Geçen sene büyük hadiseler yaşadım. Büyük ayrılıklar oldu. Çok da iyi oldu; çünkü şunu farkettim, bu hayatta şansı ve fedakarlığı hak edecek insanların sayısı çok az. Bunu hissetmelisiniz. Kalbinize yatmıyorsa kesip atacaksınız o ilişkiyi, hemen. Durmayacaksınız. Ama demeyeceksiniz. Düzelir belki de demeyeceksiniz. Çünkü dostlar, insanlar çok değişmiyor. Bir kez rüzgar yüzüne eserse, gemiyi terk edin. Çünkü son nefesinizi de bu aptallıklarla tüketmeyin. Belki son nefesinizi o saçmalıklara harcayacaksınız. Gereği yok. Bir şarkı söylerken ölmeyi yeğlerim.
Yaşama arzumun üstel bir şekilde çakıldığı şu son yıllarda, bir de bu insanlarla uğraşıyormuşum. Hey güzel Allah'ım. Hiç akıl fikir yokmuş. Baya baya insanlarla uğraşıyordum. Alttan al, alttan al. Ulan alt malt kalmamış. Havada kalakalmışız. Serbest düşüşe geçmişim. Ağzıma etmişsiniz saolun. Yeter yahu. Sanki Şirin Babayız. Her şeyimiz süper. Mutluluktan yıkılıyoruz. Kalkıp sizin egolarınızı okşamamı, eğilip bükülmemi istiyorsunuz. Ay götüm. Çok afedersiniz. Biri de şey diyordu, "ilişkimiz toksikleşti". Ay lafa. Lafa bak. Düşüp bayılacağım. Enayilik bende, senin kabahtin ne ki? Hababam hoş gördük seni yıllar yılı. Beni en son insanların içinde azarladığın günde bir şeyler oldu içimde. Ondan sonra toparlayamadım. "Toksikini" unutmadım. Ve yol verdim gitti.
Bu toksik eleman ve son zamanlarda yol verdiklerimin çoğu beni zehirlediler arkadaşlar. Yıllar yılı. Çeşitli sebeplerden kalan 21 gram yaşama isteğimi de onların olumsuzluklarından olumlu yanlar çıkarmak için harcadım. Çünkü koca bir salaktım. Hep dinledim. Hep hoş gördüm. Peki ben nasıldım? Bok gibiydim. Ama kalkıp da olumsuz duygularımla ezmeye kalkmadım onları. Karanlığa boğmadım etrafımı. Her tartışmada kazanan taraf olmak istemedim. Çünkü dostum diyordum. Herkese demediğim şekilde. Varsa kendi sorunlarım kendim çözebilrim (ki kendi içimde üstünden gelemediğim şeyler var hala). Çözemesem kaç yazar ayrıca. Ölüm var yaşamın sonunda. Gideceğimiz yer belli. Ne yani? Yarın gitsem keşke o yere, zerre üzülmem. Ne korkacağım.
Çünkü benim yaşam anlayışım bu. Öleceğini bildiğin halde bu hayatı o kadar ciddiye alıp dertlenmek saçma geliyor. Ottan boktan kendi yaşamımı kendime zindan etmek istemiyorum. Hem siz ne yaşadınız? Yoksulluk mu? Savaş mı? Açlık mı? Bir bok değilsiniz. Rahat batmış üç beş lümpensiniz. Kendi mutsuzluklarınızla başkalarını mutsuz ediyorsunuz. Ama yo, yok tok-sik bundan sonra. Ne kadar nefret etsem de yaşamak istiyorum dostlar. Elimdeki son bilyeleri böyle rezilliklerde ütülmek istemiyorum. Bu yüzden de artık tek Toxic, Britney'nin Toxic'i. Umrumda bile değilsiniz. Belki bu yazıyla konuyla alakası olmayan sizleri de aşağı çektim... Onların bana yaptığını yaptım. Hayır. Bunu istemem. Gülenyüz attım farzedin. Sizi üzmek hiç istemem. Aşağı çekmek. İlk ve son bu. Bir yerlere yazmasam kendimden çıkaracaktım yine. Kuyuya tükürdük, bitti.
