Zihnin Arka Sokakları

"Ve en sonunda göreceğin aşk, verdiğin aşka eşit olacaktır." - The Beatles (The End) 🎵🐝💕🌻🌍🐾

3 Mayıs 2019 Cuma

Yıldızlar Arasında Bir Diva

 "Gelecek günlerin belalı sularında yüzüyorum. Bekliyorum sonu.
Çok ağır bir havanın içinde, süzülüyorum, neredeyse hiçliğin.
Eğer yüksekten düşmem gerekiyorsa, bu düşüşüm yavaş olacak
Rahata ulaşamadım; ilgisizlik hariç.
Ve yine de masumiyetimi yeniden elde etmek istiyorum
Fakat hiçbir şeyin manası yok artık ve hiçbir şey yolunda değil
Bir ruh arıyorum bana yardım edebilecek
İnancını yitirmiş bir nesilden geliyorum ben..."
- Mylène Farmer (Désenchantée)

"Her şey gri iken, acı benim arkadaşımdır.
Ruhumsa nemlidir.
Tüm benliğim alabora oldu
Ah, yalvarıyorum, hadi gel, senin de dostun o
Benim hezeyanlarımın iksiri kendisi
Melankoliyi seviyorum."
- Mylène Farmer (Je t'aime mélancolie)

Eski yazılarımdan bazılarını tarihin çöplüğüne gönderirken yanlışlıkla bazı güzel yazılarımı da gönderdiğimi farkettim. Mesela şuanda blogumda ne Patti Smith hakkında, ne Nico hakkında ne Mylène Farmer hakkında derli toplu bir yazı bulunmamakta. Kendi hatam. Hazır yeni takipçilerim son sürat gelmişken, onlarla bu sevdiğim şarkıcıları tanıştırayım istiyorum. Eğer tanışmamışlarsa. Müziğini dinlememiş olsanız bile kendisini son dönemin en çok konuşulan korku filmlerinden biri olan Ghostland'deki anne rolüyle hatırlayabilirsiniz.



Mylène Farmer benim en sevdiğim pop yıldızlarından biri. Hatta Madonna'yı saymazsak en çok sevdiğim bile diyebilirim. Tüm zamanların en çok satan Frankofon pop şarkıcısı kendisi. Sadece Fransa sınırlarında otuz milyondan fazla satışı olduğu biliniyor.
 
Bu başarısı bir tesadüf değil kesinlikle. Çünkü kendisi ilk yıllardan beri her daim kaliteli işlere imza attı. Pop müzik gibi yozlaşmaya ve banalleşmeye yüz tutan bir cephede savaşıyorsanız otuz senenin sonunda bile kaliteli kalabilmeniz büyük meziyettir.

Sansasyonel klipleriyle, özgün turneleriyle ve Pandora'nın Kutusu'nu andıran gizemli özel yaşamıyla sıradışı bir şarkıcı. Kendisine dair bildiklerimiz bir elin parmaklarını geçmez. En iyi bildiğimiz şey Mylène Farmer'ın tüm zamanların en özgün ve kışkırtıcı sanatçılarından biri olduğu.


Her şeyden öte kendisinin şarkı sözü yazarlığı beni çok etkiliyor. Onun dizelerinden ölüm teması, cinsellik, intihar, aşk fışkırıyor. Edgar Allan Poe'nun, Jean-Paul Sartre'ın, Charles Baudelaire'in, William Shakespeare'in, Antoine de Saint-Exupéry'nin, Paul Verlaine'in, Primo Levi'nin, Virginia Woolf'un, Marquis de Sade'ın, Guillaume Apollinaire'in, Serge Gainsbourg'un hayaletleri dolanır satırlarında. Hiçbir pop şarkıcısı onun kadar edebi figürlerle dans etmemiştir.

