Bıyığımla birlikte oturduk, düşünüyoruz.
Amazon Prime nihayet ülkemize geldi. Prime'daki videolara bakıp bakıp iç geçiriyordum kaç aydır. Nihayet buralara uğradı. Hem de sudan ucuz, 8 lira. Aboneliğini unutsan bile fark etmeden ödemeyi sürdürürsün. Öyle bir para yahu. Evet, şimdilik Amerika'daki dehşet video seçkisinin yanına yaklaşamıyor (orada eklenti de yapılabiliyor, belli bir miktar ödeyince atıyorum korku platformu Shudder'ın seçkisi de kütüphanenize ekleniyor!) ama ileride zamanla olmayacak iş değil. Hem bu paraya sadece film ve dizi izlemiyorsun, aynı anda kargonu da bedavaya getiriyorlar. Ben tatmin oldum. Kolileri açmakla meşgulüm (bir maaş gitti ama olsun, epeydir uzaktık alışverişten). Şunu da eklemek isterim, bu tarz platformlar birbirinin dengi değil. Yani Prime geldi, Netflix'ler çöpe durumu yok (Netflix de yediği Cudies bokunu nasıl temizleyecek, merak konusu). Yarın Disney Plus ve HBO Max de gelir mi, gelebilir (ikincisi tercihim elbette ama çok zor). Hepsinin doldurduğu ayrı bir alan var. BFI Player gelirse ama işler kızışır, söyleyeyim.Netflix demişken efendim, Netflix'in yeni belgesellerinden The Social Dilemma'yı izledim. Sinirden kudurdum. Bir grup orta , ileri yaşlı teknoloji düşmanı insanın konuşmalarını izliyormuş gibi hissettim. Oysa konuşanların hepsi sosyal medya firmalarında yüksek pozisyonlarda çalışan insanlar. Filmin ana fikri, sosyal medyanın zararları. Söylenenlerin çoğuna katılıyorum aslında. Oydu buydu. Fakat iyi yanları? Sağlıkçıya şiddet, kadın cinayetleri, hayvanlara istismar gibi utanç verici konularda insanlar seslerini bu yolla en hızlı duyurabiliyor ve bu belki İzlanda'da İsveç'te önemli olmayabilir fakat kimi ülkelerde oldukça hayati. Sosyal medya, bence de insanların egolarıyla oynayarak psikolojilerini bozuyor, zamanlarını çalıyor, alışverişe yönlendiriyor, falan filan. Ama bir hayat bile kurtarıyorsa bu yönünü yadsıayamayız. Hem filmde de dendiği gibi, bu saatten sonra hayatımızdan tamamen sosyal medyayı çıkaramayız. Ehil hale getirilebilir. Keşke doğru habere başka mecralarda da kolay ulaşabilsek ve bu sosyal medya adaletçiliği peşinde koşmasak.
Gariptir, son zamanlarda blogumun görüntülenme sayılarında radikal bir düşüş var. Bir pot mu kırdım? Tıklanma sayılarına çok sık bakmam ama son günlerde dikkatimi çekmeye başladı. Şubat'tan itibaren ciddi bir düşüş var (sizde durumlar ne?). Belki genel bir sorundur. Ya da blogumun son kullanma tarihi yaklaşıyordur, bilmiyorum. Öyle ki, son iki ayın tıklanma sayıları, blogumun ilk günleri seviyesine gerilemiş durumda. Daha garibi, Türkiye rakamları da gerilere düştü. Fransa ve Ukrayna önde. Hatta tüm zamanların rakamlarında, Fransa üç numaraya yerleşti. Türkiye ve Amerika'yı geçmesi birkaç aylık mesele. Bir zamanlar İngilizce bir kardeş blog açma niyetim vardı. Fakat aynı yazıları iki defa yazma fikri bana fazlasıyla üşendirici gelmişti. Şimdi de bu tablo karşısında acaba Fransızca'ya mı kaysak kardeş blog planında diyorum. Sonra yine "kim uğraşacak ya" diyorum. Blogun bir "iş" halini almasını sevmiyorum. Fransızca yazmamama rağmen buraları bir şekilde takip eden dostlara bir komşu blog (La Critique Selon Moi) önereyim. Müzik alanında en iyi bloggerlardandır, gözü kapalı önerilir.
