Son günlerde Britney Spears'a döndüm Hayır, fiziken değil. Kafa bakımından. Bir gün uzun uzun saç istiyorum, ertesi sabah kısa. Bir gün bıyık istiyorum, gecesine sinekkaydı. Tabii biyolojik engellemeler var. Bir gece de olmuyor bunlar. Bekle ve gör. Neyse, önce pornocu bıyıklarımla vedalaştım, sonra da nuh nebiden kalma Elvis favorilerimle. Geriye bir yavru köpek suratı kaldı. Evet, şuan yavru köpeklere benzedim. Hayatım boyunca sakal ve bıyıkla fazla işim olmasa da gerektiği kadar bırakıyordum. Çünkü tamamen yüzü açınca böyle oluyor. Bara girsem -hala- kapıda kimlik sorarlar. O derece. O yüzden bir konser veya arkadaşlarla içme durumu varsa birkaç gün tıraş olmam. İran'a gittiğimde de iki üç aylık saç sakalla halkın arasına karışmıştım. Fazla parlak dolaşmamalı. Yoksa otuzumdan bir anda on altı on yedime düşüyorum (yirmi bile değil, düşünün). Neyse bir süre böyle takılayım.
Milyonlarca albüm yazım birikti. Yayınlayacağım. Fakat çoğu yarım vaziyette ve ben üşengeçlikten tamamlayamıyorum. Bari ayrı yazı halinde yazmayacağım albümleri şurada ayaküstü anlatayım. Detaylı konuşulmayı hak edenlere bakacağız gelecek hafta. Italians Do It Better firması, bünyesindeki sanatçılardan oluşan After Dark 3 albümünü yayınladı. Yine dans, yine kalite. O ekip ne yapsa deli gibi mutlu ediyor beni. Albümde kimler konuk? Chromatics (Toy'un müthiş bir remixi ile), Glüme, Orion, JOON ve tabii Johnny Jewel bu isimlerden bazıları. Sitelerinden 1$ karşılığı indirebilirsiniz. Şöyle bir güzellik bırakayım. Albümün tamamını Youtube'tan da dinleyebilirsiniz ama bence destek vermekte fayda var. Bir dolar henüz çok para değil.. bir albüm için.
Fermina Hanım geçenlerde hatırlatınca Bruce Springsteen'in yeni albümünün çıktığını hatırlayıp oturdum dinledim. Patron (The Boss) lakaplı Bruce'u aslında çok severim. Hele ki uzun yolda dinlemek bir keyiftir. Tam Amerikan yollarında kaybolmalık şarkılar yapıyor. Lakin kendisi azılı bir Demokrat Parti'li olduğu ve politik çıkışlarıyla liberalliğini bas bas bağırmasından mütevellit son zamanlarda iyice midemi bulandırıyor. O yüzden ölü taklidi yapıyordum. Neyse. Letter to You ismindeki albüm tam beklediğimiz şekilde bir Springsteen albümü. Nebraska'yı hatırlatan akustik şarkı, var (One Minute You're Here). İki binlerde çıkardığı Magic ve Wrecking Ball gibi albümlere konulsa sırıtmayacak hareketli rock parçaları, var. Yetmişleri hatırlatan düzenlemesiyle Last Man Standing var. We Take Care Of Our Own şarkısının neredeyse aynısı olan Ghosts var (niye böyle olmuş ki?). Var oğlu var. Wrecking Ball kadar sevmedim, ama High Hopes hayalkırıklığından iyi. Orası net. Uzun yolda gene arada gider. Spotify'daki listeleri yeni blogger sayfalarına koyma sorunumu halledebilirsem sevdiğim Bruce şarkılarından bir yol listesi hazırlayacağım. Hatırlatın bana.
Deftones da son günlerde albüm çıkaranlar arasında. Bayadır ses vermiyorlardı. İyi oldu. Hatta baya iyi oldu. Zira Ohms ismindeki bu yeni albümleri, yılın en eli yüzü düzgün metal albümlerinden biri. Grup iyiden iyiye popçu olma yolunda ilerlerken hala sert duruşlarını sürdürüyor. Ama bir pop albümü yapsalar da rahatlasalar diyorum. This Link is Dead ve Ceremony şarkıları önerilir.
Sufjan Stevens, Ace Frehley, Eivor gibi sanatçıların albümleri de ayrı ayrı incelenecek. Çok cici albümler hepsi. Özellikle birini şiddetle öneriyorum (ama hangisini dım dım dım).
