5 Mart 2021 Cuma

Ortak Bir Hikaye Farklı Kitaplar


Sezer Hanım blogunda bir kitaptan bahsetti. Jeanette Winterson imzalı Normal Olmak Varken Neden Mutlu Olasın. Yıllardır ismiyle (kapağıyla) ilgimi çeken ve fuarlarda karşıma çıkıp duran bu kitabı okumak istiyordum. Vişnenin Cinsiyeti'ni mi yoksa bu kitabı mı ilk olarak okusam diye gidip geldiğim şu süreci bitiren bir fikir verdi kendileri. Küçük yaşlarda dindar bir aileye evlat verilen Jeanette'in kendini bulmasını ve edebiyata yönelişini anlatan yarı-komik yarı-buruk bir hikaye. George Eliot ile T.S.Eliot'ı birbirine karıştırması veya ultra dindar annenin kızının yatağının altına sakladığı kitaplardan birinin D.H.Lawrence'a ait olduğunu görmesi ile sinirden delirmesi gibi bıyık altından tebessüm ettircek anlara evsahipliği yapıyor (Lawrence, köktenci birinin sinirlerini yıpratabilecek bir kalem gerçekten de; oysa ki tutkuyla aşkı onun kadar başarılı anlatan ikinci bir kalem tanımıyorum). Evlatlık olmanın insana verdiği köksüzlük hissi, eşcinsellik, sanayileşmiş toplumun götürüleri vb. meselelere merakı olan herkesin göz atmasında fayda var. Zaten tadımlık bir kitap, aynı gecede bile okuyabilirsiniz. Manchester'ın kirli sanayi hayaleti silüetine bu kitapta da rastlıyoruz.

* * *

Bazen tesadüflere kendinizi sorgulamadan bırakmanız en iyisidir. Alison Bechdel'ın meşhur çizgi romanı Cenaze Evi, Şenlik Evi'ni tamamen şans eseri almıştım. Eserin ününden bile bihaberdim (oysa ki çizgi roman okumayı severim). Tamamen adına kandım. Zamanı geldiğinde okudum. Kendi yaşam öyküsünü konu alan bu çizgisel ilerlemeyen kurgulu hikaye, son yıllarda okuduğum en dürüst şeylerden biriydi herhalde. İçinde ne derece yalan, kurgu vardır bilmiyorum. Ama söylenen sözlerin içtenliğinden kuşku duymadım. Sanki yazar-çizeriyle sohbet eder gibi ilerliyordu.

Gerçekten de isminin hakkını veren bir çizgi roman. Esprili olduğu kadar duygusal da. Bir yanda ölüm/intihar, bir yanda yaşam/cinsellik. Hikaye bu iki eksende ilerliyor ve espriler aralara o kadar zekice yerleştirilmiş ki, hiçbiri sırıtmıyor. Ufak tefek detaylar. Kitap kısaca Bechdel'in ilk gençlik yıllarına odaklanıyor. Babasının ölümü (intiharı?) üstünden kendi cinsel uyanış öyküsünü ele alıyor. Hepimizin geçtiği o çetin ergenlik yollarında, kendi hikayesinin biricik dertleriyle hepsinin üstünden nasıl geldiğini anlatıyor. Bir yanda bedenini keşfetme yolculuğu. Bir yanda yas. Kendi halinde uysal ve mutsuz bir anne. Başlarında ise baskın, entelektüel ama "sırlar"la dolu bir baba. Bir gün kitapçıda dolanırken Alison, eğiliminin farkına varıyor ve "yeni hayat"ını kurmaya çabalıyor. Üniversite öğrencisi. Dersler zorluyor. Hayat zorluyor. O ise kitapları yalayıp yutuyor. Feminizm ve eşcinsellik üzerine ne varsa okuyor. Bir gün telefonda annesiyle görüşürken babasının aslında eşcinsel olduğunu öğreniyor. Ve tüm maskeler iniyor. O güne dek durmadan yargıladığı ve zıtlaştığı babasını anlamlandırmaya başlıyor. Ama bu uzun sürmüyor ve babası, son günlerde sık sık okuduğu Camus'nün öldüğü gibi anlamsız bir trafik kazasında can veriyor. Bu intihar, Alison'ın hayatının en büyük gizemlerinden biri haline dönüşüyor.

Çizgi romanın galiba en sevdiğim şeyi samimiyetinin haricinde barındırdığı göndermeler. Bir kere Marcel Proust ve James Joyce, bu hikayenin göbeğinde duruyorlar. Joyce'un kitaplarına yapılan atıflar beni çok memnun ettiler. Ve hepsi de yerinde seçilmiş, kullanılmış. Sanatçı olmak isteyen her gencin muhakkak uğraması gereken bir yazar. Alison'ın babası da ona Joyce'un ışığını rehber almasını tavsiye ediyor. Proust'un sosyal çıkarımları ve gizli cinsel hayatı da babasıyla çok iyi özdeşleştirilmiş. Kitabı okurken durmadan babasını Proust'un hovarda Charlus'üne benzetip durdum. Tek fark babası, Charlus kadar nüktedan (ve soylu) değildi.

