Akşam yatmadan son bir defa mesajlarımı kontrol edeyim dedim. O sırada Google'da bir şeye bakasım geldi. Derken en çok arananlarda "Demir Özlü"yü görünce eyvah dedim, bir şey oldu. Çünkü normal günde çoğunluğun aklına gelmeyen yazarlardan(dı). Vefat etmiş. Tadım kaçtı.
Gittiği yerde huzur bulsun. Ama ne hikmetse hak ettiği değeri pek bulamadığını düşünenlerdenim. Edebiyat ve sanat çevrelerinde kredisi yüksek, saygı gören yazarlardan biriydi hiç kuşkusuz. Ama herhangi bir kitapçıya girsek, orada alışveriş yapan gençlere ismini sorsak muhtemelen ezici çoğunluğu bilmiyordur. Tatsız.
Dalgalar kitabıyla tanımıştım. Okul sonrası dinmeyen edebiyat açlığımı durdurabilmek gayesiyle kitap bakınıyordum. Sonra karşıma Dalgalar çıktı. Çocukluğumdan beri denize, dalgalara olan ilgimden kaynaklı bir merak uyandı. İsminde bu kelimeler veya çağrışımları geçiyorsa genelde sualsiz satın alıp okuyorum. Ve ilginç bir şekilde de genelde hoşuma gidiyorlar. Dalgalar da çok hoşuma gitmişti. İnce bir kitap olmasına rağmen içeriğiyle epey zengindi.
Hafızam yanıltmıyorsa Tayland'ın Krabi bölgesinde geçiyordu ve yazarın içine düştüğü durumları anlatan, kuşaklararası farkı, varoluş bunalımını, kültür çatışmasını merkeze oturtuyordu. Bir iki günde okuyup bitirmiştim. Ama bir şekilde aklımın bir kenarında yer edindi. Sonra merak ettim. Bir Küçükburjuvanın Gençlik Yılları, Bunaltı, Sürgünde 10 Yıl ve Bir Beyoğlu Düşü diyerek ilerledim.
En son 2019'un son aylarında Kızılay'ın altını üstüne getirdiğim bir gün, YKY basımı Sürgün Küçük Bulutlar toplamasını bulmuştum. Okuyup bitirmek nasip olmadı. Ama bu vesileyle bir göz atacağım. Eminim o kitabı da seveceğim.
Eminim diyorum çünkü onun kuşağının kalemleri (ve elbette kendisi) büyük ölçüde iyi işler çıkarıyor. Günümüz edebiyatında da çok iyi işler yapılıyor; burada kalkıp nankörlük edecek ve naftalin kokutacak değilim. Ama 50'ler ve 70'lerde yazan yazarlarla daha çok ortak noktam olduğunu hissediyorum. Bir okuyucu olarak onlarla benzer kaynaklardan besleniyor, ortak ilhamları alıyorum. Dolayısıyla da yazdıklarında kendimi bulmam çok daha sık rastlanan bir durum oluyor.
Ferit Edgü, Orhan Duru, Adalet Ağaoğlu, Oğuz Atay ve Demir Özlü gibi yazarlar benim kafa yapımla büyük uyum içindeler. Haliyle de onlarla özel bir bağ kurdum. Yıllarca onların kitaplarını büyük iştahla tükettim. Hatta bu satırları yazdığım şu günlerde Ferit Edgü'nün birkaç kitabını birden okuyorum. Yeri gelmişken kendisine de sağlıklı bir ömür diliyorum. Zira o eski kuşaktan geriye bir tek o kaldı. Edgü'den sonra nasıl bir edebiyat bizleri bekliyor olacak hiç bilmiyorum.
Alper Canıgüz, Murat Menteş, Mahir Ünsal Eriş, Hakan Bıçakcı gibi okurken büyük keyif aldığım, kıvrak zekalı, müthiş yetenekli yeni nesil yazarların kıymetlerinden sual olunmaz. Ama bir kitap çıkardıklarında koşa koşa soluğu kitapevlerinde mi alıyorum, hayır (araya fazla açmadan birkaç hafta içinde temin etmeye bakıyorum). Bunu beceren iki üç yazarımız var. Orhan Pamuk'un son dönem kitapları biraz tatsız olsa da her romanı beni heyecanlandırıyor ve çıktığı gibi alıyorum. Hakan Günday uzun zamandır sessiz; ama beklemedeyiz. Ve muhtemelen son yirmi yılda okuduğum en keyif veren Türkçe kitapların kalemi Barış Bıçakçı, onun bir kitabının çıktığını işittiğimde işin rengi değişiyor ve aynı günün sonunda alıyorum.
Denizle benim alıp veremediğim ne acaba? Büyülüyor beni. Akşama kadar dalgaları seyredebilirim.
Sizin denizle muhabbetiniz nasıl..
14 Şubat 2021 Pazar
Demir Özlü'nün Dalgaları
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Yukarıdaki fotoğraf yetiyor diyeyim...
YanıtlaSilTezer ağabeyine kavuştu...
Kesinlikle..
SilGünümüz okuyucusunun tanımaması Demir Özlü'nün hak ettiği değeri ne derece gördüğünü belirlemiyor bana kalırsa. Bahsettiğin kuşak her şekilde çok değerli. Günümüz tarzı başka olabilir -ki aslında tasvip etmiyorum- genç okuyucu içinden de onun eserlerini okuyanlar vardır. Dediğin gibi gittiği yerde huzur bulsun. İyi ki yazmış.
YanıtlaSilVe deniz... Denizi izlemek gibisi var mı? :) Bunun bizi niye bu kadar etkilediğini çok düşünmüşümdür:)
Bazen acaba muhafazakar bir refleks mi gösteriyorum diye düşünüyorum. Yeni nesil yazarlara haksızlık etmek istemiyorum. Ama yine de günün sonunda ister yerli ister yabancı olsun günümüz yazınını eskiye oranla eksik buluyorum. Kendine göre güzellikleri var. Yeni bir soluk. Hepsini kabul ediyorum. Ama bu saydığım isimleri ve yirminci yüzyıl modernist yazarlarını her zaman başka bir açıdan değerlendiriyorum.
SilAcaba diyorum evrimin bir götürüsü olarak bizler istemdışı olarak eski habitatımızı mı özlüyoruz?? Sonuçta hepimiz yeryüzünde bir şeylerden dertliyiz ve sürekli kaçacak huzurlu yerler arıyoruz :)
every breaking wave! Songs of Innocence albümünün en favorilerinden biri :)
YanıtlaSilalper canıgüz ve barış bıçakçı'nın hangi kitabından okumaya başlayalım ?
İşte budur! :) Ben de çok seviyorum bu şarkıyı ve aslında albümün tamamını. Experience da fena olmamış. Çoğunluk söylense de, U2 son yıllarda hiç boş albüm yapmadı şükürler olsun.
SilCanıgüz gerçekten matrak bir yazar ve her kitabında yüzümde hınzır bir gülümseme oluyor :D Başlangıç için Gizli Ajans'ı önerebilirim. Ben de o kitapla başlamıştım ve epey ilgimi çekmişti. Bıçakçı'ya gelirsek, galiba ben en sevdiğim kitabını önereceğim: Bir Süre Yere Paralel Gittikten Sonra (kitap bittiğinde ufak bir melankoli fırtınası yaşamıştım :D).