Zihnin Arka Sokakları

"Ve en sonunda göreceğin aşk, verdiğin aşka eşit olacaktır." - The Beatles (The End) 🎵🐝💕🌻🌍🐾

25 Ocak 2021 Pazartesi

Tarkovski ve FluTV


Geçenlerde İlker Canikligil, FluTV kanalı üstünden pandoranın kutusunu açmış ve Tarkovski incelemesiyle "fularlıları" eleştirmiş. Tabii bir kısım, bu eleştirilere epey sinirlendi. Sosyal medyada Tarkovski'yi gerçekten sevenler ile seviyor-muş gibi yapanlar kendisini topa tuttu. Bazıları hiç şaşırtmayarak, "uzun metraj film çekmemiş birisi nasıl olur da Tarkovski'yi eleştirebilir" gibisinden safsatalara başvurdular. Bu yürütülen mantık geçerli olsaydı sinema eleştirmeni dediğimiz kimselerden de en az bir tane uzun metraj çekmelerini beklememiz gerekirdi.

Bu demek değildir ki ağzı olan konuşsun. Ama konuya dair söz sahibi olmak için uygulamacısı olmak gerektiğine inanmıyorum. Sonuçta Canikligil, kendi cephesinden ve birikiminden eleştiriler getiriyor. Sinemaya dair bir eğitimi, geçmişi var (bu da kendisinin eleştiri getirebilmesi için yeterli). "Seviyorum, sevmiyorum" sığlığı ile mevzuyu geçiştirmiyor. Aksine temellendiriyor. Tarkovski üstüne söylediklerini de, onu ilahlaştıran kitleye dair söylediklerine de çoğunlukla katılıyorum.

Her şeyden öte şunda bir anlaşalım, Tarkovski, kıymetli bir sinemacıydı. Durmadan sayfamda tekrarladığım bir anlayış var: "Beatles'ı herkes dinlemek ve sevmek zorunda değil, ama tarih çerçevesinde etkilerini kabul etmek kaydıyla.". Birisi çıkıp "Beatles dandik bir gruptu" derse onu ciddiye almam. Ama derse ki, "önemli bir grup olabilir; ama yaptıkları şarkılar benim için hiçbir şey ifade etmiyor, şu, şu açılardan yeterli görmüyorum", bu anlaşılır. Sonuçta günün sonunda sanat, hislere hitap ettiğinden herkesin o eserden veya sanatçıdan alacağı şey farklı oluyor. Herkesin Rembrandt sevmesini bekleyemeyiz.

Canikligil de tam olarak bunu yapıyor, Tarkovski filmlerinin değerli sinema deneyimleri olduğundan ve hayatta bir kerecik dahi olsa izlenmesi gerektiğinden bahsediyor. Hakkını veriyor; ama kişisel olarak da not düşerek seyrederken çok fazla haz almadığını ekliyor. Teknik bilgisi yok mu diyor? Hayır. Uzun uzun anlatıyor. Onun sanat ve teknik açısından ne kadar usta biri olduğunu. Objektif olarak değerlendirmesini yapıyor, hakkını veriyor ve Tarkovski'yi tarihin beyaz sayfalarından birine yerleştirdikten sonra o sayfaları okumaktan hoşlanmadığını belirtiyor. Bunun neresi yanlış?

Benim de Tarkovski'ye dair düşüncelerim benzer. Evet, eşsiz deneyimler. Bergman ne diyor, "Tarkovski benim için en iyisiydi, yeni bir lisan icat etti, filmin doğasına sadık, hayatı bir yansıma, düş olarak ele alan." Yine de içimden oturup filmlerini tekrar izlemek gelmiyor. Sebebi de basit, filmlerinden bana geçen şeyler çok kısıtlı (belki de videoda söylendiği gibi bunda o dönem Rusya'sını yeterince bilmiyor oluşumuz etkilidir). Oysa Bergman'ın, Antonioni'nin, Trier'in, Lynch'in veya Fellini'nin eserlerini defalarca izlememe rağmen her defasında keyif veriyorlar. Bu tamamen zevk meselesi. Zamanın kısıtlı olduğu bir evrende, ölüm ile kısıtlanmış yaşamda zamanı daha iyi değerlendirmek durumundayız. Elektriğiniz tutmuyorsa orada bırakın. Sanatın güzel yanı da bu, herkes için bir şeyler var.

