajastan! :))
YanıtlaSilYolculuk kesinlikle, ama soruyu çevireyim geri atayım: mesrla ben kitap okurken ya da çalışırken pek dinleyemem. Peki sen (dinlediğine eminim de) ne dinlersin çalışırken / dikkatini toplaman gerektiğinde?
Açıkçası okurken bir şeyler dinleyemiyorum çünkü bütün dikkatim müziğe yöneliyor. "Aa bak sen melodiye" diye diye dikkatim uçuveriyor :) Çok nadirdir okurken bir şeyler dinleyebildiğim. Stephen King gibi çerez yazarları metal müzik eşliğinde okuyabiliyorum.
SilOdaklanma gerektiren şeylerde ise klasik müzik tercih ediyorum. 15 sene önce bir yerde okumuştum. Bilimsel bir araştırmaya göre içinde tekrar barındıran eserler, bir şeyleri ezberlemek, odaklanmak için en doğru seçimmiş. Ne derece doğru bilemiyorum ama yıllardır bunu uyguluyorum ve bir şekilde işe de yarıyor :D Wagner'de (cancel'cı Almanlar duymasın) motiflerin sürekli tekrar etmesi nedeniyle en çok ona başvuruyorum. Bir de tabi uzun süreleri etkili :) 3-4 saat işimle oyalanabiliyorum. Adamın heybetli prelude'lerinde genelde yapacağım işin taslağını çıkarıveriyorum :D Minimal müzik de özünde tekrarlara dayandığı için muhakkak dinlerim. Steve Reich, Terry Riley, Kronos Quartet, Arvo Part ve olmazsa olmazım Philip Glass. Bu bestecilere çok fazla başarımı borçluyum :))
bir de her sayfaya bir yazı özelliğinden vazgeçsen , evim gibi dedim ardına hemen müdahaleci anne gibi :D ama zor yani böyle ..
YanıtlaSiluzun uzadıya seyahatleri özlediğimiz bu günlerde nasıl iyi geldi hemen hepsini çok severim yazdığın grupların müzik zevkine sağlık bir de şunu farkettim . bende de sürekli hiç olmazsa arkada müzik çalsın istiyorum kafam meşgul olsun diye istiyorum sanıyorum bunu bu aydınlanma için de teşekkürler efendim.
ipod un değerini telefonumu dezenfektan dökülmesi sonrası üç haftadır uzak kalmam sonucu anladım , yedek telefonda müzik dinleyemedim ah dedim şimdi ipod um mp3 çalarım vs olsa nasıl güzel olurdu . Elde bir tane yedekte bulundurmakta fayda var .
Ama anne :(( Hehehe ben de başta garipsemiştim bu tercihimi ama zamanla çok daha pratık olduğunu farkettim. Sayfa yüklenme hızı arttı ve çok uzun yazıları kesmeden paylaşabiliyorum ferman gibi :p
SiliPod konusunda ben çok acayipim. Bozulan fosil modellerini dahi atamıyorum. Hepsi duruyor :D Hepsinin anısı var. Dediğin gibi bir yerlerde bir çalışan yedek müzikçalar durmalı. Acil durumda kullanmalık :)