Romalı bir senatörün yazdıklarını okuyordum, bir yanda Müslüm çalarken. Nasıl bir ruh haliyse.
Antik Yunan ve Roma'da yazılan şeyler beni afallatıyor.
Zira insanlığın ne kadar aynı olduğunu görüyorum. Ve asırlar önce bile ne kadar iyi yazılabildiğini.
Bir süredir kitap almama hususunda kendime söz verdiğimden dolayı kitapçı gezmiyorum.
Çünkü evimde yer kalmadı.
Sonunda kediye kitaplardan kulübe yapacağım. Ki kesin kullanmayacak. Çünkü kedi.
Fakat iki komşum iki kitaptan bahsettiler. Zevklerine güvendiğim için yemini bozdum.
İlkini Cessie önerdi; Barıç Bıçakçı'dan Bir Süre Yere Paralel Gittikten Sonra.
Yani normalde bu kitabı mutlaka okumalısın demedi fakat saydığı kitapların arasındaydı.
Seyrek Yağmur'du ilk önerisi fakat yine önceki denemelerimdeki gibi sevememiştim çok fazla.
Aslında Bıçakçı'nın kitaplarını sevmiyorum da diyemem.
Hemen okunuyor oluşu, Ankara göndermeleri falan cezbediyor. Fakat hep bir olmamışlık hissi.
Kerouac gibi. Onunda yazdıklarını keyifle okuyorum ama bir şeyler olmuyor.
Fakat bu sefer oldu. Çok da güzel oldu.
Bir intiharın anatomisi olarak nitelendirebileceğimiz bu kitabı çok sevdim. Özellikle karakterleri.
Genç kızın yaşarken düşüncelerini, onun ailesini ve çevresiyle olan ilişkilerini yansıtıyor.
Fragmanlar halinde bir yaşamın elden kayışına tanıklık ediyoruz. Lafı sözü uzatmadan öyle.
Herkes okurken ağladık demiş. Beni ağlatmadı (odun Zihin). Fakat etkilendim. Üzüldüm de.
Diğer kitap önerisi ise Fermina'dan. Breece D'J Pancake'in toplama hikayeleri Kışın İlk Günü.
Kısacık bir ömre sığdırmış bu hikayeleri. Çok güzel bir ismi var bana kalırsa. Breece. Harika tınlıyor.
Aslında merhumun üslubu güzel. Tüm hikayelerden ıssızlık akıyor.
Kasabalar. Kırsallar. Herkes usanmış. Lakin çok akıcı okuduğumu maalesef söyleyemem.
Merhaba, seneler önce yazılan eserler, gününüz çağdaş dilleri ile yazıldığı için okurken keyif veriyor olabilir mi? Sümerler ile ilgili kaynakları okumak istemekteyim.
YanıtlaSilİnsanların ne kadar aynı olduğu görmek paha biçilemez bir his. Aynı zamanda yer yer keder verici.
Silİnsanların aynı olduğu hissi bazen rahatlatıyor ama bazen de çok üzüyor beni.Rahatlattığı konular çekilen acıları,o hissedilen duyguları yüzyıllar öncesinde yaşamış insanlarda da görmek.Üzen konu ise gelişen o kadar şeye rağmen insanların hala aynı sabit düşünceleri sürdürmesi.Özellikle bir dönemin siyasi ortamını anlatan kitaplarda bunu çok yaşadım.
YanıtlaSilŞarkı seçiminize yine bayıldım ve seyahat yazınızı dört gözle bekliyorum :)
Benzer bir üzüntüyü taşıyorum ben de. Yüzlerce binlerce senedir insanoğlu ve çok övündüğü medeniyeti aslında çok da ileri bir şey değilmiş gibi geliyor bana. Uçaklar yapıyoruz, uzay araçları, büyük gemiler ama hala dünyadaki ilk günümüzde düştüğümüz hatalara düşüyoruz.
SilEpeydir yoktun, seyahat varmış meğer. Böylesi uzaklaşma herkesin başına:) Merakla bekliyorum gezi yazını. Lâfta değil, en sevdiklerim gezi yazılarıdır.
YanıtlaSilBarış Bıçakçı'nın romanı için "Ağlatmadı ama üzdü" demişsin ya, odun diye belirtmene gerek yok bence:) Benim de filmlerde ve romanlardan sonra ağlamam çok zordur. Duygusuz olduğum anlamına gelmez bu. Çünkü tam tersiyim. İçinde yaşamaktan zona olmuş bir insanım düşün:) Son zamanlarda ağlamak için film izlemek, ağlamak için okumak moda oldu. Birisi "Çok ağladım" deyince başka biri "O zaman ben de izleyeyim" diyor mesela. Çok tuhaf geliyor bana bu. Gerçi bu vakitler ne tuhaf değil ki zaten.
Neyse... İyi haftalar dileyeyim ben:)
Keşke bir gezi sayfası açabilecek kadar sık gezebilsem. Yeni şehirler, yeni insanlar tanımak kadar güzel bir şey yok.
Silİlginç bir noktaya değindiniz. Ve düşününce gerçekten öyle. Duyguları yüksek perdeden seven bir milletiz ama sanırım son zamanlarda bu daha çok arttı. Dediğiniz gibi "çok ağladım", "ciğerimi söktü" tarzı şeyler satar ve ilgi çeker oldu. Bazen filmler veya kitaplar ağlatıyor doğru fakat bazıları da içten içe insanın içine işliyor.
İyi haftalar!
Kitapların/filmlerin vs. bizi etkilemesi bence o anki ruh halimizle de çok alakalı. Yıllar önce vasat bulduğum bir roman tekrar okuduğumda daha çok çarpabiliyor beni. Ya da bir filmi yıllar sonra izleyince fark etmediğim ayrıntıları keşfedebiliyorum ve bu, beni inanılmaz heyecanlandırıyor.
YanıtlaSilAynen öyle. Bazen çok sevdiğim bir kitaba yeniden döndüğümde hayret ediyorum nesini sevmişim diye. Veya zıttı. Hayat ne kadar akışkan :)
SilAy hakikaten, ıssızlık akıyordu hikâyelerden. Nasıl bir zamanıma denk geldiyse hâlâ ara ara düşünüyorum o kasabaları ve sakinlerini :/
YanıtlaSilBen de Marcus Aurelius'un Meditations'ına niyetlendim, belki kışı atlatmama yardımcı olur imparator bey.
Gerçekten bazı karakterler benim de aklıma kazınmış. Bazen kitaplarda böyle oluyor. Aradan zaman geçiyor ve akrabanmış gibi "Allah Allah, X ne yapıyordur acaba şimdi" diyorsun ahaha. Stephen King'de oluyor özellikle. Kujo'nun ailesinden geriye kalanlar ne yapıyordur acaba şimdi :( O kitap da bende travma yaatmıştı da neyse ahahaha.
SilCicero müptelası bir insanım nedense ve ona saplantı derecesinde takıldım. Marcus da okuma listemde. Kışı atlatmak için Proust'a tutundum ama o da saolsun bitmek bilmedi :D