Zihnin Arka Sokakları

"Ve en sonunda göreceğin aşk, verdiğin aşka eşit olacaktır." - The Beatles (The End) 🎵🐝💕🌻🌍🐾

3 Nisan 2021 Cumartesi

20 Performansta Mylène Farmer


"Arzunın sonunda, her şey ölür gider; feryat edemeden."

Canlı olsun, bir kayıt vasıtasıyla olsun (bluray, dvd, vs.), yüzlerce pop konseri izledim. Dolayısıyla izlerken ne beklemem gerektiğini biliyorum. Çoğu performans da birbirini andırıyor. Oldukça az sayıda konser beni heyecanlandırabiliyor. Madonna için pop sahnesinin en büyük şov kadınıdır diyoruz çünkü her zaman ilkleri deneyen ve sınırları zorlayan biriydi. Fakat Madonna'yı bir konuda geride bırakan Mylène Farmer'dan bahsetmekte fayda var. Sahnesini izlerken adeta bir film izliyormuş hissine kapılıyorsunuz. Sinemasal, şiirsel ve ürkütcü.

Bunun önemli bir sebebi şarkılarına sinen ölüm korkusu. Mylène'in ciddi bir ölüm takıntısı var (bunu son yıllarda yendiğini söylese de yeni albümünde tekrardan hortladı) ve buna yaptığı işlerin çoğunda rastlanıyor. İlk yıllarda çıkardığı şarkıların karanlık tonu nedeniyle çok eleştiri konusu oldu ve kendisi buna Je t'aime mélancolie şarkısıyla cevap verdi. Şarkılarında genellikle "karanlık" sanatçılara göndermeler yapar. Virginia Woolf, Serge Gainsbourg, Edgar Allan Poe, Charles Baudelaire, Jean-Paul Sartre, William Shakespeare, Paul Verlaine, Pierre Choderlos de Laclos... Ölümün yanına cinselliği, aşkı, dini ve varoluşu da ekleyin (oldu mu size Fransız işi). Çok iyi bir şarkı sözü yazarı olduğunu düşünüyorum. Çoğunlukla sözleri alegorik ve imgesel. Önem verdiğim sözlerini üşenmeden çevirip performanslarıyla birlikte sunmak istedim ki ne anlatmak istediği tam manasıyla anlaşılsın.

Ölüm temasını nasıl işlediğini, hangi motifleri kullandığını, varoluşçuluktan nasıl etkilendiğini başka bir yazıda incelemek gerek. Detaylı bir incelemeyi hak ediyor. Bir gün konuşabiliriz ama bugünkü konumuz sahnesi. Zira bu temaların hepsi onun sahnesine yansıyor. Stadyum konserlerinin pek yakında biteceğinden ve gelecekte sahne tasarımı işlerine pek talep olmayabileceğinden bahsetmiştim. Tamamlayalım. Bu geleneğin son ve en iyi temsilcilerinden birini inceleyelim.

Bu yazıyı yazmanın tam zamanı olduğunu geçen hafta N°5 turnesini bilmem kaçıncı defa izlerken farkettim. Zira beraber seyrettiğim arkadaşla sonrasında tam iki saat üstüne konuştuk. Şarkı şarkı irdeledik. Sahnedeki her bir detayı eşeledik. Etkisinden çıkamadık (ki ilk defa izleyen kendisiydi). Başa sardık. İleri geri sardık. D'entre les morts (ölüler arasından) başlığıyla tanımladığı konserin açılış görsellerinden, saçına taktığı kurukafa detaylı tokasına kadar ne kadar ince bir işçilik barındırdığına tanıklık ettik. Onun kadar atmosferik ve düşsel bir evren yaratabilen bir diğer popstar tanımıyorum. Kesinlikle hipnotik! Ve duygusal. Konserlerini izlerken bir şey dikkatinizi çekecek, herkes ya büyülenmiş vaziyette, ya ağlıyor. Özellikle de kapanışlarda. Yeryüzündeki son gecem olsaydı hakkımı Farmer'dan yana kullanırdım. Sözü uzatmadan bu yolculuğa başlayalım.