Ölüm saplantısı (belki korkusu?) kendisinin ilk dönem şarkılarında daha önplanda olsa da zamanla yerini başka temalara bırakmıştır. Fakat iki binlerin sonlarına doğru bu ölüm teması nüksetti. Tıpkı Morrissey, The Smiths, Joy Division ve The Cure şarkılarındaki gibi ilk bakışta neşeli duran ama gerisinde eşsiz bir melankoli barındıran şarkıların yazarıdır kendisi. Sözlerine dikkat etmeden dans edebilirsiniz, fakat biraz odaklandığınızda mendilinize davranırsınız. Onu diğer pop yıldızlarından ayıran en önemli şeylerden biri bu karanlık yönüdür. Belki de bu yüzden ne Madonna, ne Kylie Minogue, ne Mariah Carey, ne de aklınıza gelebilecek büyük pop yıldızlarından hiçbiri onun kadar hisli biçimde ballad şarkıları yorumlayamadı. Müziği açısından gotik olarak adlandırmak mümkün olmasa da duruşuyla bu tanımlamaya uygun olduğuna inanıyorum. Karga ve kuru kafa imgelerini sıkça kullanır.

10 Songs'la vaktiyle tartışmıştık. Ben kendisine onun artık İngilizce bir albüm çıkarması gerektiğini söylemiştim. Dünyaya açılmalıydı. Ama o buna karşı çıkmıştı ve öyle bir şey olursa Mylène'in esprisinin gideceğini belirtmişti çünkü Mylène'in en çekici taraflarından biri Fransızca söylemesi ve kendi hayran kitlesini değiştirmemesi. Öyle sadık bir kitleden söz ediyorum ki her turnesinde biletler satışa çıktığı anda tükeniveriyor ki bu ortalama on beş dakikayı aşmıyor. Genelde turneleri çok kısa sürüyor ve durakların çoğu Fransa'yı ve İsviçre'yi kapsıyor. Rusya'daki devasa kitlesinin hatırna oraya da uğruyor fakat bu üç ülke dışında kendisini seyretmeniz imkansız. Bir defa Beyaz Rusya'da da çıkmıştı. Onu diğer pop yıldızlarından öne çıkaran özelliklerinden biri de şovlarının özgünlüğü ve barındırdığı mistisizm. Eğer olur da bir gün Mylène Farmer'ın konserlerinden birini dvd kayıtlarından izlerseniz anlayacaksınız bu farkı. Çok özenli ve duyguları uyandıran şovlar. Hayranlarıyla arasında geçen bir ayini andırıyor adeta.


Tamamen Fransızca şarkılar söyleyen muhafazakar bir şarkıcı olarak kafanızda canlandırmanızı istemem. Zira kendisi aralarda İngilice düetler yapmakta. Fakat bu konuda çok seçici davranıyor. Önüne gelenle şarkılarını söylemiyor. Kimlerle şimdiye kadar çalıştı? Sting, Moby, LP, Gary Jules, Seal ve Jean-Louis Murat aklıma ilk gelen şarkıcılar.

Sanat yaşamında erotizm her zaman önplanda aslında. Burada bir not düşmeliyiz çünkü kendisi bazı pop yıldızları gibi pornografiye kaçmadan cinselliği yerinde ele almakta. Pornografiye düşmeden bıçak sırtında erotizmin kapılarını aşındırmakta yıllardır. Bu kliplerine de yansıyor. Libertine ve Je Te Rends Ton Amour en tartışmalı müzik videolarından ikisi olmuştur içerdiği şiddet ve cinsellik dozuyla. Hoş, ikinci söylediğim şarkı içerdiği bir takım dini mesajlar yüzünden de topa tutulmuştu, yanlış bilmiyorsam bir dönem de yasaklandı. Düşünün ki Fransız toplumunu bile zorlamayı başarmış kendisi.

Acı, ölüm, umutsuzluk, ayrılık, savaş, din ve cinsellik temalarının sanatının temellerini oluşturduğu bu sıradışı -yaşlanmak bilmeyen- kadını tanımak isteyenler için bana göre kendisinin en sevdiğim şarkılarından bir derleme yaptım. Dileyenler dans listeme bakabilir. Hazır mıyız? Biraz rock, biraz iç gıcıklayan nağmeler, biraz gözyaşı ve bol pop.
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder