Tenten'in Maceraları'nı (Les Aventures de Tintin) sevmeyeniniz var mıdır?
Sanmam. Çünkü çok keyifli maceralardır. Aklımın yettiği kadarıyla ilk defa kendi rızamla satın alınmasını istediğim kitaplardır bu çizgi roman serisi. Çocuk halimle nasıl da büyülenirdim onun seyahatlerini okurken. Bir o seri bir de Resimli Bilgi. Hayalgücümü bunlara borçluyum. Çocukken insan neyin ne olduğunu tam olarak kestiremiyor. Yıllar geçtikten sonra, gördüğün ile arkasında yatan şey arasındaki uçurumu farkediyorsun. Tenten, benim çocukluk kahramanımdı. Türkiye'de bulunmuyordu. Dünyanın parasını verdirtmiştim. Yanlış hatırlamıyorsam doksanların sonunda Yapı Kredi Yayınları da basmıştı. O Türkçe seriyi de aldım. Hala da dururlar.
Tenten ile dünyayı gezerdim. Asya'ya, Uzakdoğu'ya, Latin Amerika'ya kadar daha önce adını dahi duymadığım yerleri tanırdım. Büyük bir fırsattı çünkü bugünkü gibi elimizin altında telefonlar yoktu. Tek tuşla internet üstünden coğrafi keşifler yapamıyorduk. Tek yolu ansiklopediler ve kürelerdi. Çocukken ortaokul yıllarıma kadar sürekli "arkeolog olmak istiyorum" derdim. Hala da içimde uktedir. Tarihe ve kültüre olan merakımı da yine Tenten'e borçluyum (ah, belki de çocukken izlediğim Indiana Jones'un da payı vardır-o yüzden Petra'yı gördüğümde elim ayağım birbirine giriverdi!).
Bugün geriye dönüp baktığımda gördüğüm şey tatsız. Evet, Tenten'in çizeri Hergé, döneminin bir yansıması olarak ırkçı bir kişilikti ve maalesef Tenten'in seyahatlerine de bu iğrençlikler yer etmişti. Çocukken bunu anlamak olanaksız (hele de ortasınıf bir ailede yetişen beyaz bir erkekseniz). Fakat bugün baktığımda tadım kaçıyor. Çocukluk kahramanınız, size ihanet etmiş gibi hissediyorsunuz. Hergé'nin ırkçı dokunuşları haricinde Tenten'i hala çok seviyorum. Evimde onun biblolarını saklarım. Dediğim gibi çizgi romanlarını korurum. Peki ama Tenten yasaklanmalı mı?
Asla.
Geçtiğimiz günlerde Dr.Seuss'un çocuk kitaplarından bazılarının yasaklandığı açıklandı. Bundan böyle bazı kitapları (6 tanesi) basılmayacakmış. Gerekçe olarak da içerdiği "hassas" içerikler ve bunların Seuss'un mirasına zarar vermesini önlemek. Ne kadar yanlış! Tenten nasıl yasaklanmamalı ise, Seuss'un kitapları da aynı şekilde "yok edilmemeli". Seuss'un bahsedilen kitapları bende de var. Biraz göz attım. Tenten'deki kadar korkunç bir şey göremedim ama hassas bünyeler için elbette tatsız unsular içeriyor. Ama bana kalsa bu kadar ortalığı ayağa kaldıracak bir şey yok gibi.
Yine de günün sonunda içerdiği şey her ne ise, ben kitapların yasaklanmasına karşıyım. Bu elbette içeriklerini onayladığım anlamına gelmiyor. Ama bunun çözümü olabilmeli. Var da. Kitaplar, yine basılsın; ama üzerlerine gerekli bilgilendirmeler, uyarılar eklenerek. Belki de yanlarına baloncuklar eklenebilir. Böylece çocukların olan şeyi olumlayarak yorumlamaları engellenebilir.
