Zihnin Arka Sokakları

"Ve en sonunda göreceğin aşk, verdiğin aşka eşit olacaktır." - The Beatles (The End) 🎵🐝💕🌻🌍🐾

13 Eylül 2021 Pazartesi

Hayattan Zevk Almak ve Matrix


Yeni fragmanı seyrettiniz mi? Matrix'in dördüncü filmi Ressurections, bu yılın sonunda nihayet gösterime girecek, hem de pandemi engeline rağmen. Muhtemelen ben de bu filmi ilk haftasında sinemada izlerim. Çünkü bu seri ve Lana Wachowski'ye dair güzel anılarım var. Fakat bir şeyi farkettim ki artık insanlar hayattan zevk almak yerine çoğunlukla eleştirmeyi yeğliyor. Bunu son yıllarda internette daha fazla farkeder oldum. Bir şey çıkmadan önce eleştiriye boğmak ve ona tepeden bakmak bir tatmin oluşturuyor. Matrix seneler sonra geri dönüyor ve iki dakikacık bir fragman çıkıyor... hurra eleştiri eleştiri. Yahu bir soluk alın. Bir bekleyin. Daha filmin tamamını izlememişsiniz. Bu neden yok, şu neden böyle, falancayı sevmedim. Bir de peşinen filmin "kötü" olacağını söyleyen kahinler var. Film gerçekten kötü de çıkabilir iyi de çıkabilir. Göreceğiz. Ama şu bir gerçek ki Lana Wachowski onca sene aradan sonra salak mı da kötü bir filmin altına girsin. Yıllardır sinemada beklediğini bulamamış, eleştirmenler tarafından eleştirilmiş, son dizisi iptal edilmiş bir yönetmenden bahsediyoruz (Sense8 de son yıllarda izlediğim en iyi diziydi ayrıca!). Bu kadın emin olun hepimizden daha fazla istiyordur bu filmin iyi olmasını ve dolayısıyla da üzerine eğiliyordur. Merak etmeyin. Kötü çıkarsa da üzülürüm ama çok fazla da eleştirmem; çünkü bu hayat olumsuzluklara fazla takılmaya gelmiyor. Varsın Matrix'in dördüncü filmi de vasat olsun. Nedir yani? Dünyanın sonu gibi davranacak değilim. Hayata bakışım pesimist olsa bile dışarıya bunu hiç yansıtmam ve mümkün olduğunca da işlerin hep olumlu yönlerine bakarım. Tutulacak bir tarafı da yoksa görmezden gelirim. Ne büyük albüm hayalkırıklıkları yaşıyorum ben ama hiçbirini buraya yansıtmamaya çalışıyorum. Yoksa ben bilmiyor muyum Iron Maiden'ın son albümünü burada pataklamayı? Ama marifet değil. Koskoca gruba "sizi çözdüm, siz, siz olamamışsınız" mı diyeceğim? Neyse ne. Herkes kendi güvenli alanında yaşıyor ve onun içindeki sanatçıları, fikirleri, kitapları, sinemaları olumluyor. Ben de açıkçası bu filme öyle veya böyle olumlu hislerle yaklaşıyorum. Şu fragmanı bile kaç gündür kaç defa seyrettim. Hayattan zevk almak bu kadar basit.

Kaldı ki sinema ölüyor. Kabul edin etmeyin. Pandemi bu süreci muazzam hızlandırdı. Hepimiz evlerimizde kıçımızı başımızı yayarak dura kalka seyretmeye alıştık. Çoğumuz tekrardan sinema salonlarına tıkılıp üstüne bilmemkaç lira verip put gibi koltuklarda oturmaya tekrar dönmeyeceğiz. Elde telefon evimizde gırgır şamata seyretmeye alışkınız. Salonda yapabileceğimiz en fazla taşkınlık hatır hutur mısır yemektir. Onun bile adabı vardır. Son zamanlarda izlediğim filmlerin neredeyse hiçbirini sevmediğimi farkettim. Sebebi de neredeyse tamamının platformlar için çekilmesi. Artık kimse sinema perdesi için film çekmiyor. Bu da o eskiden alıştığımız "sinema sinema" filmleri yok ediyor. Bu açıdan Nolan'ın 2020 yazında Tenet'i ısrarla kavga gürültü salonlarda gösterime sokma çabasını destekliyorum. Anlayabiliyorum. Çünkü sadece salonlar için çekilen filmlerin sayısı azaldı. Matrix'in ilk filmini izlediğim o günü bugün gibi hatırlıyorum. O kadar net. Hatırlıyorum çünkü o bir sinema "deneyimiydi". Titanic, Ben Hur, Terminator Judgement Day vb devasa filmleri yaşayabilmek için kocaman perdede seyretmek lazım. Çok açık. Bu devir de yavaş yavaş kapanıyorsa geriye kalan Matrix, No Time to Die gibi filmlere yerinde ve zamanında değer vermek lazım. Cloud Atlas'a da zamanında herkes bok atıp duruyordu. Cloud Atlas'ı izlediğim günü, ertesinde neler yaptığımı ve arkadaşımla film hakkında nasıl bir tartışmaya girdiğimizi harfi harfine aktarabilirim. Çünkü çok etkilenmiştim. Sinemanın bu filmlere ihtiyacı var yoksa gelecek on yılda salonlar sadece bol efekti Marvel filmlerinden ibaret olacak ve diğerleri orta bütçeli platform filmlerine evrilecek.

