Zihnin Arka Sokakları

"Ve en sonunda göreceğin aşk, verdiğin aşka eşit olacaktır." - The Beatles (The End) 🎵🐝💕🌻🌍🐾

6 Mayıs 2019 Pazartesi

Mucizeye İnandıran Bir Konser


Kendimi övecek değilim burada fakat hatrı sayılır sayıda konsere gitmişimdir ama hiçbirinde cuma geceki konserdeki kadar heyecanlanmamıştım. Çok heyecanlandım, çünkü seyredebileceğime katiyen ihtimal vermediğim, rüyalarımda bile kendisini seyredemediğim bir müzik devini seyrettim, Terry Riley'i. Minimal müzik okulunun ordinaryus profesörü diyebileceğimiz bu öncü müzik adamını oğlu Gyan'la beraber sahnede izlemiş olmak zevkin de ötesinde, benim için bir şerefti. Çünkü minimal müzik en çok dinlediğim ve etkilendiğim türlerden biri. Haliyle bu türün öncülerinden birini canlı canlı dinlemiş olmak bir deneyimin de ötesindeydi (bir de yakında Philip Glass izlesek keşke). 20.yüzyılın dahisi Terry Riley! 

İzlediğim en iyi konserdi diyemem, çünkü bu buluşma konserin ötesindeydi. Uzay yolculuğu yapmış gibi hissettim. Muhtemelen o mekandaki çoğu insan da böyle hissetmiştir. Onu seyretmek, Mars'a gitmek kadar sıradışı ve benzersiz.


Zorlu PSM bünyesindeki Touché'yi böylelikle ilk defa görmüş oldum. Touché, yabancı ülkelerde gördüğümüz caz kulüplerinin bir benzeri. Ama iyi örneklerinden diyebilirim. 120 seyirci kapasiteli ve yemek-içki servisi yapılıyor (yemek servisi doğal olarak konser başlamadan sonlandırılıyor). Daha fazlasını merak edenler sitelerine bakabilir. Bilet fiyatına bir içki veya yemek dahildi. Seçim size kalmış. Zorlu PSM'deki neredeyse bütün salonları deneyimledim. Studio'nun ışıklandırmasını ve ana sahnenin cüssesini düşünmezsek kompleks bünyesindeki en iyi sahne Touché'de diyebilirim çünkü her bir notayı tertemiz işitiyorsunuz. Kendine has bir ruh taşıyor ayrıca. Merak edenler için üç sahneyi de tavsiye ederim. Hepsinden çok memnun ayrıldım (ana sahnenin balkonundaki ses patlamaları hariç). Unutmadan söyleyeyim, eğer Touché'de bir şey izleyecekseniz, masa rezervasyonu yaptırmalısınız. Tek başına izleyecek olanlar maalesef gerideki bar kısmına yakın yerde oturuyor. İki ve daha fazla kişi sayısında iseniz önlerdeki masalarda oturabiliyorsunuz. İyi ki tek gitmemişim. Üstadı bir nefes mesafeden izlemek paha biçilmezdi.

Terry Riley arkadaşlar. Yazarken bile "gerçek miydi" diye düşünüyorum. 84 yaşında bir müzikal dev. Steve Reich, Philip Glass, Kronos Quartet, John Adams gibi türün duayenlerini etkilemiş, elektronik müziğin bir nevi öncülüğünü de yapmış, deneysel çalışmalarıyla altmışlar rock müziğini de etkilemiş (örneğin The Who'nun rock tarihine damgasını vuran rock marşı Baba O'Riley ona ithafen yazıldı ve The Velvet Underground ilk albümünü kaydederken kendisinden etkilendi) bir sanatçıdan bahsediyoruz. Sadece minimal müzikle değil, bir çok farklı müzik türüyle de ilgilendi. Defalarca Hindistan'a giderek oranın müziğinden etkilendi ve Pran Nath gibi klasik Hint müziğinin üstadlarından birinden dersler aldı, caz müzisyenlerini dinledi, doğu ezgilerini elektronik öğelerle harmanlayarak avant-garde işlere imza atmış oldu. Ta 60'ların başında bestelediği In C eseri bugün hala müzik tarihinin en önemli eserleri arasında.