Gore Vidal, babasının gözde yazarı F.Scott Fitzgerald ve Ernest Hemingway gibi daha birçok büyük yazardan söz ediliyor. Hepsi de hedefi on ikiden vuruyor. Fitzgerald'ta "ne" bulduysa babası, galiba ben de onu buldum şu güne dek. Onun romanları "görkemli"dir. Fakat herkes eksiktir. Ve kişisel yıkımla müjdelenmiştir. Fitzgerald kitapları mutlu bitmez.

* * *

Morrissey, bugün hepimize uzak bir insan. Fakat bir vakit gerçekleri konuşuyordu. Ne yaparsanız yapın, en başta kendinize karşı dürüst olun. Kendinizi kandıramazsınız. İlk saniyesinden itibaren her şeyiyle gerçek bir şarkı. Düzenlemesi bakımından en iyi şarkısı bile diyebilirim.

"Tüm uyuşuk lezbiyenler,
'Birinin karısı olarak' yaşadığın için sana acıyorlar,
..ve bana baktığında bende aslında kendini görüyorsun.
Hiç bu kadar hayat dolu hissetmemiştim, yaşamım boyunca.
Özgürleştir kendini, kendin ol.
Palms'a gel ve kendinle yüzleş.
Ve sonunda, yaşamın başlayacak."



Ev hepimiz için bir muamma değil mi?

"'Yuva' sadece bir kelime mi?
Yoksa içinde taşıdığın bir şey mi?
Burada olmaktan ötürü mutluyum.
Eğer ki evi bulursam,
Oraya ulaşırsam,
Benimle buluşur muydun?
Bacaklarını suratıma dolayıp, öylece karşılar mıydın?"

8 yorum:

  1. ben nedense mutlu biten hikayeleri seviyorum

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aslında en güzeli o :) Fakat tabiatım itibariyle mutsuz sonlardan etkileniyorum.

      Sil
  2. Normal Olmak Varken Neden Mutlu Olasın'ı ne güzel anlatmışsın. Ama yine daha fazlası var değil mi? Dün Lawrence'ın çok farklı bir kitabını aldım. Deniz ve Sardinya Adası:) Çağdaş bir seyahatname diyorlar, İtalya var diyorlar, severim:)
    Ve Morrissey:) Asla vazgeçemiyorsun:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Olmaz mı :) Annesinin yaşama bakışı başlı başına ayrı bir kitaba konu olabilecek bir şey mesela. Belki de yazılmıştır.

      Bahsettiğiniz kitabı geçenlerde ben de aldım. Hatta başlayacaktım fakat araya başka okumalar girdi, unuttum. Morrissey hayırsız bir evlat sanki. Atsan atamıyorsun satsan satamıyorsun :D

      Sil
  3. bir süre yere paralel gittikten sonra 'yı okudum ve beklentimin altında kaldı neden öyle oldu sanırım sen önerince beklentim yükseldi bence bana bir kitap önerisi daha borçlusun :P yerli yazar eksikliğim var kindle dan okumaya başlayalı hiç yerli yazarların kitaplarını okumadığımı fark ettim var mı yerli yazarlarımızdan öneri :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Perişan oldum şimdi :( Oysa beni çok etkilemişti. Öyleyse son bir şans daha verelim kendisine, Veciz Sözler kitabıyla :) Dostluk üstüne güzel bir kitaptı (yanlış hatırlamıyorsam Ankara'da geçiyordu). Barış Bey'in iyi yanı kitaplarının ince olması. Yormuyor insanı.

      Bugün Mariposa yerli ve milli sanatçı açılımı yapıyor anlaşılan :) Güzel güzel. Ben severim iyi yazan yerli yazarları. Çeviri kitap okumaktan iyidir. Hele bir de üslubu özgünse... Alper Canıgüz'ün Gizliajans'ını önerdiğimi hatırlıyorum. Hakan Bıçakcı'dan Apartman Boşluğu (David Lynch filmi gibiydi bu :D), Mahir Ünsal Eriş'ten Olduğu Kadar Güzeldik ve Murat Menteş'in Korkma Ben Varım'ı aklıma ilk gelenler :) Fazla melankolik şeyler önermedim :p Yabancı bir kitap önerim olacak zira onu keyifle okumuştum ve çok seveceğini düşünüyorum: Jean-Paul Didierlaurent'nın 6.27 Treni :)

      Sil
    2. hepsini not aldım okuyacağım çook teşekkür ederim kitap öner deyince böyle kitap öneri yığan arkadaşlara kesinlikle ihtiyacım var , barış bıçakçının kitapları ankarada geçince seni daha çok etkiliyor olabilir doğru mu :) bir de hakan bıçakçıyla akrabalar mı yoksa sadece bir tesadüf mü :D

      Sil
    3. Ben de severim böyle arkadaşlar olunca :) Albümdür kitaptır filmdir bişiler önersin :) Olabilir. Ankara'yı yazan fazla yazarımız kalmadı. Eskiden daha çoktu. Bir de Veciz Sözler'deki dostluk bana biraz tanıdık geldi. Etkisi arttı. Çoğu okur gibi ben de bir zamanlar akraba olduklarını düşünüyordum fakat tek bir harfle ayrışıyorlar :) Biri Bıçakçı biri Bıçakcı :)

      Sil