Son bir yılın özeti şu. Hastayı galiba kaybediyoruz?
Elli yılın efsanesi Van Morrison, Covid'i "bahane eden" ve bu çerçevede karantinalar uygulayarak "özgürlükleri kısıtlayan" hükümeti eleştiren şarkılar yazacakmış. Noel Gallagher, maske kullanmayı reddediyormuş ve "bir çok özgürlüğün ellerinden alındığını" düşünüyormuş. Pardon biz bu arkadaşlar ile aynı gezegende mi yaşıyoruz? En hafif tabiriyle beyne giden damarlarında tıkanma olmalı. Doğru düzgün düşünemiyorlar, yazık. Saç baş yolmamak elde değil. Paran da olsa, şanın da olsa, yatın katın da olsa en değerli yatırım gene beyin. Beyinlerinize sahip çıkın dostlar. Bir milyona yakın insan ölmüş, hala ne geveliyorlar... Her olayı "komplolara" bağlayan insanlardan hoşlanmıyorum. Ve dahası artık tahammül edemiyorum. Bilimden ve rasyonel düşünceden uzak, tamamen hayal dünyasında yaşayan insanlar bu salgının ve benzeri birçok sorunun baş sorumluları. Gerçeklerle yüzleşmek yerine sorunun kaynağını devletlere, ilaç firmalarına veya büyük kurumlara atanlar ve ellerini yıkayıp çıkanlar. Neyse. Hem maske takmaz, hijyene uymaz, ama ağız dolusu "amariga" "çhin" der, köşesine çekilir. Blog görüntülenme sayılarımdaki düşüş de bir amarigan oyunu olabilir mi? Sadece soruyorum.
"Blogspöt" mühendislerine sesleniyorum, halka sesleniş konuşması yapıyorum: arkadaşlar, dostlar, Romalılar, madem tüm blogları yeni arayüze taşıdınız, bari her boku (pardon) oturttuktan sonra yapsaydınız. Kod yazar gibi html düzeltmekten helak oluyoruz. Video eklemek dert. Ortaya çekmek dert. Boyutlandırmak dert. Bir milyon ışık yılı öncesindeki altyapınız daha iyiydi.
Sizce de Prince dünyadışı bir canlı olabilir mi?
Yeni arayüzden ben de çok şikayetciyim, resim yüklemek de sıkıntı ya tek tek yükleyeceksin, ya hepsini birden alacaksın sayfaya, saçmalık. Bloglardaki tıklanma sayısının azalması pandemi nedeniyledir, insanlar mutsuz, bir şey yapmayı canları istemiyor, bir de yaz dönemi tatil, matil gevşeklik. Son kullanma tarihi falan deme Zihin kardeş, şurada kaç kişi kaldık hala blogları sürdüren, komşumuz yurtdışına taşınmış gibi üzülürüz sonra :)
YanıtlaSilSanki doksanlı yıllara döndük gibi. Bunu bir yerlere şikayet mi etsek acaba? Ciddi ciddi teknik destek birimlerine bu şikayetlerimizi topluca iletebilirim, can sıkıcı şeyler. Teşekkür ederim :) Şu seneyi bir tek parça halinde atlatabilirsek hayırlısıyla gerisi gelecek sanki.
SilArayüz beni de bunaltıyor :/ Ben de baktım görüntülenme sayılarına, düzensiz yazıyor olmamla gayet uyumlu vaziyet. Dev inişler ve çıkışlarla dolu bir grafik var. Hakikaten Şubat'ta bir şeyler olmuş buraya. Leylak Dalı'na da katılıyorum bir yandan, yaz aylarında hep bir düşüş oluyor.
YanıtlaSil"Ay covidi de çok abartıyorlar"cılar da var ve toplumun her kesiminden insanlar. En son bizimkilerden duydum, havuzlu villada oturan cool lokanta sahibi kadın abartıldığını düşünüyormuş. Gerçi bu kadının teşhis almamış bir sosyopat olduğunu düşünüyorum ilk gördüğümden beri. Bilemiyorum :/
Prince dünya dışı bir canlı olabilir.