Tarkovski sineması, bizim ülkemizde birtakım "entelektüel" zümrelerin elinde Demokles'in kılıcı gibi sallanmakta. Sevmiyor musunuz, kafanıza iniveriyor. Oysa bir eserden hoşlanmıyorsanız, bu sadece ilgili eserden zevk almadığınızı gösterir, cehalet seviyenizi değil. Çünkü her zaman dediğim gibi, hiçbir sanat dalı, tek bir esere veya tek bir kimseye indirgenemez. Müzik tarihi Beatles'a çok şey borçludur; ama Beatles dinlemeyen birisi pekala günün sonunda müzikten tat alabilir. Sanat, sanat eserlerinden büyüktür. Daima. Dogmalaştırarak sanata kötülük edersiniz. Kendinize Ortaçağ kiliseleri inşa edersiniz. Sanat gibi "özgür" bir alanı hapsetmek, özüne ihanet etmektir. Hele bir de bu "muhafazakar" refleksin, Tarkovski gibi kalıpların dışına çıkan, farklı bir sanatçıyı sevdiğini iddia eden gruplardan gelmesi ancak "ilahi komedya" olabilir.

Hatırlıyorum, Nuri Bilge Ceylan'ın Bir Zamanlar Anadolu'da filmini sinemada izlemiş ve çok beğenmiştim (hatta o zamanlar bir sinema blogu denemem olmuş, ilk film incelemem için bu filmi seçmiştim). Ama daha sonrasında Kış Uykusu'nu izlerken salonda uykum gelmiş ve ikide bir saatime bakmıştım. Tesadüfün böylesi, film sırasında yan koltuğa tanıdığım, "entel" zümreden bir kimse düşmüştü. Çıkışta fikrimi sordu, tartışmaya başladık. Beğenmediğimi belirttiğim an üzerime zehirli entelektüel oklardan sallamaya başladı ve küçümsercesine "anlamadığımdan" bahsetti. Belki anlamıştım, belki anlamamıştım. Ama neticede filme dair getirdiğim eleştirileri daima bir temel üstüne oturtmaya çabalamıştım. Fakat ne mümkün...

FluTV'ye gelirsek. Açıkçası kanalı papyonlu beyefendinin gidişi ile tanıdım. Daha doğrusu daha çok sever oldum (çünkü kendisini seyretmeye tahammül edemiyordum). Program içerikleri çeşitlendi ve farklı bir enerji yakalandı. Şuan Youtube Türkiye üstünden izlediğim kanallar içinde muhtemelen en çok zevk aldığım kanal olabilir. Çoğu programı bana "yeni" bir şeyler vermese de bildiklerimi tekrar ettirmek veya farklı bir fikir ile kafamın içindeki ampülü yakması benim için çok değerli. Kanala dair şöyle bir eleştiri getiriyorlar: "programlar çok yüzeysel ve süreleri kısa". Arkadaşlar, bu bir Youtube kanalı ve daha çok yeni kuşakları hedefliyor. Kırkbeş dakikalık süresi bile genç arkadaşlarımız için oldukça kallavi. Gidip de bir buçuk saat program hazırlasalar kaç kişi izler? Ve dahası, sanırım bir programda kendisi de bunu söylemişti, bu kanalın amacı "fikir vermek". Size farketmediğiniz bir pencereyi göstermek. Size kalmış merak edip o pencereden içeri dikkatlice bakıp bakmamak. Neticede burası üniversite değil, ki o kurumların dahi tek amacı sizlerin eline gerekli gereçleri vermek ve yeni şeyler üretme yollarını göstermek. Kimse zorla kafanızın içine yeni bilgiler ekemez. Emek vermelisiniz. Bu kanal da size farklı pencereler açıyor, o pencereden içeri dalmak size kalmış. Hem bunu yaparken sizi "eğlendirmesini" de biliyor. Ne taşkın bir mizah, ne sıkıcı bir ders tadında. Kararında ilerliyor. Bizim gibi otuzlarındakiler için "hayat değiştirici" bir özelliği olmasa da gençler için açtığı bu yolu önemsiyorum. Çok değerli buluyorum. Neredeyse her gün yeni bir içerikle genç kuşaklara seslenmek ciddi bir emek ve azim gerektirir. Canikligil için bir yerde bir fedakarlık yapıyor bile diyebiliriz. Tabii diyebilirsiniz ki, "ama karşılığında da para kazanıyor". Ama pekala çok daha az emek harcayarak çok daha büyük paralar kazanabileceği bir platformdan bahsediyoruz. Bilmemne meydan okuması düzenleyerek, çatıdan atlayarak, ürün kurcalayarak milyon tıklama barajını geçebilecekken, farklı konuklar ve konular ile kendince bir yol çiziyor; bunu çok önemsiyorum. Kendisini seversiniz, sevmezsiniz o başka. Benim de katılmadığım birtakım fikirleri, yorumları olabiliyor. Ama olması da doğal.Neticede sizler burayı okurken benim söylediğim her söze katılıyor musunuz? Katılmak zorunda mısınız? Eksiğimle fazlamla buradayım. Canikligil de orada. Şunu unutmayın, kuşkunuz yoksa her şey eleştirilebilir. Tarkovski'nin değerinden şüpheniz yoksa, Youtube'ta birinin kalkıp onu eleştirmesinden korkmanıza gerek yok. O kadar "yüce" bir sanat ise, eleştirilerle yıkılmayacaktır.

