"En"li konuşmaktan çekinirim. "En iyi şarkı", "en iyi albüm", "en iyi konser". Bunlar çok öznel şeyler. Ama bir şarkı için istisnası olabilir. En iyi "synthpop" şarkısı nedir derseniz Blue Monday cevabını veriveririm. Hiç acımam. Çünkü gerçek bir prototip. Ondan sonra gelen synthpop şarkılarına ön ayak olmuş. Ve türün bütün özelliklerini içinde taşıyor. İlginç bir şekilde kendisini ne zaman dinlesem ilk kez dinliyormuş gibi hissediyor, heyecanlanıyorum. Oysa kendisi belki en çok dinlediğim pop şarkısıdır. Yüzlerce kez. Şarkı aynı zamanda tüm zamanların en çok satan uzun çalar plağı ünvanına sahip. Ne dersiniz, New Order dosyası mı açsak yakın bir zamanda? İştahım açıldı. Peki bu şarkı nereden aklıma geldi? Yeni bir Youtube kanalı keşfettim. Professor of Rock diye bir hesap. Güzel şarkı incelemeleri yapıyor. Gerekli kilit isimlerle de röportajlar yapıyor. Peter Hook ile görüştüğü videoyu seyredince gaza geldim. Hook Baba ile geçtiğimiz yıl tanışacaktım. İstanbul konseri vardı. Sadece Joy Division şarkıları çalacaktı. Konsept bir gece. Ama saolsun pandemi girdi araya. 2021'e ertelendi, fakat sonrasında iptal oldu. Bir gün Hook ile tanışmak ve onu sahnede canlı canlı seyretmek istiyorum. Kendisi benim için her zaman "kafa" müzisyenlerden biridir. Oturup çay kahve muhabbeti edilesi isimlerden gibi geliyor (ne hikayeler vardır ya onda da.. Joy Division'dan tutun bugüne kadar).
New Order, müzik tarihini değiştirmiş gruplardan biri sahiden. Düşünsenize. Seksenlerde bir anda patlıyorsunuz (Joy Division). Ama bir gün solistiniz (Ian Curtis) intihar ediyor. Henüz ikinci albümdesiniz. Yola nasıl devam etmeli? Bereket, Division'ın hayatta kalan üyelerinin hepsi cesur sanatçılarmış ki yola bambaşka bir isim ve müzik anlayışı ile devam ediyorlar. Çoğumuz mevcut tarzda devam eder ve eski nakaratları döndürürdük. Post-punk'tan synthpop'a, hatta dans-rock'a geçmek müzik tarihinin en devrimci hareketlerindendi. Depeche Mode, Pet Shop Boys, Alphaville, Eurythmics falan hepsinin başımızın üstünde yerleri var ama New Order bir başka dostlar.
Filmlerde de sıklıkla şarkılarına rastlıyoruz. Atomic Blonde'da casusluk hikayesi içine Blue Monday'in yedirilmesi ne güzel bir detaydı. Sonra klasik seksenler filmlerinden Pretty in Pink'te çalan Elegia (ve Thieves in the Night). Elegia çalarken tüyler diken diken olur. Esas kız ne yapacaktır? Oğlan kızdan yüz bulabilcek midir? Trainspotting'te çalan Temptation'a ne demeli?
Ay Professor of Rock hesabını barbar kocam takip ediyor, oğlanın sesi evin içinde mır mır mır aylardır. Geçenlerde "Ne ayol bu Profesör?!" diye ben de çöktüm ekranın karşına, Morrissey'den bahsediyordu. Önce ağladım, sonra gidip kendime bir içki yaptım ahhahhhaha ay :D Yemin ederim bir virüs gibi, insanın en kırılgan döneminde giriyor hayatına Morrissey. Oğlan da kendi ergenliğinden bahsetti Morrissey'den bahsederken, içime oturdu. Morrissey'i bu saatten sonra naapıcağımı bilememenin sıkıntısıyla beraber her şey içime oturdu. Ayh, neyse.
YanıtlaSilHemen takip etmeye başladım oğlanın kanalını, reklamını yaptığı gözlüklerden de alırdım yemin ederim ama gümrük mümrük çok zor :D
Hocaların hocası Şafak Bey diyorum :) Ahahahaha malum zat öyle bir bağ kurmuş ki hayranlarıyla, naparsa yapsın kırılmıyor ve sonunda bizler kederimizden ayrana vuruyoruz kendimizi, heder oluyoruz :D Ben de bazen açıp dinleme teşebbüslerimde kendimle kavga ediyorum. Sonra bir numara çekip "aman canım Smiths bu, Morrissey sayılmaz" diyorum ahahaha.
SilYa o kadar mantıklı ki ahhahhahha :D Smiths bence de Morrissey değil. Ühü :D
Sil