"Yolculuk için hazırlanıyoruz, yıldızlararası çağlara
Benden öncesi karanlık nebulalar.
Yayınıyorum, yapabileceğimin en iyisi yaptım."

* * *

20) À l'ombre (Timeless 2013, 2013)
Listedeki tek "sade" performans. Peki neden listede derseniz, birincisi şarkıyı çok seviyorum, ikincisi bu şovda şarkının klibini dev ekrana yansıtmaları şarkının gücünü arttırmış, üçüncü ve son olarak maskülen Mylène! Aklını yitirmiş insanların suratlarına kilden maskeler yaparak delirdikleri klibi sözleriyle çok uyumlu buluyorum (keşke diyorum ben de orada olup bu müthiş şarkıda dans edebilsem - konser dvdsinde bir de remixi var ki öf!).

"Gölgede, bir 'hiç kimse' olma ihtimali.
Saklanır ve kafana vurursun.
Gölgede, insan benliğini kesiverir.
Böylece gökte yok olur gidersin.
Gece indiği zaman,
Oldukça kısa bu yaşamdan usanmış vaziyette
Kendi gölgemize dövüşüveririz."

19) L'amour naissant (Mylenium Tour, 2000)
Aşk bu kadar güzel ve sade nasıl anlatılabilir? En duru haliyle bir azizeyi andıran Mylène, boynunu büküp kollarını havaya kaldırdığında, yüzüne vuran rüzgarla ve mahçup tebessümüyle iliklerimize kadar hissediyoruz aşkını. Gökler gürüldüyor. Denizler buz gibi. Ama aşk var, yeni gelişen aşk.

"Hangi dünya hiçliğin nefesini deneyimlememiştir,
İçteki güçlerden önce o duyguyu hissetmemiştir, söyle?
Hangi hane hiç ağlamamıştır?
Hangi melek günbatımının güzelliğine vurulmamıştır?
Sen doğan bir aşksın.
Taşa kazınmış.
Sevdalıların çeliği
Gör bak ne kadar ağır."

18) M'effondre (Live 2019, 2019)
Güzel şarkıları arkada bırakmayan Mylène, dokuz yıl aradan sonra M'effondre'u nihayet bir konserinde okudu. Bleu Noir'ın en depresif ve karanlık şarkısını yıllar sonra dinlemek gerçekten ilginç. Bu konseri sinemada seyretme fırsatım olmuştu ve M'effondre çalarken koltuğuma yapışmıştım. Arka fonda hızla akan yeşil bir şehir silüeti ve yakasından sarkan zinciri ile Mylène. Bence depresyonu en iyi betimleyen şarkılardan.

"Her şeyden azar azar yapıyorum.
Hiçbir şey istediğim gibi değil.
Azar azar kayboluyorum.
İki parçaya ayrılıyorum.
Oysa ki şimdi.. (kendi içime) çöküyorum.
Varoluş yok.
Ama saydamlığımı yaşamak var.
Çöküyorum.
Çöküyorum.
Çöküyorum.
Şuana kadar her şey yolunda (!)"

17) Je voudrais tant que tu comprennes (En Concert, 1989)
İlk konseri olmasına rağmen yine tiyatral. Konserin başlangıcında "mezarlığın" demir kapısını açan keşiş, bu şarkıda da belirecek. Mylène ağlaya ağlaya söylediği Marie Laforet şarkısının ardından geldiği mezara geri dönerken demir kapı örtülüyor ve mezarlık görsellerde yanarak harap oluyor.

"Kayıp ruh, başı dik,
Şarkısını söylüyor gözlerinde yaşlarla
Ve buzdan bir dünyada
Mutlu olduğu izlenimini veriyor."

16) Diabolique mon ange (Timeless 2013, 2013)
Büyüleyici bir şarkı. Arkadan vuran ışık huzmesini, makyajını ve şarkıyı söylerken salınışını seviyorum. Ama en sevdiğim şey rock tınıları; çünkü onun şarkılarına yakışıyor.