8 yorum:

  1. Bir bakarak olalım kanala o zaman efendim, teşekkürler :)

    YanıtlaSil
  2. Kış uykusu haricinde dediklerine baştan sona katılıyorum. (kış uykusu nbc seçkisinde favori filmimdir ) henüz tarkovski ile ilgili programı izlemedim ama bu eleştrilere de katılıyorum . geçen gün ilginç bir ortama denk geldim sinemadan bahsederken konu tarkovskiye geldi ve ben tarkovski nin bana hitap etmediğini söylediğimde karşımdaki beni şaşkınlıkla karşıladı . yani öyle bir şey ki bu sanki izlediğim yüzlerce filmi bir anda çöpe atacaktı neyse işte sen haklısın! :))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu bana çok korkunç geliyor. Dediğin çok doğru, istersen eğitimini al, istersen binlerce film seyretmiş bir sinefil ol; ama Tarkovski'ye ilgin yoksa "hiç"sin. Olacak iş değil. Ne münasebet. Birçok sanat dalında buna benzer dayatmalar var. Klasik müzikte de mesela Bach ve Mozart tabudur. Dinlemiyorsan yandın :) FluTv'nin yeni başlayan müzik serisinde Bach mevzusu geçti ve Bach'ı anlatan kişi bile utana sıkıla "eyhh fazla dinlemem" dedi. Çok büyük bir sanatçı olduğunu hiç kimse reddedemez ama 2020 dünyası için çok mekanik ve dönemsel kalıyor çoğu eseri.

      Yani günün sonunda her şey o Beatles mevzusuna geliyor. Tarihe katkısı, getirdiği teknik yenilikler, vs. hepsini kabullenmek bir şey, sevmek başka şey. Solaris mesela kabus gibi bir film. Linç yersek yiyelim :D Yalan söyleyecek değilim. İçim ölmüştü izlerken. Ama o dönem Rus sineması için Tarkovski ve Solaris, çok kıymetlidir. Sinema eğitmeni olsam muhakak tavsiye ederdim. Ama oturup da ikinciye üçüncüye seyretmezdim.

      Sil
    2. bu arada mozart demişken mozartın bugün doğum günü , bach ı mozarta tercih ederim aslında ama gün Mozart günü sesimi çıkarmayayım hadi:D

      ne yalan söyleyeyim ben tarkovskinin bir iki filmini izledim gerçekten zoraki sonuna getirdim kıyaslama yapmak belki doğru değil ama rus sineması benim için Andrey Zvyagintsev'tir.

      Sil
    3. Ortalık karışır ahahaha :p

      Andrey'in filmlerini ben de seviyorum. Leviathan gerçeği varken <3

      Sil
  3. Bizim ülkede Tarkovski çok enteresan bir yerde:) Beğenmiyorum demiyorum, ama hakikaten beğenmeme şansın yok bazılarının gözünde.
    Flu TV'ye üstünkörü bir göz atmıştım. Detaylı bakacağım.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Duygusal davranmayı seviyoruz. Her alanda, ama her alanda takım tutuyoruz. Sanatta bile böyle. Aksi fikirlere kapalıyız.

      İlginç serileri var. Felsefe, modern sohbetler, sinema ve yeni çıkan mitoloji ile müzik serilerini öneririm. Edebiyat konusunda aynısını söyleyemeyeceğim.

      Sil