Müzik demişken..
Neil Young ne mübarek adam ya ! Son takıntım. Hayır, şarkıcıyla bugün tanışmıyorum. Biz tanışalı yıllar oldu. Yıllardır kimin plaklarını topluyoruz. Konserine bile gittik (valla oldu). Ama zaman geçince bir kez daha dinlemeye başladım külliyatını. Birkaç senedir fazla sık dinleyemiyordum. Ne biçim adammış valla. Boş yok (bir yere kadar). Yeni şeyler dinlemek yerine çok sevdiğim, bildiğim, ama artık bir süredir dinlemediğim şarkıcılara gruplara yeniden yöneldim. İyi oldu. The Who albümlerinde dönmüştüm. Şimdi de bu. Neil Young bizim ülkede pek kıymeti bilinmeyen bir şarkıcı. Sebebini bilmiyorum. Gitar çalıyor mu, çalıyor (hem de kasırga gibi). Söz yazıyor mu, Bob Dylan kadar. Daha ne? Hep ilk dönem hit şarkıları çalıyor yurdum radyolarında. Ohio'dur, After the Gold Rush'tır. Benim en sevdiğim şarkısı (zamanında çok öneriyordum bu sayfada) Like a Hurricane. Radyo dostu diyemeyiz. Normal süresi sekiz dakikayı geçiyor. Ama canlı icraları on beş yirmi dakikayı bulabiliyor. Güzelliği burada. Jam yapmaya müsait şarkı. Konserde belki çalar diye gözüm sürekli babadaydı; ama olmadı. Şarkının bir çok canlı kaydını, bootlegini dinlemişimdir. En sevdiğim düzenlemelerinden biri Weld albümündeki hali. Hele o sonunda gökgürültüsü efekti yapması... Weld zaten baştan aşağı manyak işi. Yeryüzünün en iyi canlı albümlerinden biri. Hatta ilk üçüme alırım. Bir ara inceleyelim.
Gözlerinizi kapatın; eğer bu şarkıyı ilk dinleyişiniz ise, çok fena bir şeye hazır olun :)
Neeeee Elvis favorisi mi?! Bize hiç bahsedilmedi yalnız Elvis favorilerinden? Pornocu bıyığını biliyorduk sadece. Valla yolda görsem gözümü kısar süzerdim Zihnibeyciğim, "A-aaa e çocuk resmen Elvis favorili!" diye :) Barbar kocam da yıllar sonra sakallarını bıyıklarını kesti. Meğer ağzı, kayınvalidemin ağzının aynısıymış, baktıkça biraz sinirlerim bozuluyor. (Kayınvalidemi çok severdim. Ama bazen kocam konuşurken ağzına gözüm takılıyor, kötü bir sci-fi gibi.)
YanıtlaSilYa ben neden anlamıyorum böyle şeyleri, Ghosts ile We Take Care Of Our Own'u hiç farketmedim??! Yemin ederim sıfır müzik kulağı var bu evde. Sen söyleyince açıp dinledik, ben çok bozuldum, barbar kocam kısa bir şaşkınlıktan sonra "NE VAR CANIM, ÇALDIYSA KENDİ ŞARKISINDAN ÇALMIŞ?" diye Bruce Bey'i destekledi ahhahhhaha :D
Kral'ın imajını çocukluğumdan beri kıskanmakta ve taklit etmekteydim. Bıyık eklentisiyle Gaspar Noé'ye dönüşmüştüm. Ama artık yeter dedim :D Şimdi disko topu gibi ışıl ışılım.
SilBende de isim hafızası yoktur. İnsanları, şarkıları unutuveririm. Mesela dinlerken ona benzeyen bir diğer şarkıyı hatırlayabliyorum ama ismini söyle deseler tökezleyiveriyorum. Görsel hafızam ve dokunma hafızam (bunun vardır teknik bir adı) çok fenadır. Bir gördüğüm yüzü, bir dokunduğum şeyi hiç unutmam. Yıllar geçse bile "aa bu falancaydı" derim (işte isim kısmı hariç :D). Geçen bankamatik sırasındayım. Taa Ürdün'de tanıştığım bir Türk'ü gördüm ve tanıdım. Ama bir sorun bakalım ismiyle seslenebildin mi diye, HAYIR. Maskeye rağmen tanıdım ve kaş göz yaparak selamlaştık :D