"Huzurlu dinlenme. İşlevsiz saat.
Odanın içinde, titreyen el.
Geriye sadece düşler kalır,
Şaşırtan hayaller.
Başka bir yere gidelim, istersen.
Yönlendir beni, neresi senin için daha iyiyse.
Ve asla aynı olmasın. Rüzgar kulakları sağır ediyor."

15) C'est dans l'air (N°5 on Tour, 2009)
"Kas ve iskelet sistemi" imgeleriyle örülü konserin bir diğer anatomik şarkısı. Bu sefer iskeletler neşeli ve dans ediyorlar ekranlarda. Kötülükleri lanetliyorlar. 80 bin kişi de tek yürek eşlik ediyor (Stade de France'ın tarihinde kurulmuş en büyük sahneden bahsediyoruz).

"Kibir... çirkin.
İhanet... çirkin.
Korkaklık... çirkin.
Muhbirlik... çirkin.
Acımasızlık... çirkin.
İftira... çirkin.
Hoyratlık... çirkin.
Rezillik... o da çirkin."

14) L'Âme-stram-gram (N°5 on Tour, 2009)
Hepimiz kıyafetlerimizin ve ünvanlarımızın altında ayınıyız. Altı üstü etten ibaret. Dans etmek hepimizi eşit kılıyorsa, ünvanlardan, kıyafetlerden ve hatta derimizden vazgeçebilseydik ortaya böyle bir tablo çıkardı.

"Can sıkıntımı paylaşıyorum
Onu önemsiz bulan ilk kişiyle."

13) Désenchantée (Live 2019, 2019)
Mylène'in en meşhur şarkısı olduğu için bu şarkıyı her konserinde söyler. Yıllarca dinledik ettik ama şarkının gerçekten ne anlatmak istediğini bu kaydında anladım. Umudunu yitirmiş bir kişinin nihilist ruh halini buzullar arasında, uluyan kurtlarla çok güzel betimlediğini düşünüyorum. O ıssızlık hissini verebilmiş; izlerken üşüdüğümü hissetmiştim. Açıkçası son yıllarda bu şarkı bana çok daha anlamlı gelmeye başladı.

"Gelecek günlerin sıkıntılı sularında yüzüyorum.
Burada sonun gelmesini bekliyorum.
Oldukça ağır bir havada dalgalanıyorum,
Neredeyse hiçliğin yakınında.
Kime elimi uzatabilirim ki?
Eğer yüksekten düşeceksem,
Düşüşüm hafif olsun.
Huzuru bulamadım,
Aldırışsızlık dışında.
Ama yine de,
Masumiyetimi tekrardan sağlamak isterdim.
Oysa hiçbir şeyin bir anlamı yok ve hiçbir şey iyi gitmiyor.
Her şey karmaşa içinde.
Tüm fikirlerim, tüm sözcüklerim hasar görmüş durumda.
Bana yardım edebilecek bir ruh arıyorum.
İnancını yitirmiş kuşaktan geliyorum.
İnancını yitirmiş.
...Eğer ölüm bir gizemse,
Hayat o kadar şefkatli değilse,
Eğer cennetin bir cehennemi varsa,
Cennet beni bekleyebilir.
Söyleyin öyleyse,
Bu karşı rüzgarla nasıl başa çıkmalı?
Artık hiçbir şeyin bir anlamı yok ve hiçbir şey iyi gitmiyor."

< hayran kaydı - resmi video kaldırılmış >

12) C'est une belle journée (Timeless 2013, 2013)
Bugün robotlarla dans etmek için iyi bir gün. Mutlu olmak.. Dans etmek.. Yaşamak güzel şey ve dans etmek bize burada olduğumuzu hatırlatıyor (oysa ki şarkı ironik bir şekilde intihar imasında bulunuyor). En fütüristik pop şovları arasında listebaşı olur herhalde. O kadar tatlı dans ediyorlar ki. Robotlar kafalarını sallayarak ritim tutuyor.

"Bugün güzel bir gün.
Yatmaya gidiyorum.
Ne kadar güzel bir gün!
Hükümdar sana barışı bulma arzusu veriyor.
Ayaklarının ucunda melekleri görmek.
Oysa ben yatmaya gidiyorum.
Kendimi güzel kılmaya.
Uzanmış, ölmüş beden.
Binlercesi için
Uyuyan bir adam (sadece)."