Aksi halde eline meşalesini alan "cancel" nidalarıyla önüne gelen şeyi imha etmeye başlar. Ki son yıllarda maalesef bu trend aldı başını gitti. "İptal Kültürü" denen şey ilk başta kulağa hoş gelse de bizi götürdüğü yer itibariyle oldukça tehlikeli. Bunun sonu sadece sansüre ve fikri çoraklaşmaya gidiyor. Faşist fikirler aklansın demek ne kadar tehlikeli ise "her fikri meşalelerle yakalım" da bir o kadar yanlış. Sonuçta bugün faşizmden bahsediyorsak ve onun tehlikesini nesillere aktarıyorsak bu Hitler gibi canavarların örnekleriyle oluyor. Yaptığı şeyleri lanetliyoruz, ama "iptal etmiyoruz". Bilakis katliamlarını gelecek nesillere aktarıyoruz, ki bir daha yenileri yaşanmasın.
Yarın tarih kitaplarından Hitler'i, Mussolini'yi veya her kim ise onu çıkarabilirsiniz ve varolmamışlar gibi davranabilirsiniz. Ama bu faşizmi durdurmaya yetmeyecek. Daha vahimi, gelecek nesiller için ortada "kötü örnek" teşkil edecek bir şey kalmayacak. İyiyi tanımlayabilmek için kötü örneklerin bilinmesi gerekmekte.
Büyüklerimiz ne derdi, "bir musibet bin nasihatten yeğdir". Maalesef öyle. İnsan güzel şeyler yerine kötü şeylerden daha büyük dersler çıkarıyor. Keşke acılar hiç yaşanmasa. Ama bu acıları gelecek nesiller bilmez ve "tarih" yeniden yazılırsa işte o zaman gelecekten de pek umudumuz kalmayabilir. Irkçı figürlerin heykellerini indirmek bir şey, kitapları yasaklamak veya değiştirmek başka şey.
Savaşlar hiç yaşanmadı, ırkçılık hiç yapılmadı, insanlar hiç katledilmedi, insanlar ayrımcılığa uğramadı gibi "halüsinatif" gerçeklikle gelecek inşa edilmez. İlk insanlar dünyaya gözlerini açtıklarında ne Holocaust vardı, ne başka bir zulüm. Ama bir şekilde akıllarının ucunda düşüverdi ve savaşlar başladı. Zulümler yaşandı. Bugün tüm insanlığın hafızasını sıfırlayabilsek bile yarın bunların tekrardan yaşanmayacağının garantisi yok. O yüzden tarih hafızamızdır. İyi sayfaları olduğu kadar kötü sayfaları da okumalı ve ibret almalıyız.
Şunu da unutmamalı, yazarın itibarını koruma gayesiyle bu müdahale işine girildiği söyleniyor ama bu düpedüz ikiyüzlülük olmuyor mu? 2021 yılına kadar "ırkçı" yüzü olan bir yazarın kitaplarındaki irini çıkarıp gelecek yıllarda onu "temiz" yüzüyle yansıtmak ne derece etik?
Keşke bu "nefret"in kökeni sadece bir çizgi roman veya kitaba dayansa; belki çözüm bulunurdu.
7 Mart 2021 Pazar
Irkçı Tenten ve Cancel Culture
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Tenten ya!:) Ve diğerleri elbette, yazı Tenten'le başlasa ve onun üzerinden devam etse de bana ilk Sipru'yu çağırdı nedense, onu özlemişim:) Sonra düşündüm ki biz şanslı bir kuşaktık: Uyaran ve bazı çizgi kahramanlar için engeller koyan büyüklerimiz olsa da yine de bir özgürlük alanımız vardı, o engelleri aşıyorduk ve aslında onlar da bunun farkındaydı:) Ve en güzeli, kötüleri olsa da nitelikli yetişmiş bir öğretmenler kuşağının elindeydik. Nereden ne alacağımızı öğreniyorduk en azından, belki ben şanslıydım ama aynı kuşaktan arkadaşlarıma baktığımda genel olarak da şanslıydık diye düşünüyorum. Yazı bir kez daha şunu anlattı bana; kötü iyinin kıymetini göze sokan ve bünyede kalıcı kılıp farkındalığı ve yaşam kalitesini yükselten bir katalizör, aslolan, alıcı olan bireyin çocukluktan itibaren çoklu yetiştirilebilmesi, yasakla değil, eğitimle!