26 milyonluk izlenme sayısıyla bu fragmana duyulan ilginin yetersizliği de ayrı bir üzüntü kaynağı (kıçımı açıyorum diye video çeksem herhalde bundan daha fazla seyredilirdi).

Uzun zamandır bir kadının elinden çıkma bilimkurgu filmi izlemiyorduk. Heyecanlıyız.

10 yorum:

  1. 2008'de ilk film için yazdığım yazıdan bir paragrafı şuraya düşeyim:)

    "Zaten verilen eğitimlerle... Dış ya da iç odakların sürekli algılarımıza yükledikleriyle... Reklamlarla hafızalarımıza giren insanların her alandaki tüketim eğilimlerimize yön vermeleriyle... Çalıştığımız işlerde verilen eğitimlerle görev tanımlarımız ve sınırlarımızın çizilmesiyle... Basamaklara yerleştirilen yemler yüzünden etrafımızdaki insanlara karşı verdiğimiz (dayanışmadan uzak) kariyer savaşlarıyla her birimiz: Yönetim erkini ellerinde tutanların - patronlar, diğer yönetenler, anneler babalar aklınıza kim gelirse- istekleri doğrultusunda; işte, okulda, hayatın tüm alanlarında tanımlanmış sınırlar içinde hareket etmesi istenen, o yönde biçimlendirilen insanlar olarak yaşamıyor muyuz?"

    Tek kişi kalsak da (çoğu zaman öyle oluyor) Salonları Seviyoruz!

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hafızaları tazelemiş olduk. Paylaşım için teşekkür ederim :)

      Tek başıma salonda film izlemişliğim çoktur :))

      Sil
  2. Merhaba, sinemada oynadığım farzetme oyunlarım aklıma geldi şimdi:)
    Sinemanın ışıkları kararırdı. Film başlardı. Beyaz perdenin o muazzam illüzyonuyla usulca filmin mecrasına akardım. Öyle işte.

    Yok öyle umutları yitirip karanlığa savrulmak, demişse şair. Tekrar filmlerin mecralarına akacağız demektir:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Gerçekten kendine has bir büyüsü var. Film arasında ışığa çıkıldığında gözleriniz kamaşır, normal hayata geri dönmek zaman alır, bir yandan filmi düşünürsün :)

      İlker Canikligil dün bir programda sinema operalaşacak dedi. Ben de katılıyorum. Varlığını sürdürecek şüphesiz ama çok daha kısıtlı bir kitleyle ve daha farklı bir şekilde sürecek. Yok olacağını düşünmüyorum :))

      Sil
  3. Bir bok begenmemek, her boku olumsuz elestirmek marifet oldu son yıllarda sanırım. Her şey hakkında bir fikri olmalı ve bu fikirleri paylasmazsa ölecek hastalıgı da cabası. Halbuki o fikirler çoğunlukla başkalarının fikirleri, o fikirler hep internetlerin bir yerlerinden çeviriler...
    Ben fragmanı izlemedim bile, geldiğinde direkt filme gitmeyi düşünüyorum. Film bok gibi de çıkabilir, önemli değil.
    Ayrıca Matrix bilimkurgu değil, bir belgeseldir :)

    Orta yaş krizi challenge'ı hazırlıyorum dedoş, bitince paylaşacagım.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Filmi izledikten sonra eleştirseler anlayacağım bir nebze olsun. Ki o zaman bile çoğu sadece "sevmedim" minvalinde şeyler geveliyor. Sevmediysen ve bir şekilde ona dair bir içerik üretiyorsan bir zahmet açıkla. Benim de sevmediğim albümler oluyor ama yazmamaya gayret ediyorum. Aksi halde uzun uzun açıklamam lazım. Sevmedim deyip geçemem.

      Hay yaşa :)

      Sil
  4. Bir de sosyal medya dikkat süremizi çok kısalttı, hakikaten 2 saatlik filmler yavaş gelmeye başladı :( halbuki eskiden bitmesin diye izlerdik..
    Hayatın böyle hızlanmış ve zap yapar gibi yaşanmış hali rahatsız ediyor beni..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Eskiden oturup üç saat film izlerdik. Şimdi iki saat ise film bir yüzüm ekşiyiveriyor. Sanki tamamlayamayacakmışım gibi. Çok tatsız.

      Sil