Yazının ilhamı değerli komşum LaParagas'tır.
Üslubu sevenler membaından devam edebilir.
Geç kalkıyorum. Alarmlar ötüyor oralı olmuyorum. Yorgunum.
Birkaç haftadır işler yoğun. Onu yetiştir bunu yetiştir.
Göbek.
Kilo almışım yılların ardından.
Panik oluyorum.
Soğuk havaya aldırış etmeden sokaklarda koşturuyorum.
Yakındaki salonda ağırlık çalışanları görüyorum.
Cebime akrep giriyor.
Hızlı bir kahvaltı.
Ayaküstü. Kahve altı.
Aldığım ucuz kokuyu sürünüyorum. Üstünde Britney yazıyor. 20$. Eczane indirimi.
"Sonraki istasyon Yonge".
Ikea'dan almam gereken her şey aklımdan çıkıyor.
Boş boş geziniyorum.
Uncle Tetsu's Japanese Cheesecake. Bugün Salı. Çikolata günü kaçmış.
Sadece Matcha Tart.
Şekerim yüksek. Yürüyorum.
Havalar güzel.
Kimse inanamıyor. 20 ve altı.
Bundan şikayet eden çıkmıyor.
Fakat montu giy çıkar bedenler aşınıyor.
Çiçekçileri geziyorum.
Bir buket alıp ilgili kişiye bırakıyorum.
Romans..
Sonra Bathurst'e gidiyorum.
Scott Pilgrim mekanları. Filmi hatırlıyorum. Günüm şenleniyor.
Pizza Pizza, Lee's Palace, Sneaky Dee's..
Sokak aralrını geziyorum. Grafitiler.
Karnım aç.
Acilen vegan restoran bakınıyorum. En yakını Greens.
Sonra tramvaya para bayılmadan yürüyorum.
Çin Mahallesi'nin sokaklarında.
Kırmızı tonlar.
Ucuz paketler.
Pahalı saç kesimleri.
Bu şehirde kendimi en rahat hissettiğim iki yerden biri.
Neden olmasın..
Fikir değiştirip Kensington Market'e dönüyorum.
Gençler hakim.
Sokaklar şen.
Dondurmacıma gidiyorum.
"Tatlı yemeyi acilen bırakmalıyım".
Kimin umrunda.
Ne giysem beğeniliyor.
Durmadan yabancılar iltifat ediyor.
Metroda. Restoranda. Markette.
Bağcıklarım, sweatshirt'm, tshirt.
Parklar yeşil kırmızı sarı. Yapraklar uçuşuyor.
Sincaplar koşturuyor.
Boş durmuyorum. Falafel yiyorum.
Gece çöküyor.
Metroya iniyorum.
Hava serin ama üşümüyorum.
Halloween giderek yaklaşıyor.
Casa Loma'nın korku etkinliğine yazılıyorum.
45$. Çok.
Fakat gece yalnızım ve yapacak daha iyi bir şey bulamıyorum.
Uyarılar oluyor.
Temas yasak. Flaş kullanmayın. Tuvaletler şurada.
Önümdeki kadınlar "lütfen mesafeyi aramızda koruyalım" diyor.
Maskemle beraber şaşırıyoruz.
Ağaçların ortasında ne virüsü.
Yalnız başıma dolaşıyorum.
Sonra bir Asyalı çift geliyor.
Üçümüz korkuevine dahil oluyoruz.
Palyaçolar takip ediyor.
İskeletler yataklarında dönüyor.
Herkes çığlık atıyor.
Biz üçümüz gülüyoruz.
Sonra bir an geliyor boşluğumuzda birbirimizden korkuyoruz.
Video çekiyorum.
Ödüm kopuyor.
Bir hayalet yanaşıyor, "beraber gezelim mi" diyor, reddediliyor.
Tuvalet.
Bir çocukla kilitli kalıyoruz.
Nasıl açılıyor bilen yok.
Korku budur.
Sonra çözüyoruz.
Parkta oturuyorum.
Soğuk.
Kalkıp metroya yürüyorum.
Bir gün bitiyor.
Konserleri elbette yazacağım.
Uyumalıyım.
Yahu bu ne? Muhteşem!!! Konserleri yazmadan böyleyse.
YanıtlaSilKonserler pek okunmuyor ama severek yazıyorum :)
SilGeliyor diyorsun yani gelmekte olan:)
YanıtlaSilBiz bayılarak okuyoruz, altını şöylece bir çizeyim:)
Sizin keyifli üslubu beceremedim yazının sonunda "olmadı galiba" diyerek kendime kızdım ama üşendim :)) Konser yazılarım iyi olacak.
SilÇok hoştu, ve yazı aktı gitti. Ve pek sevimliydi, fotoğraflar hakeza:) Okurun çok keyif aldı:))
YanıtlaSilŞüphemiz mi var ki, tiryakisiyiz ve çok kere kalitesinin altını çizeriz:)
:)
SilÇoook tatlı:) Bu günlük gezilerin, geziye dair küçük ipuçlarının devamı gelsin lütfen:) Keyifle okudum, inceledim.
YanıtlaSilKaldığım yerden yazdığın diğer yazıları da geriye dönüp okudum bu arada:) Yine müzik ağırlıklı, şahane!
Kocaman sevgiler benden...
Artık devamı gelir :) Bir de düzgün fotoğraf çekebilsem. Konserler harici beceremiyorum.
SilOyyy, ne güzel günler :))
YanıtlaSil^_^
Sil