Zihnin Arka Sokakları

"Ve en sonunda göreceğin aşk, verdiğin aşka eşit olacaktır." - The Beatles (The End) 🎵🐝💕🌻🌍🐾

29 Eylül 2020 Salı

Blogspot, Youtube ve Doğu Almanya

Blogspot canımı sıkmaya başladı. Geçenlerde bir yazı hazırladım, bu hafta yayına girecekti. Sonra bir sebepten erteledim. Fakat o da ne? Planlananlar kısmında "1" yazmasına rağmen yazıma ulaşamıyorum. Silindi desen, öyle durmuyor. Yayınlanacak desen, belirsiz. Uzay boşluğunda süzülüyor. Belki yayına girer? Öyle veya böyle benim keyfim kaçıyor artık. İçimden yazmak gelmiyor. Zaten bu 2020 yılı herkes için zorlu geçiyor, bir de kullanıcılarına bunu layık görmek çok ahkamkça bence. Yeniliklere karşı değilim; ama bir şey yapılıyorsa da bunun kullanıcı dostu olması ve öncekinden daha pratik olması önkoşuluyla. Şuan her şey dert oldu. Video ekliyorsun, problem. Yazıyı ortalamaya çalışıyorsun, olmuyor. Bir değil iki değil. Nereye bu sorunları bildireceğimi de bilemiyorum. Google destek birimlerine baktım, hep soru cevap formatında. Bir iletişim adresi göremiyorum. Eğer varsa bileninizi paylaşsın. Türkçe, İngilizce ne gerekiyorsa gerekli yerlere yazacağım. Severek geldiğim bu sayfadan giderek uzaklaştığımı hissediyorum. İşin kötüsü Wordpress veya başka bir platform da buranın dengi değil. Bir dönem farklı bir şeyler denemiş ama rahat hissetmemiştim. Blogspot, her şeye rağmen en kullanıcı dostu alandı. Fakat bu özelliğini hızla kaybetmekte. Muhtemelen bir süre yazmayabilirim. Sadece yorum bırakırım. Tamamen blogspotun gelişimine bağlı. Ya da olduğu kadar diyip, hakikaten gelişine yazar geçerim. Bilemedim. Ne dersiniz?

Youtube sayfası açıp oradan devam etmek bir seçenek. Fakat o mecranın olayı tıklanma sayısı. Dolayısıyla da hep bir "aksiyon" halinde olmalısınız. Farklı, konuşulacak şeyler yapmazsanız ne uzarsınız ne kısalırsınız. Bunun da yolu, müzikle ilgiliyseniz, albüm reaksiyon videoları çekmek. En kısa ve en basit yolu bu. Bir anda on binlerce tık yakalayabilirsiniz. Ama ben bu tepkilerin çoğunu gerçekçi bulmuyorum; haliyle de samimiyetsiz bir işe girmenin manası yok. Bin, iki bin tıklanmayla da Youtube listelerinde gerilerde yok olursunuz. Her şeyi geçtim, benim zaten mikrofonum da yok. Takip ettiğim bazı müzik sayfaları var, bin tıklanmaya bile ulaşamadıklarını görüyoum. Çok yazık. Oysa herhangi bir albümü dinlerken ağzını beş karış açıp, büyük tepkiler verseler ciddi tıklanmalara ulaşabilirlerdi. Abartı satar.

Bazen Twitter'a mı gelsem diyorum. Ama orada da yapacağım "flood" (seri tweetler)lar ne derece okunur bilemiyorum. Bir de Twitter tam bir sinir harbi yaşatıyor. Herkes gergin. Herkes kendince haklı. Tarafsız bir müzik yorumu, olmadık yerlere çekilebilir. Olmaz diyebilir misiniz? Ben diyemiyorum. Gözünün üstünde kaşın var, hadi lince! Twitter'ın geldiği nokta. İyi kötü burada biz bizeyiz. Burası aile müessesine döndü ve bu yanını seviyorum.

Einstürzende Neubauten, ne güzel bir topluluk. Blixa Bargeld abimizin endüstriyel işleri. Sahnede buldukları metallere, eşyalara vura vura müzik yapan deli dolu bir şey. Keşfetmemiş olanlar için bir şarkı ekleyeyim. Berlin, elektronik müzik ve endüstriyel rock için ne bereketli bir şehirdi.



