Tastamam bir sanatçıydı kendisi. Şanslıydı ve Tanrı vergisi bir sesi vardı. Kimse onun gibi feryat edemezdi (The Beautiful Ones, Do Me Baby ve When Doves Cry'a bakın) ! Müzik dergilerinin hazırladıkları "tüm zamanların en iyi gitaristleri" listelerinde bulunan insanların büyük kısmından daha iyi gitar çalardı. Külliyatına biraz dalarsanız karşınıza onlarca Prince çıkar. Klasik, blues, rock, pop, caz, funk, r&b,.. Her telden çalardı gitarıyla ve çalmayı bildiği sayısız enstrumanlar ile canı istediği her tarzda müthiş bir performans çıkarabiliyordu ki bu çok alışıldık bir yetenek değildir. Pek tabii dans konusunda dönemdaşları Madonna ve Michael Jackson'ın da altında kalmaz, deliler gibi dans ederdi. Sınırları zorlardı. Tıpkı Bowie gibi Prince de cesurdu ve doğruydu, samimiydi.
Kendi sanatlarının sınırlarını zorlamasını iyi bilirdi her iki sanatçı da. Onları bu kadar erişilmez kılan şey de buydu tam olarak. Bedenlerini tuval olarak kullanırlardı adeta. Tek rakipleri kendileriydi. Cinsiyet sınırlarını, tabuları ve ana akım sanatçıların her türlü maddi sınırlarını zorlamayı seviyorlardı. Günümüz şarkıcılarından onları ayıran temel nokta da burası işte. Artık çoğu şarkıcı risk almak istemiyor. En farklı, en cesur dediğiniz pop yıldızları bile alternatif işleri tutmayınca "başarısızlıklarını" telafi etmek için hemen peşinden ucuz şarkılar kaydedip "kayıp yılları" unutturmaya çalışıyor. Oysa ne Prince ne de Bowie kimseyi umursamazdı. Prince şimdiye kadar otuz dokuz stüdyo albümü çıkardı. Sayısız yan projede yer aldı. Genç şarkıcıları desteklemeyi unutmadı. Ne istiyorsa onu yaptı. Listelerde zirveyi de gördü dibi de. Umrunda olmadı. Dönemdaşları gençlere kendini sevdirmek için kırk takla atarken o yoluna devam etti ve hep farklı şeyler denedi. İşte ilham alınacak gerçek bir sanatçı ! Kendisini seven bizler bile kimi zaman albümlerini takip etmekte zorlandık. 2007 çıkışlı başarılı Planet Earth'ten sonra çıkardığı albümleri halen adam gibi dinlememişimdir mesela. Feci üretkendi. Tüm bunlar olurken her dönemde farklı bir sahne ismi, farklı bir persona ortaya koydu. Bowie gibi Prince de müzikal bir bukalemundu.
Nostalji yaptığımı sanabilirsiniz. Evet, Bowie'nin de Prince'in de yeri bende ayrıdır. Tarafsız bir şeyler yazamayacağımı biliyorum. Ama şu bir gerçek ki, artık böylesi gerçek sanatçılara rastlanmıyor. Çünkü her şey tek kullanımlık, her şey talebe göre şekilleniyor. Büfelerden alınan aylık müzik dergileri yerini 140 karakterli tweetlere veya elektronik dergilere bıraktı; birçoğumuz artık tek şarkı için koca bir albümü satın almaya yanaşmıyoruz. Hatta bırakın tek şarkıyı, albümün tamamı muhteşem bile olsa gidip almıyoruz çünkü uygun fiyatlı yasal müzik uygulamaları var. Düzen tüketmek ve hız üzerine kurulu. Bu koşuşturma içerisinde, cd/plak/kaset gibi formatların içinde bulunan kartonetler kimin umrunda ! Şarkı sözlerini bile okumuyoruz. Gerek duymuyoruz. Çünkü dinlemiyoruz bile !
Ben eski kafaya devam ediyorum yoluma. Elimden geldiğince beğendiğim şarkıcıların albümlerini satın alıyorum ve eğer kartoneti varsa inceliyorum. Çünkü o araştırma ruhunu yitirirsem, o heyecan giderse geriye sadece müzik obezliği, müzik tüketimi kalıyor ki sanatın tüketilmesi demek onun ölümüyle eş değerdedir ancak. Prince bunun farkındaydı. O yüzden Spotify, Youtube ve hepsine direndi. Yeni nesiller onu nasıl anar bilmiyorum; fakat kendisi bizlerin müzikal prensiydi.