11) Point de suture (N°5 on Tour, 2009)
Müthiş bir ballad. Aşkın gelgitli ruh halini iyi yansıttığını düşünüyorum. Ekranda bir sevişen, bir itişen çiftin mücadelesi sürerken son dizelerin altında ezilen Mylène'in boğazı düğümleniyor ve şarkıyı tamamlayamıyor. Nasıl tamamlayabilir? Bu şarkı hep oradan vuruyor insanı.

"Hiç bir şey söyleme, gidiyorum.
Bana karşı tekrar ölü taklidi yap
Yok oluyorum işte.
Düşlerimiz hakkındaki sözcükler.
Şüphelerimden kurtulmak.
Ve yaraların üzerinde dikiş izleri.
Aşkımı çal.
Tekrar aşık ol bana.
Sayfalardaki karmaşa.
Bir gemi enkazıyım.
Geceleri sıcak.
Kanım alabora oluyor, sallanıyor.
Yanan bir hayalet gemi!
Fırtınayım ve rüzgarım.
Gölge ve aydınlığım.
Aşkı oynayalım!
Dalgalarım geri dönüyor,
Medcezirim ağırdır."

10) Dégénération (N°5 on Tour, 2009)
Yeşil lazer altında "küçük ölümler" (la petite mort). Dejenerasyon içeren bir şarkı. Kocaman bir böcek tahtına kurulmuş seksten bahsediyor. Bu kadarı da fazla ama.

"Seksi koma.
Seksi travma.
Sekssin,
Cehennem nehrisin."


9) Je te rends ton amour (Live 2019, 2019)
Yıllar önce bu şarkısıyla tanımıştım kendisini. O zamanlar klibi yasaklıydı. Youtube'a da çok sonraları yüklendi. O yüzden her zaman kıymetlidir ve bir numaramdır. Konserlerinde fazla yer vermemesine bozulurum. Ama az ve öz okur. 2019'da bir okudu, tam oldu. Kurtlarla bezeli tahtında oturarak bizleri perişan etti. Sahnede tek başına da olsa ne büyük bir aurası olduğunu kanıtladı.

"Çerçevenin dışına çıkıyorum.
Askıya alınan hayatım.
Daha iyi düş kurardım.
Bir yuva görmüştüm.
Tüm bu yabancılar..
Sen de onlardan birisin."

< hayran kaydı - resmi video kaldırılmış >

8) Si j'avais au moins... (N°5 on Tour, 2009)
Cehennemi bir sıcak. Mylène, kan ter içinde. Aşk acısı onu kıyamete kadar takipte.

"Kim uçsuz bucaksız acıyı tanımamışsa,
Sadece zamandan kısa bir kesit kalacaktır elinde."

7) Timeless Genesis/A force de… (Timeless 2013, 2013)
Albümü ilk dinlediğimde bu şarkıyı pek sevmemiştim; ama konser gecesi açılışı yapma şerefi ona verilince yeni bir gözle baktım. Uzay üssüne giriş biletimizmiş meğerse (hayranlar nasıl da çıldırıyor ama - Christopher Nolan kıskançlığında çatlıyor).

"Ölüm sayesinde,
Yaşamı sevdiğimi
Söyleyemedim sana."

6) Mylenium (Mylenium Tour, 2000)
En mistik konser girişi. Tek bir kelime dönüp duruyor, bir mantra gibi, bir dua gibi: innamoramento - yani aşık olma hali. Buda'yı anımsatan devasa heykelin suratı davullar eşliğinde ikiye ayrılıyor ve beyazlar içinde Mylène çıkageliyor. Cayır cayır gitarlar çalarken havada süzülerek heykelin bir avcunun içine konuyor kelebeklere özenircesine. Ağızlarda o sözcük.

"Innamoramento
Innamoramento."