Bende iniş çıkış da yok ahahah :D Düşmüş ve oracıkta kalmış. Anlamadım. Kavimler göçü yaşanmış. neyse kalan sağlar bizimdir :)
SilYeni arayüzden ben de hoşlanmadım. Yanlışlar yapıp duruyorum. Tıklanma sayısının azalması genel bir durum olabilir mi acaba? Şu yakın zamana kadar benimki çok iyiydi. Hâttâ yaklaşık bir yıldır -takipçi sayım çok olmasa da- tıklanma sayısı müthiş artmıştı. Son birkaç haftadır düştü. TENET başlıklı son yazım 103 kere okunmuş ki bu bence anlam veremediğim derecede az. Bilemiyorum, çözersen bizi de haberdar et:) (Yalnız TENET'ten sonra reklam teklifi geldi. Uzuuun zamandır gelmiyordu. Yayınlamadım ama.)
YanıtlaSilSosyal Dilemma'yı ben de izledim. Her dediklerini biliyordum zaten. Farkındayım yani. Önerilen videolara hiç tıklamam örneğin. Yönlendirilmeyi sevmem. Kendim arayıp buluyorum çok şükür:) Zekâsızlara yönelik bir sistem kurduklarının farkındayız. Silikon Vadisi'nde çalışanların çocuklarına kısıtlı internet izni verdiğinin, onları yaşayarak öğrenme felsefesindeki okullara gönderdiklerini de biliyorum. Biraz aklı olan bunları çözmeli ama olmuyor işte. İnsanları saatlerce sosyal medyada tutmak istediklerini de biliyorum ve IG'i kapattım örneğin. Çünkü gerçekten vakit alıyordu. Bir arkadaşım geçenlerde bir gününün 7 saatini IG'de geçirdiğini fark etmiş. "Ne yaptın o kadar?" dedim. İnanılmaz.
A yok cidden mail yazacağım haftasonu. Bu kaçıncı şikayet? Tek ben olsam hadi ben beceremiyorum diyeceğim. Olacak şey değil.
Sil103 mü.. Valla iyi :D Ben tek tek yazıların görüntülenmelerini paylaşsam oturur güleriz ahahaha. Mesela bazı yazıların sevileceğini öngörüyorum, olmuyor. 20'yi geçemiyor :D Bazen de öylesine yazıyorum, hoop 100. En garip olan da taaa nuh nebiden kalmai yazılarımdaki anlamsız artışlar. Birikmiş görüntülenme sayıları değil. Mesela 2019'da o yazı 100 ise, 2020'de 3000 olmuş. 2-3 ayda ve başka yazılar o kadar artmamış. Eski, unutulmuş ve reklamı da hiç yapılmamış bir yazı nasıl olur da o kadar patlar :D Beynimi yakacak blogspot.
Bana 1 kere bile reklam teklifi gelmedi (acıklı keman müziği). Meraklısı olduğumdan değil yayınlamazdım zaten ama az çok 10+ senedir yazıyorum ve çok fazla takipçim olmasa da hiç yok da değil :D Neyse. Valla kafa yordukça bu blog işlerine kafamdan alevler çıkıyor ahahaha. Zaten derdim çok :D Kaç kişi takip ederse eyvallah. Ben memnunum. Hepsine sevgiler saygılar :) Biz bize yeteriz :D
Bence de oradaki kilit nokta bilinç. Bilinci elden kaybedince seni avuçlarında oynatıyorlar. Kliklerle, reklamlarla, onla bunla. Dediğiniz gibi en güzeli manuel kendimizin kontrolünde aramak ve dolaşmak. Spotify da biraz bu bağlamda eleştirilmeli ama neyse şimdi ona son zamanlarda çok yüklendim yazılarımda, kafi :) Instagram ve facebook hiç kullanmadım. Bir dönem blogumun twitter'ı vardı fakat her yere yetişemediğimi farkettim, lağvettim.
Ay benim de videolarım görünmüyor :( Nasıl çözeceğizdir? Eylem yapılacaksa ben de varım!
YanıtlaSilAy bu bıyık kalıcı oldu galiba...
Bıyığı bugün kesmeye niyetlendim ama hadi dursun biraz daha dedim :D Tüm şikayetlerinizi benimkilerle harmanlayıp teknik desteklerine yazacağım. Haftasonuna bırakmadan yazarım belki. Sinir etti hepimizi.
Sil