Konser kendisinden bekleneceği üzere doğaçlamalar üstünden gitti. Oğlu Gyan'ı oturtmuş gitara, kendisiyle beraber notalar aracılığıyla atışıp duruyordu. Gyan Riley de bereket versin çok sempatik bir adam. Hem sohbetiyle hem de babasına attığı muzip bakışlarla seyri zevklendirdi. Yaklaşık bir saat kırk dakika boyunca Rileygiller dinleyenleri karanlık uzay boşluğunda dolaştırdı. Çoğunlukla piyanosunun başında caz formunda şarkılar çalsa da ikinci şarkıda klavyesinin başına geçti ve o an içimden geçen "uçur bizleri Riley Baba" dileğini gerçekleştirdi. Onun ellerinden çıkan deneysel işleri dinlemek müthiş bir haz. Hele ki konserin sonuna doğru kendisi piyanosunun başından kalkarak synthesizerına yumuldu ki olan biteni anlatmak zor. Hatta o deneysel anların sonunda Gyan bile dönüp "ne halt oldu öyle" diyerek şaşkınlığını bizlerden gizleyemedi. Riley baba bizleri süpernovalara, kara deliklere soktu. Peşinden Gyan biraz sonra çalacaklarının son şarkı olacağını söylediğinde seyirciden tatlı itiraz sesleri yükseldi. Gyan, Türkçe'de daha sözcüğünün karşılığını sordu bizlere ve öğrenince seyirciye dönerek "daha" dedi ve ne güzel bir sözcük olduğunu söyedi. Yalnız Gyan çok yetenekli birisi (babası kim!) çünkü Türkçe'ye epey hakim. Konser sırasında merhaba, nasılsınız gibi klasik seyirci karşılama lafları ederken telaffuzu oldukça düzgündü ve hatta son şarkıyı çalmadan "bir, iki, üç, dört" bile dedi. Kendisinin buraya üçüncü gelişiymiş (bu şehri çok sevdiği için babasına ısrar etmiş buraya beraber gelmesi için-mekanı da önceden bildiğini ve çok etkileyici bulduğunu da söyledi). Kim bilir, babasıyla beraber ikinci bir konser daha verir gelecek tarihlerde (zaten biss için tekrar geldiklerinde Gyan "şimdi kısa bir şarkı daha çalacağız" dediğinde seyirci uzun olması arzusunu dillendirdi ve onlar da bizleri kırmayarak uzun bir veda yaptılar). Uzun ve güzel bir ömür dilerim her birine. Çok teşekkürler. Çok teşekkürler. Sevincimden içten içe ağladım arkadaşlar (hele ki o Terry'nin yüzünde gördüğüm memnuniyet ifadesine).

"Müzik evrene ruh, zihne kanatlar, düşleme uçma yetisi ve her şeye yaşam verir." - Plato

14 yorum:

  1. Ne kadar şık bir mekanmış. Ama sanki havasız kalırmışsın gibi de biraz, nasıldı ortam?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yok valla höldür höldür klima çalışıyordu üşüdüm :D :D Fakat şakası bir yana çok sevdim. Ankara'ya da lazım böyle :/

      Sil
  2. Amaan Ankara'da daha doğru düzgün dans edecek mekan yok, böyle bir mekana sıra gelmez, biz göremeyiz Zihin Dede :P

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Zaten 6.45 Kaybedenler Kulübü de olmasa (<3) Zihin Dede dışarı çıkmayacak ahahahaha :D

      Sil
  3. Ya dede yaa sen şöyle bi Ankara rehberi gibi bir yazı hazırlasan ya? Hani konser rehberi gibi. Sen eski topraksın bilirsin :P Hangi grup nasıldır, hangi mekan iyidir hangilerinden uzak duralım falan. Hadi be Zihin Dede :) Kuruduk kaldık mutfakta pijamalarla dans ediyoruz.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ahahahahaha sinirim bozuldu ahaha :D :D Vaktiyle dede bir liste hazırlamıştı ama o mekanların bazıları kapandığından dolayı yenisini yapayım. Haziran ayı içerisinde blogumda :)

      Konser haberlerini sıcağı sıcağına hemen vereyim.
      18 Haziran - LP (Vişnelik)
      30 Haziran - Loreena McKennitt (Congresium)
      OHA!!
      28 Eylül - Overkill (Milyon Performance Hall)

      Dedeye sahip çıkalım.

      Sil
    2. Oleeeey! Dedem iyi bir ihtiyaaar, pamuk gibi saçları vaaaar hahaha
      Sen de yazmasan konserlerden hiç haberim olmayacakmış.

      Sil
    3. Eee 5.günün şafağında doğuya bakınca Gandalf yerine ben görünüyorum :p Ankara bu sene gayet iyi konserlere evsahipliği yapıyor.

      Sil
  4. Bloğunuzu yeni keşfettim ve başlıktaki cümle '' Ve en sonunda göreceğin aşk vereceğin aşka eşit olacaktır.'' o kadar güzel ki.. Konser çok keyifli geçmiş. Bende yeni açtığım blog sayfasıyla aranızdayım, destek ve yorumlarınızı bekliyorum. Teşekkürler,sevgilerimle. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Grubun yazdığı en güzel dize bence :)

      En kısa zamanda uğruyorum. Sayfanızın yolu açık olsun.

      Sil
  5. Öyle güzel anlatmışsın, mutluluğunu öyle güzel dile getirmişsin ki... Umarım böyle daha pek çok konser anın, dinleti anın olur :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkürler ^^
      Gerçekleşebileceğini rüyamda bile varsayamıyordum :D

      Sil
  6. Evet, Avrupa'daki caz kulüplerini aratmıyor orası. :)
    Ben de beklerim sayfama, sevgiler! :)

    YanıtlaSil