5) Coming from the Vortex/Interstellaires (Live 2019, 2019)
Her Mylène konserinin açılışı bir olaydır. Fakat bazı açılışlar var ki diğerlerine göre çok daha olay. 2019'daki gibi. Çoğu gösterisinde olduğu gibi yine uzun ve enstrumental tekrarlamalar olan bir giriş kısmı var. Şizofrenik. Rahatsız edici. Cızırdayan ekranlar. Sürekli fonda "uyandır beni" diyen fısıltılar. Mırıldanmalar. İç çekişler. Doğu esintili nağmeler. Derken sirenler başlıyor (04:10) ve bir kız çocuğu durmadan tekrarlıyor, "anne, anneee". Boş bulunup korkmamak imkansız. Mylène'in girdabın içinden çıkışı ve sahneye doğru yürürken zemindeki dalgaların dağılışı... (Bu konserin ışıklandırması enfes - gerçek bir üç boyut deneyimi için mekanın çeşitli yerlerine yerleştirilmişler).

"Uzayı seyret.
Yeni ufukları düşle.
Tekrardan başlamak,
Daha iyi bir dünyada.
Devasa gökyüzünün içine dalıyorum
Yıldızlar kümesi.
Bir düş.
Ben olsaydım, yelken açardım
Düşlerimize doğru.
Gün doğdu."

< hayran kaydı - resmi video kaldırılmış >

4) Peut-être toi (Avant que l'ombre... à Bercy, 2006)
Bir hayatın anatomisi saklı bu konserde. Kan kırmızısı bir ışıklandırma, koro ilahiler okuyor, nabız sesleri başlıyor ve bir anda tüm ışıklar gökteki kapsüle odaklanıyor. Kapsülün içinde "doğmayı" bekleyen Mylène. Kalbi atıyor ama gözleri yumuk. Devasa bir haçın üzerine konuyor ve etrafını adamlar sarıyor. Sanki bir doğumhanenin ortasındayız. Zincirlerinden kurtartıyorlar Mylène'i ve sahneye taşımaya çalışıyorlar. Dev kapılar ardına dek açılıyor. Ve doğum gerçekleşiyor (ilerleyen şarkılarda konser boyunca aşık olacak, cinselliğiyle tanışacak, kederi yaşayacak ve sonunda "ölecek"- listenin bir numarasına bakınız).

"Belki sensindir.
Belki sensindir.
Bak banak!
Başka kimse,
Seni benim kadar arzulamaz
Sana benim kadar muhtaç olamaz
Çünkü sensin.
Çünkü benim.
Eğer ki sabahlarımız,
Toza bulanmışa benziyorsa
Beni inkar et."

3) L'horloge (Live 2019, 2019)
"Sıkıntının şairi" Baudelaire'in en güzel şiirlerinden biri. Onu bir şarkıya dönüştürmek ancak Mylène'in yapabileceği bir şey. Bu performansı izlerken ya iyi bir kulaklık takın ya da bir sisteme bağlayın. Çünkü o tekinsiz saat seslerini duymak lazım. Çünkü bu şarkı zaman ve ölümün şarkısı. Sinemada izlerken beni fevkalade ürkütmüştü. Kırmızı pelerini ve sis perdesiyle. Dev perdede yüzlerce mezar taşları ve kurukafaları arasında. Cehennem ateşiyle de finalde her yerin tutuşması (06:30'daki göz yanılgısına bayılıyorum-bir an gerçekten yok olduğunu sanmıştım)... Canlı izleseydik neler hissederdik acaba? Sürekli yinelenen "anımsa!" sözcüğünü, bebek gülümseyişini, sarkacı dinlerken herhalde çıldırırdık (o sarkaç jenerik akarken bile tepemizden eksilmiyor). Doğduk, gülümsedik, sevdik ve ölüyoruz; hayat bu.

"Duvar saati!
Şeytani Tanrı, ürkütücü, hissiz.
Parmağıyla bizi tehdit ediyor ve diyor ki: hatırla!
Saniye, üç bin altı yüz kez bir saatte.
Fısıldayıveriyor: hatırla!
Hızlı ve böceksi sesiyle işte şimdi diyor: 'Ben Geçmişim.
Ve pis hortumumla tüm hayatını emip elinden aldım.'
..Ve hepsi söyleyecek: Geber, korkak ihtiyar, artık çok geç!"