Funk müziğin kıvraklığını pop müziğin plastikliğiyle harmanlayan, seksi aşkla buluşturan ve tüm bunları rock müzikle ifade eden androjen rock yıldızı Prince'i, gençlik idolümü, bir müzikal devrimciyi, sevgi ve saygıla anıyorum. Beklenmedik bir veda oldu belki ama sonuna kadar kendin olduğun ve direndiğin için teşekkürler. Around the World in a Day, Chaos and Disorder, Controversy, Diamonds And Pearls, The Gold Experience, Love Symbol, Parade, Planet Earth, Purple Rain, Sign O' The Times ve 1999 gibi kült albümler için binlerce kez teşekkürler.
Son kaydettiği şarkılardan biri olan Baltimore ile yazımı bitirmek istiyorum. Prince, son bir defa, barış için söylüyor, kulak verin çağrısına. Prince'in ilham kaynağı olan Stevie Wonder, kendisi için dün şu cümleyi kurdu; "aşk ordusundan birini kaybettik".
"Sistem çöktü. Bunu düzeltmek için bu defa genç insanlara ihtiyaç olacak. Yeni fikirlere, yeni bir hayata ihtiyacımız var." - Prince (2015)
Tüylerim diken diken oldu son dizelerini okurken. Sanat adına durmadan geçmişi arayan/özleyen bir ilerleme gösteriyoruz. 2 3 yıl önce olsa Prince'ın bu üretkenliğini doyumsuzluk yada tatminsizlik olarak yorumlardım. Şimdiyse tek gördüğüm farklı şeyleri deneme ve üretme tutkusu.
YanıtlaSilÇok gizli bir noktaya değinmişsin. Prince ve Bowie risk almaktan korkmayan gerçek sanatçılardı. Ellerim titreyerek yazıyorum ama bu onları gözümde Michael Jackson yada Stewie Wonder ve hatta Madonna'dan daha değerli kılıyor. Farkettim ki dünyada kendimize yapabileceğimiz tek iyilik yenilenmek. Bilmek uygulamaya yetmiyor çaba harcamak lazım. Neyse ki önderlerimiz sağlam.
Planet Earth'ten (2007) sonra tam yedi albüm yayınlamış. Bu ne demek, neredeyse her sene bir albüm çıkarmış. Hayattayken ben de "ne yapıyor bu adam, bir dur da soluklan Prince abi" diyordum. Fakat dediğin gibi şimdi uzaktan bakınca sadece istediğini yapıyormuş. Tıpkı 90'larda çıkardığı antin kuntin albüm denemeleri gibi. İçinden gelen üretme dürtüsünü hiç bastırmamış. "Aman biraz çekileyim de, piyasanın gidişatına göre bir şeyler çıkarırım" dememiş. Tam da sanatın olması gerektiği gibi duygularıyla hareket etmiş. Ve sanatının her basamağında parmağı olmuş. İplerini yapımcı firmalara teslim eden çok şarkıcılar biliyoruz.
SilMadonna'nın son 10 yılına baktığımızda tespitin daha da netleşiyor. Bir yanda imzaladığı plak anlaşması, çıkması gereken turneler. Öbür yanda ise listelerden düşmemek adına dönemin "popüler şarkıcı"larını albüme çekme denemeleri. Keşke American Life'taki cesur duruşunu sürdürebilseydi. "Aman Kraliçe'lik tahtından düşmeyeyim, listelerde kalayım" korkusu ile devam etmeseydi. Sonucu görüyoruz..
Rumi der ya, "Ne kadar söz varsa düne ait, şimdi yeni şeyler söylemek lazım" :)
çocuktum pop saatinde cream klibini gördüm de niye bilmem aklım gittiydi. epeydir izlemedim o klibi, bi' bulayım şimdi.
YanıtlaSilbir de gerçek bir star olduğunu düşündüm hep ama yan yana olsak hep kavga edeceğim biriymiş gibi gelirdi. hiç bilmiyorum sebebini.
ay ünlülerle ilgili falan niye böyle şeyler düşünüyorsam ben de?
Cream ve Get Off'lu dönem belki de en görkemli Prince dönemiydi. En azından bana göre. Şarkıların bulunduğu Diamonds & Pearls albümü en çok dinlediğim Prince albümlerinden biri ve adamın ölüm haberini alınca aklımda Purple Rain yerine Thunder çalmıştı.
SilUzaktan bana da anlaşılması güç, belki de ukala biri gibi geliyor fakat sanatçı arkadaşları kendisinin yardımsever ve esprili biri olduğunu söylemiş.
Hepimiz düşünüyoruz :)