YanıtlaSilO kadar doğru ki söyledikleriniz.. İş yine dönüp dolaşıp bizde, insanlarda bitiyor. Çocuklar eğer ailelerinden ve öğretmenlerinden alacakları o bilinçle yetiştirilmezlerse, bugün Tenten'i yasaklarsın, yarın başka bir şey çıkar ve çocuk oradan kötü örneğini alır. Farketmez. Bunu biraz şuna benzetiyorum, bizim toplumda şehirli kesim çocuk yetiştirirken biraz evhamlıdır ve sürekli "evladım yere oturma, şuna dokunma" der. Ama sonra nolur, çocuğun direnci güçlenmediği için ilerleyen yaşlarda karşılaştıkları hastalıklarda anında hastalanırlar. Çünkü vücutları tehlikeleri önceden tanıyamaz.
SilBu konuda o kadar doluyum ki! Bu “cancel culture” yarardan çok zarar veriyor, tam kafasını kuma gömen devekuşu oluyoruz farkında değiliz..
YanıtlaSilİşin fenası bir şey de diyemiyorsunuz. Ağzınızı açınca hemen yaftalamalar başlıyor; tam bir cadı avı. Oysa ki mantıklı eleştirileri herkesin dinlemesi gerekir. Yoksa eleştirdikleri şeye dönüşürler.. ki dönüşüyorlar. Şiddetin ve hoşgörüsüzlüğün kaynağı gerçekten de sadece oyunlar, kitaplar veya bazı sanatçılar olsa işimiz kolay olabilirdi. O zaman her şeyi iptal edip rahatlayabilirdik. Ama sorunun kaynağı çok derinlerde.
SilHer tür kitabın yasaklanmasına karşıyım, tek tip olmaktan öteye gidemeyiz aksi takdirde. Gençliğimde Gözlem Yayınları vardı, eğitim alanında kitaplar çıkarırdı, "Barbiana Öğrencilerinden Mektuplar"-şimdi onca övülen Montessori eğitimi üzerineydi-Harun Karadeniz'den "Eğitim üretim İçindir", içinde yapıştırılmış enfes çizimler olan "Hiroşima Çocukları" ve şu an hatırlayamadığım başkaları. Seriyi tamamlamıştım neredeyse ki elime "Emperyalist Kültür Sanayii ve Walt Disney" geçti. Kapağında varyemez Amca kılığına girmiş Amerika Milli Bankayı kürek kürek altınla besliyordu. "Vay canına" demiştim, biz bu Disney kahramanlarıyla büyüdük, nedir bu? Yasaklanmalı mıydı yani Disney kahramanları? Şekilde görüldüğü gibi emperyalist falan da olmadık. Çocuksun zaten ana metnin alttan alttan verdiklerini kavrayamıyorsun ki. Ne bileyim çok da şeyetmemek mi lazım acaba amiyane tabirle :) Tenten'e gelince, ben de çok severdim, hala severim. Bir arkadaşım da ciddi ciddi büyüyünce Tenten'le evlenmeye kararlıydı :) Öğretmenliğimin ilk yıllarında karısı bankada çalışan bir arkadaş vardı, çocuk sineması biletleri taşırdı okula banka sponsorluğunda. Ben de bir tomar alır mahalle bebelerine dağıtırdım. Tabii Tenten filmleri idi bunlar. Hiç unutmuyorum film günü süslenip püslenip sinemaya gidişlerini. Valla benim de son yıllarda gidip 3 boyutlu izlemişliğim var. Irkçı mıyım ki :)))))
YanıtlaSilHiç sormayın ben de izledim Spielberg'in çektiği üç boyutlu filmi ve diğer eski Tenten çizgi filmlerini - iflah olmaz bir ırkçıyım anlaşılan :))
SilÇok anlamsız buluyorum bu tartışmaları. Dediğiniz gibi hepimizin bir anısı geçmişi var Tenten'le ve hiçbirimiz de sokağa çıkıp elde meşaleler ile siyahi avına falan çıkmadık. Benim Fransızca derslerime Afrikalı hocalar girerdi ve hiçbir zaman aklımın ucundan böyle bir şey geçmezdi.
İş tamamen yine insanda bitiyor. Bir kimse herhangi bir kitabı okuyup, herhangi bir filmi izleyip, herhangi bir oyunu oynayarak başka birine dönüşmez. Bu fikir çok iddialı gelmiştir hep. O zaman faşizmi veya ırkçılığı araştıran araştırmacıların vay haline. Her Allah'ın günü canavarlaşma potansiyelleri var!