2) Ainsi soit je... / Interlude 'Avant que l'ombre...' (N°5 on Tour, 2009)
En sevdiğim balladları arasında olan bu şarkıyı neredeyse her konserinde okusa da hiçbiri buradaki duyguyu veremiyor. Sahnenin ucunda duran bir piyano ile. Şarkı yeterince ağır. Başka bir şeye gerek yok. Ama yine de "bir şeyler" oluyor. Mylène, ana sahneye geri dönerken, şarkı yavaş yavaş kararıyor. Karamsar şarkılarından Avant que l'ombre...'un ilk notalarını duymaya başlıyoruz. Hafifçe yükseliyor. Ve sahnenin ortasındaki devasa iskeletler eğilerek Mylène'i selamlar. Sahneden ayrılmasıyla birlikte şarkı tüm haşmetiyle yükselir ve iskeletler azametleriyle dikilirler (bir de alttan aydınlatmazlar mı onları, her detayları iyice belirginleşir). Peki ya seyirci? Herkes ağlayarak olan biteni izler. Sislerin arasında yolunu kaybeden insanlar ekrana yansır, onlarca Mylène kuklası seyirciye gözünü diker... Kırmızı lazer ışıklandırması ve koca bir kurukafa imgesiyle sonlanır.

"Keder baloncuğu, belirsizlik topu.
Sadece yalnızlık doğuyor kaderlerimizden.
Diyorsun ki biraz zaman gerektirir,
Sevmek çocuk oyuncağı olmadığından.
İyi biliyorum, yalan söylüyorsun.
Ama şuan yapayalnızım.
İşte böyleyim. İşte böylesin. İşte böyle.
Çünkü ben böyleyim.
Bu yüzden dua ediyorum,
Sürgünümden kurtulabilmen için.
Fakat hangi umudu taşıyabilirim ki her şey karanlıkken?
İşte böyleyim. İşte böylesin.
İşte böyle olsun hayatım,
Çok kötü..."

1) Avant que l'ombre... (Avant que l'ombre... à Bercy, 2006)
Kimi konser anları var ki onları canlı izlemek bir hayaldir. Woodstock, Queen'in Wembley konseri, Live Aid gibi. Mylène'in ölümsüz anı da 2006 konserinin son şarkısıydı. Bunun üstüne çıkabilir mi emin değilim. Kırmızı kaftanıyla sahnenin tam ortasında yüzündeki endişeli ifadeyle şarkısını söyleyen ve İsa'ya seslenen şarkıcımıza, tavandan aşağı doğru akan su perdesi eşlik eder. Su üstünde silüeti ve passé sözcüğü belirirken Mylène, yavaşça merdivenleri çıkar. İki yanda dev şamdanlar yolu aydınlatır. Birkaç basamak sonra kıyafetini çıkarır ve "ölüm öncesinde" selamını verir. Devasa kapılar gürültüyle örtülür (tabii ki seyirci perişan durumda). İlk şarkıyla doğan şarkıcımız böylece yaşam döngüsünü tamamlar. Sinemasal ve dramatik bir kapanış. Gitar solosu da işin dramatikliğini arttırıyor. Pop tarihinin en iyi kapanış şovu olabilir.

"İsa, korkuyorum!
İsa, zamandan...
Elimden alınan rüyaları,
Unutulan dünyaları bana geri getiren.
Ah! İsa! Tanrım!
Suçlu muyum?
Ben ki ruhumun,
Nüfuz edilemez bir sığınak olduğunu düşünen.
İsa, korkuyorum!
İsa.. ölüyorum,
Ayakizlerini yaktığım için.
Bırak, mazi tekrar mazi olsun.
Gölge çökmeden önce, biliyorum..."



* * *

Blogumu on iki yıl önce açtığımda (öh) sadece müzik hakkında yazmayı planlıyordum. Aslında bunu büyük ölçüde sağladım ama kimi zaman aralarda kişisel konulardan, edebiyattan veya sinemadan da bahsettim. Ama bu yazı hep aklımdaydı. Çünkü bildiğim kadarıyla Türkiye blogspot'unda bu kadar kapsamlı bir Mylène Farmer yazısı yok. Varsa da görmedim - benim eksikliğim. Mylène Farmer'a dair Türkçe bir kaynak yok. Yıllarca bunun eksikliğini hissettim. Aslında dünyada da pek farklı değil durumlar. Rusya ve Fransa dışında düzgün bir kaynak bulmak imkansız. Dolayısıyla bu yazıyı önemsiyorum. Umarım birilerinin işine yarar. Çevirileri de yapma sebebim biraz bundan. Birkaç şarkısı hariç internette şarkı sözlerinin Türkçe'leri yok. Vaktim olsa bütün şarkılarını bir dosya halinde paylaşmak isterim. Referans oluşturması adına güzel olurdu. Belki bir gün ayrı bir sayfa açarım ona dair. Kim bilir. Şimdilik bunu yapmış olmak bile beni mutlu etti. Çünkü Mylène'i seviyorum. Kendim için bile bu kadar özenip yazı hazırlamazdım.


14 yorum:

  1. Önce alkış. Net, muhteşemem! İlk bir göz attım, sonra okumaya başladım, şarkı şarkı gidiyordum. O ara cümleler sıralanıyor. Baktım olmayacak önce yaz, bu çok kıymetli emeğin altını bir çiz, dedim:) Seni okurken hep tıfıl çağların tek dergisi Hey geliyordu aklıma, onun iz bırakmış bazı yazarları, biriktiriyordum da o zamanlar. Önce senin yazı kaliten için, dedim nitelikli bir dergi yazısı tadında bunlar. Sonra arada bir bulabilirsek aldığımız, -daha çok posterleri için- yabancı dergiler geldi aklıma, elde sözlükle ne kadar okunabilirse işte! Her yazında bu cümleler aklımdan geçiyordu aslında. Bugün daha yayına düşeli bir kaç dakika olmuşken, yazını tıkladığımda bir "vayy be!" çıktı ağzımdan, biraz başladım, sonra dedim bu yazı önce göz atmalık sonra okumalık değil. Dışarı çık, işlerini hallet, dön, bir kahve yap, şarkı şarkı git. Öyle yapıyordum, ikinci şarkıda baktım övgüler içimden taşıyor, dedim duyguların neyse otur yaz. Şahanesin. Şimdi baştan alıyorum yazını, araya hiç bir şey almadan tadını çıkaracağım; sahne solist, her şey süper:) Eline, yüreğine sağlık:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok mutlu oldum bunu duyduğuma :) Çünkü ben o müzik dergilerini hala özleyenlerdenim. Bir dönem hepimizi derinden etkilemiştir. Hey, Blue Jean, Rock Kazanı, Laneth, Rolling Stone, Billboard, Headbang, Dream Dergi, bunlar hep farklı kuşakları etkilemiş yayınlardı ve bir kısmını hala saklıyorum :)) Tam bir naftalinsporum. Ne yazık ki bugün bildiğim kadarıyla düzenli yayın yapan bir online müzik dergisi yok (yurtdışında dolu). Müziğe dair içerik üreten sitelerimiz var çok şükür fakat baştan sonra enerjisini buna ayıran pek kalmadı. 2-3 tane sayabilirim. Kimisi bu çağda ne yazarı, ne köşesi yahu dese de bence internet yayınlaştığı ölçüde bilgiye ulaşmak da zorlaştı. Çünkü dün bilgi bir şekilde önümüze damıtılıp geliyordu. Ama doğru ama yanlış. Bugün bir müzik dinleyicisinin bilgiye kendisinin ulaşması gerekmekte ve zamanın giderek daraldığı bu abuk subuk çağda insanlar da haklı olarak sadece streaming'lerden şarkısını dinleyip en fazla konserlere gidiyor. İşin mutfak kısmına merak kalmadı.