Kendinizi sevin. Doğayı sevin. Müzik dinleyin. Aşık olun. Gerisi yalan dolan. En büyük dileğim ölüp gittiğimde bir ağaç altına gömülmek (aman o da yasak mı nedir, hiç bilmiyorum). Mümkün olduğunca doğanın içinde, insanlardan uzak. Ne bir mezartaşı olsun ne bir işaret. Unutulup gideyim. Neme lazım. Mezarda da bulurlar beni, dert yanarlar, ağamsın paşamsıncılık isterler, ilk fırsatta tepene çıkarlar. Aman aman. Başınıza sonra bir de zombi Zihin çıkar. Ölmüş adama küfrettirirler. Köpekler işesin mezarıma, inekler tepelesin toprağımı. Mis.
Kurtar bizi Hande. Yap şu yirminci yıl albümünü, şaşıralım. "Apayrı" gibi. Eski günlerdeki gibi. Çıkış yolu pop müzik. Sabaha kadar dinlemek istiyorum. Dans etmek istiyorum, gidenlere, kalanlara.
En güzeli kendi hayatını yaşamak valla... Hep başkalarına koltuk değneği olmak da bi yere kadar
YanıtlaSilBence de. Herkes kendi yaşamına bakmalı.
SilAyrılıklarda fayda var. Yani böyle tarif ettiğin gibi durumlarda. Arkadaşlıktan beklentimin ve arkadaşlığa verebileceklerimin ne olduğunu oturup düşünmem gerekti benim. Krizler oldu. Çoğu krizin ayısı da bendim, inkar edecek değilim. Sonra oturup düşündüm, ben ne yapıyorum, ne istiyorum diye.
YanıtlaSilArkadaşım yanımda değilken onun hakkında ne düşünüyorum? Telefonda adını görünce seviniyor muyum? Benim için bu küçük formül işe yarıyor. Ay çok salakça biliyorum ama gündelik hayatın içinde kendi yağıyla kavurulup gidiyor bazı arkadaşlıklar. Arkadaşım dediğim bazı insanlar 6 ay ortadan kaybolsa acaba fark eder miyim kaybolduklarını? Ya da yıllar boyu alışkanlıktan her gün mesajlaştığım (Naber? İyiyim. Senden naber? İyi.) bir arkadaşla gerçekten böyle vakit geçirmek istiyor muyum yoksa her gün illa ki bir mesaj geldiği için otomatik cevap mı veriyorum? Yanında sıkıntıdan ölsem de, bazen koşarak kaçmak istesem de, biri "Nasıl biridir?" diye sorunca aklıma hakkında söyleyecek tek bir pozitif/enteresan/övücü şey gelmiyor olsa da sürdürmeli miyiz bu ilişkiyi?
Karşı tarafın da bunu sorgulamasını arzu ediyorum. Mesela arkadaşım bana gelip hayatındaki herkesin dedikodusunu yapıyorsa ama bu insanlarla vakit geçirmekten de vazgeçmiyorsa, büyük ihtimalle o insanlarla konuşurken de benim dedikodumu yapıyor. Mesela arkadaşımın iş arkadaşlarıyla tanışıyorum ve hepsi bana domuz gibi davranıyor, bir anda uyanıyorum ki hakkımda hiç iyi şeyler anlatılmamış bu iş arkadaşlarına. Niye sürdürüyoruz biz böyle arkadaşlıkları? Networking başka bir şey, arkadaşlık başka.
Kriz ayısı mriz ayısı olmam umrumda değil, bence biraz yalnız kalabilmeyi öğrenmemiz lazım. Biraz da kendimize karşı dürüst olmamız lazım. Bir insana bir-iki yakın arkadaştan fazlası çok da lazım değil bence.