Disney'in geçmişi gerçekten çok karanlık. Ve hepimiz de bir şekilde o çizgi filmlerle büyüdük. Bugün geldikleri noktada makul bir yol buldular. Film platformlarında eski yapımları gösterilirken "bu stereotipler yanlıştır" minvalinde bir uyarı çıkıyor. Bu bana oldukça makul bir çözüm geliyor. Tüm film külliyatını meşalelerle yakmaktansa..
Cancel culture öyle bir boyuta geldi ki, inanılacak gibi değil. Benim gördüğüm, bu hareketin iki kaynağı var. Bir tanesi, kimseyi hor görüp dışlamayalım, kapsayıcı (inclusive) olalım düşüncesi çok kısa bir zaman içinde düşüncemde o kadar haklıyım, o kadar haklıyım ki, benim gibi düşünmüyorsan konuşmaya bile hakkın yok davranışını yarattı. İkincisi (demokrat-progressive ve cumhuriyetçi-muhafazakârlar) arasındaki siyasî bölünme iyice bilendi. Zamanında bizi bunları söyledik diye dışladınız, hadi bakalım şimdi de biz sizi dışlıyoruz fikri gittikçe hakim olmaya başladı. Amerikan halkının kendilerinin ahlâken dünyadaki herkesten daha iyi olduğuna dair yerleşmiş bir inancı vardır. Bu 'holier than thou' zihniyeti şimdi bu toplumu çok keskin çizgilerle bölüyor.
YanıtlaSilİlerleyen yıllarda kültür ve sanat hayatında ne gibi sonuçları olacak merakla bekliyorum. Dr.Seuss'a kadar geldiyse... Dediğiniz gibi ilk başta kapsayıcı, kucaklayan bir yerden çıkmasına rağmen geldiği nokta bir hayli ilginç. Dönemin ruhu ve bahsettiğiniz siyasi pozisyonlanmalarla birlikte her şey çorba oldu (Amerikan siyasetinin bizatihi kendisi son yıllarda çorba değil mi zaten, tam bir kavram kargaşası içindeler).
SilAkademide postmodern söylemlerin yer edinmesi ve egemen kültürün bu sularda ilerlemesi de tüm bunlarda etkili. Küresel ve postmodern "yeni dünya" bizlere neler getirecek emin olamıyorum. Bana bir eşiğin üstündeyiz gibi geliyor. İnsanlık yeni bir anlayışa evriliyor. Dilerim o yol bizleri iyi bir yere götürür zira -her ne kadar postmodernizme karşı mesafeli olsam da- vaktiyle modernizmin yerleşmesiyle insanlık ciddi hasarlar aldı ve etkileri uzun yıllar sürdü.
Almanya’da Nazi dönemi sonrası başladı aslında bu kültür. O dönemden öyle nefret ediyorlar ki, yapılan herşeyi yokettiler ve asla konuşulmuyor. Bu konuda iki Nazi karşıtı bile konuşamaz yani, tabudur. Fakat sanat anlamında bakarsan propaganda sanatı ve markalaştırma resmen bugünün en başarılı branding firmalarından bile ileride bir anlamda. Ama yapan nazilerse topluca çöpe, asla “güzel” diye betimleyemezsin. Otobanlar mesela tamamen o dönemden ve hala daha iyisi yapılamadı ama asla bahsedemezsin. Kavgam mesela bence kesinlikle okutulması gereken bir kitaptır almanlara çünkü bir manyağın nasıl düşündüğünü, motiflerini anlamanı sağlar ve bu sayede o yanlışın en temeline inebilmeni ve tekrar etmemeni sağlar ama yasaktır. Yabancı dilde okuyana bile ters bakılır neden okudun diye sorulur. Adolf yaklaşık 80 senedir isim olarak konulmaz. Bizdeki Ahmet gibi sık rastlanan bir isimmiş oysa ki. Yani koca dönemi cancel ettiler ve sanıyorlar ki bu sayede asla o dönem tekrarlanmayacak. Ama bence bugünün sağın yükselişinin altında bu neden yatıyor. Katili öldürdün ama katili unutturdun.. İnsan sonuçta insan, hatasını unuttuğu anda trkrarlamaya meyilli... Gözüne soka soka nedenleriylr anlatacaksın ve hep önünde tutacaksın ki, aynı hatayı yapmasın. Ama işte.....
YanıtlaSilSanatta edebiyatta müzikte de bence eser sanatçının her zaman önünde tutulmalı. İçimizdeki “magazinel yaklaşım”ın gösterdiği anormal sanatçı bize eserin anormal olduğunu düşündürüyor, resmen sanatçının gölgesi altında esein ışığı kayboluyor, bu hiç adil değil sanat adına! Sanat ile sanatçıyı ayırmamız bence şart....
Her şeyin özeti şu cümlenizde: "insan hatasını unuttuğu anda tekrarlamaya meyilli..." O kadar doğru bir yaklaşım ki. Ben de tam bu noktadan yaklaşıyorum. Aksi halde bundan 100 yıl sonra benzer şeytanlıkların hortlamaması için bir sebep yok.
SilEvin ortasında sürekli kokuşan bir çöp kutusu var. Sen bunun çöplerden kaynaklı olduğunu düşünüp çöpleri zamanında çıkarıyorsun ama kokunun yine de geçmediğini farkediyorsun; çünkü çöp kutusu çöplerin suyundan dolayı kokuşmuş. Farketmemişsin.
Temeline inmek ve irdelemek lazım. Hitler bir gecede ortaya çıkmadı. Stalin gökten inmedi. Köle sahibi Amerikan liderleri yalnız değillerdi. Hepsinin bir kaynağı var. Hiçbirisi sürpriz yumurtadan çıkmadı. Bunlar yokmuş gibi davranıp, sebep yerine sadece sonuçlarla mücadele edersek başaramayız.
Aklıma 1984 ve sabit olmayan geçmiş geldi.Gecmis değişebilir yönlendirilebilir çünkü bugünün çıkarlarına uymaz.
SilBakıldığında önemsiz gibi gözüken bir durumda dikkatli ve güzel bir bakış açısı ile değerlendirmişsiniz. Ben bu yazıyı çok sevdim distopik kitaplardan yaptığım alıntılarla ayni klasöre koydum
Uzun zamandır kafamı kurcalıyordu paylaşmak istedim :) Güzel sözleriniz için teşekkür ederim. Dilerim böyle yazıların yazılmadığı yarınlar olur...
SilÇok haklısın, olan biteni kendi devri içinde değerlendirmek ve bir şeyler öğrenmek yerine halının altına süpürmek oluyor bu. Müthiş bir tembellik mevcut. İnsan olmanın iyi ve kötü özellikler üzerinden ilerleyen doğasını bilip kendini inşa etmeyi öğreneceğin yerde, çaba sarf etmeden, bazı şeyleri yok sayarak "hadi iyi insan ol" mottosunu kabullenmek ve kabul ettirmeye çalışmak tam bir kolaycılık. Ve senin de dediğin gibi sanırım bir eşikteyiz tüm dünya insanları olarak.
YanıtlaSilYazının yorumlarını da okudum, her birine ayrı ayrı katılıyorum.
Hem bakalım Dr.Seuss eserlerine müdahale edilmesini isteyecek miydi? Onun adına mirasına zarar vermesini önlemek ne demek?
Dünya kurulduğu günden beri beğenelim beğenmeyelim hep ikilik üstünden ilerlemiş. Çok sevdiğimiz "iyi"yi tanımlayabilmek için bir kötüye ihtiyaç var. Bunu belirtirken kötüyü olumlamıyorum fakat bir şekilde referans noktası olmadan da bir şeyleri nitelendirebilmek imkansız. Kötüyü, geçmişte bırakıp (ama unutmadan), hafızalarda yer edindirerek referans almak ve yarınları iyi üstüne kurgulamak elimizde. Yarının dünyasında kötüye yer yok; ama dünün kötülerini de aklımızın bir köşesinde tutmalıyız. Yoksa "tarih tekerrürden ibarettir" diyerek kendimizi aldatırırız.
Silİlginç bir haber paylaşayım, Seuss'un bahsi geçen kitapları şuan yok satıyormuş. Buyrun :) Post-truth dünyası bizi nereye götürecek çok merak ediyorum...
"Bahsi geçen kitaplar yok satıyormuş". Buyur buradan yak!
YanıtlaSil