      Mylène Farmer gerçekten özel bir sanatçı ve böyle kapsamlı bir yazı gerekiyordu. Ne kadar ilgi çeker bilmiyorum ama bir yerlerde durmasını istedim :) Özellikle de dil engelini hesaba kattım çünkü onun hakkında Wikipedia dışında İngilizce düzgün bir kaynak bulmak neredeyse imkansız. Deli gibi Fransızların (ya da Rusların) forumlarında dolaşmak gerekiyor. E buna zaman ayıracak kaç müzik dinleyicisi var? Dahası gençler Türkçe kaynaklara bile yanaşmıyor artık-değil yabancı forumlarda dolaşmak. Filtre görevi görmek istedim :) Umarım bir gün U2 gibi o da online konser paylaşımı yapar da buradan duyururum :)) Gerçteken onu seyretmek bir keyif. Teşekkürler :)

      Sil
    2. ya işte tam bu nedenle takip ediyorum bu bloğu. ben dergilerin yokoluşundan habersiz, kendim takip edemediğim için kendimi suçluyordum ve bu açığı da bu blog çok iyi gideriyor diye düşünüyordum hep çünkü aynen buraneros'a katılıyorum tam o tad ve kalite var!
      Bu yazıyı ben de sanırım bilgisayarda bir kaç gün açık bırakıp gidip geleceğim izninle....

      Sil
    3. Ne mutlu bana :) Yazım ve sayfam 7/24 hizmetinize açıktır :))
      Keyifli dinlemeler.

      Sil
  2. Ben 80'lerin sonu ve 90 ların pop kültürü ile büyüdüm ama bu kadını bilmiyorum :)))) Belki de dinledim fakat adını bilmiyorum. Ama sesine bayıldım. Müzik dergileri ve poster zamanlarını bende hatırlıyorum. 88'de Michael Jackson - Smooth Criminal parçasının klibi hala aklımda. TRT 2'de Pop Saati programı vardı. Hey gidi günler.... :) Laura Branigan - Self Control, Freddie Mercury - Living On My Own vs vs...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aynı dönemlerdeniz desenize :) Pop müziğin en iyi yıllarıydı. Laura Branigan, Madonna, Cyndi Lauper, Kim Wilde, Pat Benatar.. ne yıllar :))

      Sil
  3. Muazzam bir dosya olmuş. Müthiş emek vermişsin, Mylene Farmer'i şahane anlatmışsın. Ve dediğin gibi böylece bir boşluğu doldurmuşsun. Tek tek izledim videoları.
    Korkunun üzerine gidip, yaratması muhtemel olumsuzlukları motivasyona çevirmek müthiş bir başarı. Kadın bunu çoook iyi becermiş:) Helal olsun!

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bence de korkusunu sanata yönlendirebilmesi dikkate değer :) Keşke hepimiz böyle korkularımızla yüzleşebilsek ve sonuç alabilsek..

      Sil
  4. Üçüncü çok hoş, cam gibi kadın... https://m.youtube.com/watch?v=R0KhBlwx5TY

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ne güzel tanımlama :) Ben de porselene benzetiyorum kendisini. California ve bulunduğu albüm de ayrı bir güzellik. Mylène'in en rock albümü :))

      "C'est sexy le ciel de Californieeee
      Sous ma peauuu j'ai L.A. en overdose
      So sexy le spleen d'un road movie" <3

      Sil
  5. eline yüreğine sağlık :) mylene farmer sık dinlediğim bir isim değil muhtemelen senin sayende tanışmış bile olabilirim. Pop a mesafeli duruyorum. ama yazında bahsettiğin şov acayip etkiledi beni, bir diğer yazında büyük konserlerin olup olmayacağını yazmıştın umarım tükenmezler böylesi şova dönüşen konsere gitmek isterdim . :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Olabilir :) Pop müziğe veya yabancı şarkılara uzak duran arkadaşlara ilk tavsiye ettiğim şarkıcıların başında geliyor. Şarkı sözleri ve gösterileriyle "bir şey" anlatan pop yıldızlarını seviyorum. Ama böyle kişilerin sayısı oldukça az. Sahneye iki dansçıyla çıkıp "şappi eller havaya, ben seni sevdim, sen beni terkettin, ama beni yıkamadın" tadında şeyler bende hiçbir etki bırakmıyor :/ Hayat şıpsevdi olmaktan fazla :)

      Sil
  6. Güzel bir yazı olmuş

    YanıtlaSil