Ne desem bilemiyorum. Bunun gibi öfkelendiğim anlar nadirdir ama çileden çıkardılar. Onları tebrik ediyorum buradan. Kızmamın en büyük sebebi de söylediğin "telefonda adını görünce sevinmek"ti. Ben bu insanları görünce seviniyordum. Gerçekten. Telefon ekranında olsun, bir kitapçıda şans eseri karşılaştığımda olsun. Fakat kazan içten içe kaynıyormuş (en çok kızdığım şey ise buydu zaten, madem benle ilgili bir memnuniyetsizliğin vardı neden sustun yıllarca.. paylaşmak yerine). Demek ki birine dost derken bile temkini elden bırakmamak lazımmış. Nasılsa dostuz diyip gardını indirince güvercin gibi ediyorlar başına. Daha uzun bir yanıt yazmak isterdim ama bu mevzu beni boğdu. Yazamıyorum. Sadece haklısın diyebiliyorum.
SilBen de son aylarda dostum dediklerimi değerlendirmeye aldım.Yavaş yavaş uzaklaşıyorum hepsinden.Sevdiğim bir arkadaşım vardı,artık ne zaman beni arasa acaba yine ne oldu diye düşünüyorum.Benim de yeni kriterim mutluluklarında bizi düşünmeyip de başlarına kötü bir şey geldiğinde veya ihtiyaçları olduğunda arayıp soran insanlar.İşte onlardan uzaklaşıyorum.Niyeyse hep kötü gün dostu olmuşum.İstemiyorum artık.Beni de boğuyorlar.Son zamanlarda dert dinlemiyorum,oh be diyorum hayat varmış.
YanıtlaSilHayat hepimizi pozitif insanlarla karşılaştırsın ;)
"Acaba yine ne oldu" gerilimini başka bir arkadaşımla yaşamıştım. Fakat ilginç bir şekilde araya soktuğum mesafe işe ayaradı ve tekrardan ilişkimiz düzeldi. Demek ki bazılarına es vermek gerekiyor kendine çekidüzen verebilmesi için.
SilOlumsuz insanları barındırmamalı hayatlarımızda :)
en yakın 3 arkadaşım başka şehir ve ülkelerde yaşıyor, bir arkadaştan bütün beklentilerimi fazlasıyla karşılayan, hem iyi hem kötü gün dostu bir kuzenim var ve o da on yıl kadar önce avustralya'ya yerleşti. 2014'te 7 yıl kadar sonra istanbul'a döndüğümde kendimi epey arkadaşsız hissediyordum ama allahın nasıl sevdiği bir kuluysam otuz beşimden sonra hayatımın sonuna kadar olmalarını istediğim yeni bir arkadaş grubum oldu. çocukluktan beri hep şanslıydım bu arkadaşlık işlerinde ama yukarıda senin ve mina'nın tüm yazdıkları üzerine söyleyebilirim ki iyi arkadaşlarım olmasaydı sadece "bulunsunlar işte" diyerek kimseyle arkadaşlık kuramaz ya da devam ettiremezdim. böyle insanlardan uzaklaşmak ve temizlenebilmek büyük nimet. yalnızlığın gündelik hayat içinde kolaylığı olduğu kadar zorluğu da var ama kötü insanlar ve kötücül gölgeleri kadar hiçbiri yoramaz. bence temizlenmiş ve kendine kavuşmuşsun. hayırlısı olsun.
YanıtlaSilKesinlikle. Kötü düşünce ve enerji yayan bir arkadaş her daim yalnızlıktan daha kötü bir şey. Çünkü seni durmadan aşağı çekiyor. Bu yukarıda bahsettiğim kişi de tam öyleydi. Felaket habercisi. Ekonomik krizden tut da her türlü olumsuz şeyi bana paslayıp "öldük bittik" muhabbeti çeviriyordu. Bir de kendi sorunlarını da bana aksettirince seyret eğlenceyi :) Sonra sen bir itiraz sesi yükseltince tepene çıksın. Aman aman. Tövbeler olsun. Gerçekten kendime kavuştum. Çok doğru :)
Sil