Zihnin Arka Sokakları

"Ve en sonunda göreceğin aşk, verdiğin aşka eşit olacaktır." - The Beatles (The End) 🎵🐝💕🌻🌍🐾

9 Aralık 2020 Çarşamba

Mando Yuva Yapmış Tatooine Çölüne

Açıkçası dizi izlemekle aram pek yok. Hayatımda elbette bir şeyler izlediğim dönemler oldu, oluyor. Fakat düzenli bir dizi seyircisi olamadım. Biri bitince bir diğerini aramıyorum."Akşam hangi diziyi izlesem" demiyorum. İlgimi çeken bir şey varsa şans veriyorum. Çünkü diziler bence çoğunlukla zaman kaybı oluyor. Yabancı diziler süreleriyle zaman kaybını aza indirgese bile binge watching (peş peşe seyretmek) huyu herkeste olduğu gibi bende de var. O yüzden bulaşmıyorum mümkünse. Yoksa bir kaç saatimiz gidiyor. Bu süreyi bir diziye ayırmak yerine bir iki film açıp izlemeyi daha yararlı görüyorum. Tabi bu kişisel bir hesap. Herkesin öncelikleri farklı. Bir de dizilerin o an bitmeme halini sevmiyorum. Bir sonraki haftayı bekliyorsun. Veya sezon sonuysa aylar sonrasını. İptal olabiliyor bazen. Film risksiz. Açıyorsun ve iki saat içinde bitiyor. Kafa rahat (David Lynch filmi falan izlemiyorsanız).

Elbette benim sevdiğim diziler de oldu. Çoğunlukla HBO'nun 2000'lerde yaptığı dizileri seviyorum (zaten en sık dizi izlediğim yıllar da o döneme denk geliyor). Sonuna kadar izlediğim dizileri düşünüyorum, en sevdiklerimi sıralıyorum, genelde HBO dramaları. Six Feet Under olsun, The Wire olsun, Rome olsun bunlar gerçekten dizi kalitesinin ötesinde işlerdi. Oz, Breaking Bad, Sons of Anarchy gibi diziler de yine en sevdiklerim arasında (drama seviyor). Sense8, Stranger Things ve Game of Thrones hariç son yıllarda baştan sona izlediğim bir dizi olmadı. Fargo ve True Detective'e biraz baktım ama devamı gelmedi. Son yıllarda izlediğim en güzel dizi Sense8'ti hiç şüphesiz. Zamanında bahsetmiştim. Wachowski'lerin ben Matrix dışı işlerini de genelde seviyorum. Sense8, en az bir sezon daha olabilirdi. Olmadı. Neyse ki o sonradan final çekme şansı verildi de seri güzel bir şekilde sonlandı. Carnivalé veya Deadwood gibi heder edilmedi. Stranger Things, ilk sezonuyla gönlümü kazansa da diğer iki sezon biraz vasattı. Hatta üçüncü sezon sıkıcıydı bile denebilir. Öyle ki Stranger Things'in dördüncü sezonu için Robert Englund'ın ismi geçse de en ufak bir heyecan hissetmedim ve muhtemelen de izlemeyceğim.

The Mandalorian, geçen sene ilk yayınlandığında Star Wars severler arasında ilk andan itibaren büyük bir iş olarak karşılandı. Beğenmeyen yok denecek kadar azdı. Disney'nin sinema işlerinin hayalkırıklıkları (The Last Jedi hele.. kadroda yer alan herkes düdük olsun) henüz üstümde olduğundan mesafe ile yaklaştım ve diziyi biraz geç izledim. Sanırım geçen Mayıs ayında seyretmeye başladım. Ve çok beğendim diziyi. Sebeplerini sıralayayım.

  • Bir kere efsaneye saygı duruşunda bulunuyor. Disney'in filmleri gibi eski karakterleri alıp, yok yere hikayelerde öldürmek yerine onlardan yeteri miktarda faydalanıp bir kenara bırakıyor. Doğrusu da buydu. Boba Fett'in hikayeye dahil edilmesi beklenmedik bir sürpriz mesela. Zira biz kendisini seksenli yıllarda en son "çukur"da bırakmıştık. Baba dönmüş.