Hazır "alamanlaştırmışken" bu yazıyı, bir tane de Doğu Almanya filmi önereyim. Geçenlerde seyrettim. Duvarın doğusunda çekilmiş ilk ve tek resmi LGBT filmi olan Coming Out'u izledim tesadüfen. Ve beklediğimin üstünde bir film çıktı. Berlin'in o soğuk ama cazip havasına, naif bir hikaye sığdırmışlar. Hoş, başroldeki "sığır"a filmin sonunda çok kızdım. Ama sürprizbozan vermeyelim. Dirk Kummer diye bir adam oynuyor onun karşısında. Sinemaya yakışan bir suratı var, performansını beğendim. Fakat oyunculuk kariyeri uzun sürmemiş. Bu arada film bende bir takım saklı panik atakları harekete geçirdi. Aşırıdoz ilaç içerek intihara kalkışan bir gencin mide yıkanması sahnesiyle başlıyor ve o iğrenç olduğu kadar hayati olan operasyonun ne kadar korkunç ve rahatsızlık verici olduğunu hatırlıyorsunuz. Neyse. Filmin açılış sekansı (çocuğun ambulansla hastaneye yetiştirilirken, şehrin dört yanında havaya havai fişeklerin atıldığı) bana çok estetik geldi. Fragman burada (daha kötüsünü çekememişler).

8 yorum:

  1. Aynı sıkıntıları ben de yaşıyorum, yazıları ortalamak imkansız, kendi kendine form değiştiriyor, fotoğrafları tek tek yüklemek zorundasın, her şey omuz zoruyla. Eskisinin nesi vardı ki, madem yaptın işimizi kolaylaştır. Twitter gayya kuyusu Zihin Kardeş, çok samimiyetsiz, ben sadece gündemden haber almak adına takip ediyorum. İnstagram eğlence, oraya covid, ekonomik kriz falan uğramıyor. Yine en samimi yer burası, biraz sıkalım dişimizi. Düzeltirler sanırım. Sevgiler yolluyor, sağlıklı günler diliyorum...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Şimdi de Spotify listesi ekleyemiyorum :D Evlere şenlik valla ahahaha. Fakat dediğiniz gibi, en samimi ortam yine burası. Ben kafaya taktım. Bu hafta bir adres bulup muhakkak yazacağım. Koskoca Google'ın servisi, illa ki bir iletişim adresi vardır.

      Leylak Dalı'nın yorumlarını gördükçe sakinliyoruz :) Bizden de sizlere sağlık ve mutlu günler dilekleri (bugün kulaklarınızı çınlattım, bir soda kaybım daha oldu buzdolabında).

      Sil
    2. Ben de bir adet daha bardak kırdım ve yaptığım pestilleri kurutamayıp küflendirdim, bugün çöpteler kendileri :) Gönül şen olmayınca yapılan işten de hayır gelmiyor galiba...

      Sil
    3. Doğru söze ne denir. Keyifsiz bir süreç.

      Sil
  2. Aaaaa. Yok olmaz vallahi bırakmayız, özleriz!
    Ya şimdi bu konu benim de canımı sıkıyor ama, twitter aynen Leylak Dalı'nın dediği gibi, Instagram ise resimli boyama kitabı, blogger'dan vazgeçemiyorum ben. Şikayetlerimizi yapalım (ben de 3 email birden yolladım bu sabah, hazır zamanım varken! dikkate alırlar mı bilmem ama kuyuya bir taş işte..) ama yazmaya devam lütfen..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hangi adrese gönderdiniz mailleri? Ben bulamadım :( Kıstırsam mail yağdıracağım hunharca :D

      Sil
  3. Blogspot çok kötü olmuş ya, beğenen de görmedim daha. Burası gerçekten daha samimi. Twitter konusunda da katılıyorum.

    Ya ben yeni bir grup keşfettim. Merak ettim biliyor musun diye. İkiz kardeşler The Garden diye grup kurmuşlar. Aynı zamanda ünlü markalar da modellik de yapmışlar. Bunun dışında ikisinin de ayrı projeleri var; Puzzle ve Enjoy diye. Enjoy'a düştüm kaldım. Bayıldım. Bilmiyorsan bir baksana ne diyorsun. Beni bir sen anlarsın gibi :). Enjoy'dan çıkarsam The Garden ve Puzzle'a da ayrıca yoğunlaşacağım ama şimdilik adı gibi bu oluşum Enjoy'un keyfini çıkaracağım :).

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Duymamıştım. Ama şuan Puzzle ve Enjoy'dan karışık şeyler açtım. Güzel bir havası var :) Biraz kurcalarım bu hafta. Teşekkürler :)) Böyle crossover projeleri ayrı seviyorum. Italians Do It Better firmasının sanatçılarına dair uzun bir yazı hazırlıyorum. En kısa sürede okunmaya hazır hale gelir :)

      Sil