  • Rogue One, bence orjinal seriden sonra çekilen en iyi Star Wars işiydi (bana kalırsa tüm kanonun en iyi üç filmi arasındadır). Çünkü hem orjinal hikayedeki boşlukları dolduruyordu, hem de yine eski karakterleri gerektiği şekilde kullanıyordu. Bir yandan da yeni hikayeler karakterler işleniyordu. Abrams, ilk denemesinde, yeni bir şey denemek yerine eski filmin aynısını farklı karakterler ekleyerek çekerek resmen intihar etmişti. Oysa bu serinin yan hikayelere ihtiyacı var. Yoksa zaten iyi kötü dişe dokunur altı tane film çekilmiş. Ucuz kopyalarına ihtiyacımız yok. Mandalorian da Rogue One'ın yolunda ilerliyor ve eski evrende yeni soluklardan bahsediyor. Bildiğimiz şehirlerde bilmediğimiz türler ve hikayeler görüyoruz.
     
  • Diziyi alıştığımız uzay operası şeklinde kurgulamak yerine western tarzında bir üslupla ele alıyorlar. Ki bu çok riskli ama uygulandığında çok iyi sonuç verebilecek bir tercih; formül de işliyor. Bunu yaparkan klasik western işlerine referanslarda bulunması ayrıca bir güzellik.

  • Mando'nun karizması. Yeni üçlemedeki hiçbir karakterde karizma yoktu. Rey'inden Ben'ine kadar hepsi asetat kağıdı gibiydi. Zaten bunun farkına varan Abrams da son filmde abuk bir kararla eski toprak ağır topları sahaya sürmüştü. Oysa bu dizide sadece bir bölümde gözükseler dahi gördüğümüz her tiplemenin kendine has bir hali var.

  • Müzik seçimi. Star Wars'u Star Wars yapan şeylerden biridir epik melodiler. Seriyi hiç izlememiş biri dahi jenerik müziğine ve belki de filmlerde çalan diğer şarkılara karşı bir kulak aşinalığı taşır. Bu dizi de western soslu uzay müzikleri ile eklektik bir tercihle kulaklarımıza bayram ettiriyor.

  • Yoda (bebek). Daha minnoş bir tipleme yapılamazdı. Her bulduğunu mideye indirmesi, pusetinde gezmesi ve meraklı bakışlar atmasıyla gerçekten müthiş bir figür.

  • Antoloji tercihi. Her ne kadar ana aksı olsa da dizi her bölümde yeni bir maceraya yelken açıyor ve bizleri evren hakkında merakta bırakıyor.

İkinci sezonun henüz ortasındayız. Ve şimdilik iyi gidiyor. Tabii biraz ilk sezonun gölgesinde ilerlediği bir gerçek; çünkü henüz vadettiği bazı şeyleri gerçekleştiremedi (Moff Gideon pompaladınız adam yok ortada) ama yine de seyir zevki yüksek bir dizi. Bo-Katan ve Ahsoka gördük bu gözler. Senaristleri yanaklarından en sosyal mesafeli halimle öpüyorum.

Hazır Star Wars'tan bahsettik, 2020 yapımı The Lego Star Wars Holiday Special filmini tavsiye ederim. Eğlenceli film ve özellikle son filmlerde eleştirdiğimiz bazı şeyler orada tiye alınıyor (günah çıkartma?).

4 yorum:

  1. Ya ben hâlâ izlemedim. The Mandalorian'ın çok sevildiğini biliyorum. Benim kuzen bebek Yoda'yı çok sevdiği için annesi ona doğum gününde kocaman bir Bebek Yoda dikti. Bayılırsın. Acayip iyi bir iş çıkarmış. Kuzen dediğim 25 yaşında bu arada:) Bizim ailede var böyle çocuksu hareketler:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kuzen yalnız değil :) Geçenlerde Almanya'daki bir arkadaşımdan Bebek Yoda oyuncağı sipariş ettim :D Yurda dönerken onu kapıda kırmızı halılarla karşılayacağım ahahaha. Güzel dizi. Umarım fazla sündürmezler de tadında biter 2-3 sezon sonra.

      Sil
  2. Fargo'ya bende başlayacaktım fakat devamını getirmediğine göre sanırım önermiyorsun.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Belki de o biraz benim tercihlerimden kaynaklıdır. Polisiye ve gizem tarzı dizilere artık doyduğumu düşünüyorum. Dolayısıyla çok iyi bir örneği bile olsa zaman ayrımak içimden gelmiyor. True Detective'i de bıraktım ikinci sezonun sonunda (üçüncüsü çekildi mi gerçi bilmiyorum). Fargo, piyasadaki birçok diziden daha kaliteliydi. Çekimi, oyunculukları vs. Ama çok aman aman bir dizi gibi de gelmedi :(

      Sil